• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Seçim sonrası yeni Türkiye’de, kararlılık ve şeffaflık devam etmelidir

25 Nisan 2018
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

“Hani bir vakit Hz. İbrahim, Yarabbi ölüleri nasıl dirilteceksin, bana gösterir misin demişti. Allah (c.c.) ne o yoksa buna inanmadın mı dedi. Hz. İbrahim şöyle cevap verdi: Elbette inandım lakin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim demişti.” Burada kalbin tatmin olmasının, inanmaktan daha öte derinlikli bir şey olduğu vurgulandığı gibi, daha çok Cenab-ı Hakk’a soru sorma noktasına kadar bir insan olan peygamberin, Allah’a karşı soru sorma özgürlüğü sınırının, zirvesine dikkat çekiliyor. Cenabı Hakk’ın insanoğluna bu soru sorma hürriyetini verdiğini, gelecek olan nesillere de göstermesi içindi. 

Allah (c.c.), Hz. İbrahim’i hiçbir şekilde azarlamayıp, onun bu sorusuna karşılık açık bir şekilde cevap vererek, ispat yolunu tercih etti. Koskoca kâinat sahibi dileseydi, bir toz kadar olan insanı yok eder ve görevinde azlederdi. İtirazına tahammül göstermeyip, peygamberlikten atabilirdi. 

“Allah (c.c.), Hz. İbrahim’e 4 kuş tut onları kendine alıştır, sonra onları parçala her birini bir birine karıştırarak bir dağın başına koy, sonra da onları çağır, koşa koşa sana geleceklerdir. Bil ki Allah azizdir, Hakimdir, üstün Kudret, tam Hikmet ve Hüküm sahibidir.” (Bakara 260) 

Burada anlatılmak istenen ve üzerinde çok düşünülmesi gereken husus şudur: Milyonlarca ve trilyonlarca yıldızları yaratan, koca kâinatın, en ince atomlarına kadar kesintisiz hüküm sahibi olan Allah’ımızın, beşer olan Hz. İbrahim ile karşı karşıya konuşabilmesi ve Hz. İbrahim’e konuşma fırsatı, soru sorma fırsatı vererek onu hiçbir şekilde cezalandırmaması insanoğlunun ne büyük mevki ve makamda olduğunun açık bir göstergesidir. 

İnsan bütün canlılardan farklı olarak üstün bir varlıktır. Melekleri dahi geçerek soru sorabilen, düşünebilen, Allah’ın kendisine muhatap seçtiği olağanüstü özgürlük ve düşünme kabiliyeti, soru sorma kabiliyeti olan Allah’ın bir muhatabı ve kâinatın bir halifesidir. Yeryüzünde pek çok tasarrufa yetkili kılınmıştır ve sonsuzluğa ulaşabilecek mahiyette yaratılmış bir varlıktır. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah’ın en son peygamberi olmasına rağmen, Sahabe-i Kiram tarafından pek çok konularda kendisine soru sorulduğu ve itiraz edildiği, hatta kendi tecrübeleriyle peygambere akıl vermeye kalkıştığı halde, hiçbir şekilde onları azarlamadı ve onlarla istişare et ayeti ile her konuda onlarla istişare etti. Birçok konuda peygamberimize soru soran, itiraz eden Sahabe-i Kiram ile aynı sofrada oturup, aynı mescitte namaz kılıp, her meselesini onlarla birlikte karara bağladığını görüyoruz

Kendisinden sonra gelen halifelerin de aynı şekilde itirazlarla, soru sormalarla hatta yargılamalara ve sorgulamalara karşı açık olduklarını da görüyoruz. Hz. Ömer’in tayin ettiği valilerden birisi Cuma hutbesi okurken Hz. Ömer’i öyle çok övdü ki, bir sahabe dayanamayıp ayağa kalktı ve valiye müdahale edip onu susturmaya çalıştı. Bu durum Cuma’dan sonra Hz. Ömer’e iletildi. Halifenin emriyle valiye hutbede karşı gelen adam yakalanıp, adeta bir suçlu gibi götürülerek Hz. Ömer›in huzuruna çıkarıldı. Hz. Ömer›in huzuruna giren adam selam verip Ömer’in karşısına dikildi, Ömer hiddetinden selama mukabelede bulunmadı, onu azarlar şekilde onunla konuştu. 

Sahabe Ömer’e: Ben bir suç işlediysem, sen iki suç işledin ya Ömer deyince, hiddeti birden kaybolan Hz. Ömer, ‘nedir benim o iki suçum’ dedi. 

Bir: Allah’ın selamını verdim, sen çok şiddetlendiğin için mukabelede bulunmadın vacibi terk ettin. İki: Suçun ne olduğunu dinlemeden tek taraflı hüküm verdin. 

Hatasını anlayan Hz. Ömer olayı anlatmasını isteyince, sahabe tayin ettiğin vali hutbede seni öyle övdü, öyle övdü ki, bu söz cemaatin üzerinde sanki fazilet yönünden senin Hz. Ebu Bekir’den daha üstün olduğu izlemeni bıraktı. İşte bu yanlış düşünceyi zihinlerden silmek için müdahale ettim. 

Hâlbuki sen fazilet yönünden Hz. Ebu Bekir’in yarısı kadarsın dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) orduya yardım edin dediği zaman, sen servetinin yarısını getirmiştin. Hâlbuki Hz. Ebu Bekir ise, servetinin tamamını getirmiş ve sahabenin ve Allah Resulünün gözlerini yaşartmıştı. Bunun üzerine Hz Ömer o sahabeden özür dileyip, dua istedi. Şikâyet eden valiyi ise, hemen görevden aldı. 

İslam ahlakında ve devlet idaresinde, herkesin rahatlıkla devlet adamlarını sorgulayabilmesi ve tenkit edebilmesi bir esastır. 

Bu soruları sorabilecek kadar özgür düşünce sahibi, hür düşünce sahibi insanlarla İslam bütün dünyaya hızla yayıldı ve adalet bu şekliyle canlı bir şekilde bütün dünyaya sunuldu. Şimdi bugün yönetenlerin ve yöneticilerin bu ölçülere ve bu ölçülere yakın davranışlara açık bir idare ile hareket etmeleri çok etkili olacak ve şüpheli, şaibeli insanların devlet kademelerinde tutulmamasına çok dikkat edilmesi gerekecektir. 

Özellikle yeni Türkiye vaadi ile 24 Haziranda yapılacak seçimden sonra, daha önceki geçirdiğimiz ihanetler, felaketler, darbeler ve FETÖ olayı gibi olaylar unutulmayıp aynı hatalara düşülmemesi için çok dikkat edilmeli, yepyeni kadrolarla adalet, şeffaflık, vatanperverlik ölçüleri ile hareket edilmelidir. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23