• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nusret Reşber
Nusret Reşber
TÜM YAZILARI

Bu vebal olarak bize yeter! 

17 Mart 2022
A


Nusret Reşber İletişim:

Zaman, insan bakımından hayatını içinde geçirdiği ve her türlü eylemlerini gerçekleştirebildiği bir imkân ve fırsatlar alanıdır. Yüce Allah, Asr Suresi’nin başında böyle kıymetli bir gerçeklik ve imkân üzerine yemin ederek zamanın önemine dikkat çekmiş; onu iyi değerlendirmeyen insanın sonunun “hüsran” olacağını hatırlatmıştır. (Diyanet-Kur’an Yolu) 

Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle buyurmuştur: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: “Sağlık ve boş zaman.” (Buhârî) 

İmam Şafi (rh.a.) ise zamanı şöyle değerlendirmiş: “Zaman kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser.” 

Dün “Üç Aylar”ı konuşuyorduk. Ve bugün, Şaban ayının da Üç Aylar’ın da ortasındayız. Ömür kâfi gelirse iki hafta sonra Ramazan’ı yaşayacağız. Ramazan’a ulaşma umudunu taşırken o günlere kavuşmamak da var işin ucunda elbet. 

Şairin ifadesiyle: “Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür, o da bu gündür! 

Dolayısı ile bugünü, dolu ve manasına uygun yaşamaya bakmalı. Ki yarına kavuştuğumuzda bugün yaptıklarımız bize kâr kalsın. Aksi halde hüsranla hayatı tüketenlerden/kaybedenlerden olabiliriz.  Peygamberimizin Ramazan haricinde en çok oruçlu olduğu ay, Şaban ayı olduğunu biliriz. 

Mesela Eyyâm-ı biyd (aydınlık günler) her ayın en parlak olduğu hicrî ayların 13, 14 ve 15. gecelerinde oruç tutmayı Resûlullah (s.a.s.), tavsiye etmiş (Ebû Dâvûd, Tirmizî, Savm) ve o günlerde oruç tutmanın senenin tüm günlerini oruçlu geçirmek gibi olduğunu belirtmiştir (İbn Mâce). 

Pazartesi-Perşembe orucuna devam etmesi de öyle…  Bugün ve yarın çoğu duyarlı Müslüman hem Beraat Gecesi vesilesiyle hem de zikrettiğimiz bu diğer sünnetler veçhiyle oruçlu olacaktır. 

Tirmizi ve İbni Mâce’de geçen hadis rivayetleri var. Bu rivayetlerin sıhhati veya zayıflığı tartışmasına girmeyeceğim. Zira biz Efendimize ve sahabesine İbni Mâce ve Tirmizi’den daha yakın olamayız ve hadis konusuna da onlar kadar vâkıf ve ehliyet sahibi değiliz. 

Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir, “Allah Teâlâ -rahmetiyle- Şâban’ın on beşinci gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar” (Tirmizî, İbn Mâce). Yine şöyle buyurmuştur, “Şâban’ın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der” (İbn Mâce). 

Fahreddin’i Razi ve İmamı Gazali’nin eserlerinde benzer şekilde yer verdikleri ve Hz. Ali (r.a.)’ye nisbet edilen bir söz (şiir) var. Şöyle ki: 

Gerçekleri kavrayacak durumda olmayan bazı aklı kıt inkârcılar: “Ölüler diriltilmez/ahiret yoktur” demişler: Hz. Ali de onlara şöyle cevap vermiş, “Bakın; eğer sizin dedikleriniz doğru ise benim bir zararım olmaz, ya benim dediğim doğru ise o zaman siz çok zarar edersiniz.” 

… 

BU VEBAL BİZE YETER! 

İslam’a ve Müslümanlara kin güdenler ne hinlikler peşindeler, biz Müslümanlar neyin peşindeyiz?  Kimi zaman aydın/entelektüel kimliğimizle, kimi zaman mücahit ve radikal kimliğimizle İslam’ın/kaynaklarının içini boşalttık; İslam’ı yaşanmaz hale getirdik.  Sadece bu hal bile, bize vebal olarak yeter! 

Bundan 20-30 yıl önce İslam ile ilk tanıştırdıklarımıza(!) en ihtilaflı konuları en önce (farzmış gibi) öğretme hevesinde olduğumuz bugün aklıma geldiğinde kahroluyorum. 

“Dârülharp” idi, “Cuma Namazı” bugün farz mı değil mi!.. 

Şimdilerin modası farklı, üzerine basa basa yükseldiğimiz, mesafe kat ettiğimiz ve kendileriyle nam saldığımız-zirve olduğumuz kaynakları bugün birer birer yontma, budama ve yok sayma girişimlerimiz…  “Şu hadis zayıftır, ehad’dir; Hadis kitaplarına (Buhâri-Müslim vs’de neymiş) gerek yok; Kur’an bize yeter” hatta “Meali kâfî” gibi söylemler taraftar bulmaya çalışıyor. 

“Kader, kabir azabı var mıdır yok mudur” tartışmaları ayrı bir dert! Mezheb imamlarını küçümseme, bir iki sahabe ile başlayıp, çoğu sahabeye dil uzatmalar… 

Kime hizmet ediyoruz, derdimiz ne? Anlamak mümkün değil!  Yok saydığımız Hadisleri, Hadis kitaplarını temel alarak Kur’an’ın Cem’i, Mushaf halini almış olma gerçeklerini nereye koyacağız? Yarın öbür gün (Allah korusun) Kur’an’ı inkara götürmez mi bizi bu düşünce? Dahası böyle yaparak insanları daha da İslam ve Kur’an’dan uzaklaştırıyoruz.  Evet, biz buyuz! Dün de bugün de yaptığımız farklı değil! Rabbim bizi doğrularla, sâlih kullarıyla beraber eylesin...  Bizim türlü hakaretlerle boğduğumuz sahabeleri Allah Resulü, sahabesi (sohbet arkadaşı) olarak kabul etmiş, görevler vermiş...  

Dört halife zamanında valilik gibi görevlerle taltif edilmişler... 

“Zayıftır, ehad hadistir” dediğimiz hadislerle şanlı ecdat, diyarları İslam ile tanıştırmak ve fethetmek için ordular hazırlayarak bu uğurda canlarını şehit vermişler.  Bizim ne haddimize onları tahkir etmek veya reddetmek!  Rabbim bu gecemizi (Beraat gecemizi), hesap günü beraatımıza vesile kılsın temennisiyle, geceniz, gününüz ve amelleriniz mübarek olsun! 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ahmet

amiiinn,ALLAH c.c razı olsun...

///

Allah günahlarımızı affetsin. Rabbim kullarını darda bırakma, çaresiz kullarına derman ol, Şifa bekleyen kullarına şifa ver, Vatanımıza Milletimize zeval vermek isteyenlere engel ol, Tüm günahkar kullarının günahlarını bağışla, kalbi mühürlü olanların kalbine ışık tut ya Rabbi. Amin ...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23