• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Dün ve yarın değil, bugün senindir!

26 Ocak 2023
A


Nusret Reşber İletişim:

 

“İnsan nisyan ile maluldür” deyimiyle fıtri olarak ve hayatımızın akışı gereği ömür sermayemizi durmadan tüketiyoruz. Çoğu zaman yolumuza çıkan uyarıcı levhaları dahi fark etmiyoruz. 

Ve hiç ölmeyecekmişiz, dünyada ebedi kalacakmışız gibi -inanç halini almış- bir yaşayışla ömrün ipini çekerek bir sona doğru gidiyoruz.

Aldığımız her nefesimizde yeni ‘bir an’a şahitlik ediyoruz! O an da bize yeniliklere kapı aralıyor…

Ve aslında biz, her bir yenilikle hayata renk katmaya çalışıp, umut tazelerken o yeniliğin bizden sürekli bir şeyler kopardığını da göz ardı ediyoruz.

Doğrudur, her yeni bir günün başlangıcında daha zinde hayata atılıyoruz. Daha güçlü, daha umut dolu başlıyoruz güne. En azından o hevesle uyanmak ve yeni güne başlamak ümidiyle koyuyoruz yastığa başımızı. Ve günün stres ve yorgunluğunu üstümüzden atmak için de akşamı kolluyoruz!

Ancak her doğan güneşin, battığında koca bir günü geride bıraktığı gibi ulaştığımız her yeni zaman dilimi veya imkân da bizden bir şeyler eksiltiyor şüphesiz. 

Bu bakımdan, gelmesiyle sevindiğimiz, bize heyecan katan her yeni bir gün, yeni bir hafta, ay ve yıl, yeni bir mevsim de böyle düşünülebilir.

Mesela 2022 yılını, (tüm yapıp yapmadıklarımızla) geride bıraktığımızı, 2023 yılının girmesiyle anlayabiliyoruz. Ve yeni yılın ilk ayında da başta dini günler olmak üzere önem atfettiğimiz, bizde önemli bir yere sahip olan zaman dilimleri, -yaşadıklarımızı tekrar bir yenisiyle yaşama fırsatı yakalamamız için- peş peşe gelmeye başlıyor.

Geçen pazartesi, Ramazanın müjdecisi, üç aylar olarak bilinen ayların da ilki Receb ayına adım atmış olduk. Ve bu gece de Regaib’i yaşayacağız.

Şurası inkârı mümkün olmayan bir gerçek.

Yakalayabilip de hakkını verdiğin, yaşadığın zaman dilimi senindir!

Ne geride bıraktığın dün artık senindir, ne de kavuşacağına dair hiçbir bilgin olmayan kısa bir müddet sonrası…

Bugün ve şimdi senindir!

Yakalamak istiyorsan, iyi amellerde bulunmaya talipsen çek besmeleni, yap niyetini ve anın farzı, vacibi, sünneti ne ise başla ondan…

Unutma!

Yaşadığın an itibariyle yapman gerekenlerden mesulsün. Ve her şeyden önce en çok kıymet vermen, ihtimam göstermen gerekenler bunlardır.

Zira daha “dünmüş” gibi düşündüğümüz koca bir yıl, nasıl da hayatımızdan kaydı, geride bıraktık!

Geçen yılı, hatta geçen ömrü içindekilerle beraber geri getirmen mümkün mü?

“Yarın, öbürkü gün yaparım, kaçırmamam lazım, daha gereği gibi bir plan/program yaparım” diye ertelediğimiz zamanlar ne de çabuk geçti farkında mıyız?

Bizim gibi, geçen sene bu vakit, bu günlerin heyecanını yaşayan niceleri gibi bizlerin de yarını görebilmesi meçhul…

Öyleyse, üç ayların ilki recep girdiğinde: “Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır” şeklinde dua eden Efendimizin niyazını biz de yapalım.

Efendimizin verdiği öneme atfen tutabildiğimiz kadarıyla bu aydan daha fazla oruç tutma gayretine girelim; ibadet ve hasenatımızı daha anlamlı hale getirmek için bu günlerin manevi feyzine sığınıp bunu fırsat bilelim.

Şaban ayının başına kadar Ramazana hazırlık sadedinde kendimizi arındırarak, hazırlayalım.

Ramazana 15 gün kala ise farz olan Ramazan orucuna daha şevkli ve güçlü girmek için oruçla bedenimizi yormamaya özen gösterelim.

Rabbimiz nasip eder kavuşursak Ramazan ayını daha dolu yaşayarak kulluğumuzu zirveye taşımak hedefimiz olsun inşallah.

Ama tekrar belirtmek istiyorum!

Bazı gün ve gecelerin, (ulaşıldığı takdirde) daha bir önemle değerlendirilmesi gerektiği ayet ve hadislerde olsa dahi diğer günlerin (günlük hayatımızın) boş ve kulluk bilincinden uzak geçirilmesi ve sadece bu özel günlere her şeyin tehir edilmesi anlamı taşımamalı.

Kimin ne kadar yaşayacağı, hangi vakit öleceği belli değildir.

Bütün bir hayatı yok sayıp, anın farz, vaciplerini yerine getirmeden, Resûlullah’ın izinden gitmeden kurtuluşu sadece -bin aydan daha hayırlı gecenin bulunduğu Ramazan da olsa- bir vakte ertelemek ve sığdırmak asla doğru değildir. Böyle bir bakış ve anlayış bizi kurtarmaz!

Doğrusu şu olmalı:

Her anımızı, son an bilip kulluğumuzun gereğini ona göre yapmak, o lütuf ve ihsanın bol olduğu güzel gün ve geceler geldiğinde de hayatımızı/kulluğumuzu onunla taçlandırmak…

Hani efendimiz (s.a.s.): “Namazına durduğun zaman veda edenin namazı gibi namaz kıl…” buyurmuş ya. Biz de her anımızı böyle değerlendirelim.

Zira geçen yıl, bu vakit, hatta her iki bayramda aramızda olup da bugün yanımızda olmayan nice eş, dost ve yakınımız var. Kim bilir onlar da bu yeni yılın yeniliklerine, güzelliklerine ne kadar çok kavuşmak ve yaşamak arzusundaydı. Ama bugüne kavuşmak nasip olmadı onlara gördüğümüz gibi.

Herkes yapabildikleriyle ancak göç edebildi bu dünyadan.

Bu şuur ve düşünceyle Ramazanın habercisi gün ve gecelerimiz, aylarımız, hayatımıza anlam katması umuduyla mübarek olsun.

“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Zümer 42)

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ÜFÜRÜKCÜ

mali NE FARKI VAR DİĞERKERİNDEN ÜFÜRÜKCÜ

M.Ali

Receb,Şaban ve Ramazanı yaşayan müslümanlardan kıl Allahım
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23