• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

Rahmetli Rauf Denktaş’ın, Kıbrıs ile ilgili uyarılarını anlatmak istiyorum!!!

14 Haziran 2018
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Seçime çok az bir zaman kaldığı şu günlerde, bütün köşe yazarları ve gazete manşetleri, siyasi liderlerin birbirini yerden yere vurup, vatandaşı  horoz güreşi seyreder gibi kendileriyle meşgul ettikleri ortamda, maalesef tribünlerden komedi seyreder gibi bakarken, önemli meselelerin gözden ve gündemden düştüğünü görünce, hayati bir konuyu gündeme getirmeyi düşündüm. 

1995 yılında rahmetli Rauf Denktaş, Türkiye’den gazetecileri Kıbrıs’a davet edip, 11 gün misafir etmişti. Masanın üzerinde Kur’an-ı Kerim, elinde fotoğraf makinesi ile çok değişik bir kişilik olarak, gazetecilerden önce kapıdan giren misafirler ile sohbete başlamadan önce, hepimizin fotoğrafını çekmişti.

Hoş sohbet, güler yüzlü, dindar, milliyetçi, maneviyatçı bir kimse olarak, Kur’an-ı Kerim›den sayfa açıp, bazı ayetler üzerinde de yorumlar yapardı. Bu 11 gün içerisinde kendisiyle samimi görüşme, buluşma ve sohbet etme imkânı bulduk. 1995 yılında Rumlarla ve bütün AB ülkeleriyle KKTC’nin bir türlü tanınmamasını, adanın etrafında Türkiye’ye ve Kıbrıs’a yüz yıl yetecek çok büyük doğalgaz ve petrol yatakları olduğu için Yunanlıların, Rumların ve Avrupalıların, Türkiye ile bir araya gelmekten kaçındıklarını, Güney Kıbrıs’ı AB’ye aldıkları halde, KKTC’yi almamaları, buradaki petrol yataklarını ele geçirmek üzere birlikte hareket ettiklerini anlattı.

Bütün sıkıntının sebebinin bu olduğunu ve bu sebeple anlaşmazlıkların yıllarca uzayıp giderek baskının devam edeceğini, eğer bir müdahaleye kalkışılırsa Türkiye’ye katılarak birlikte hareket edeceklerini, söylemişti.

Bugüne geldiğimizde görüyoruz ki; Kıbrıs sürecini sürüncemede bırakıp, Güney Kıbrıs tarafındaki petrol yataklarının uzun vadede ele geçirilmesi olduğunu anlattı. Ordumuz Afrin ve Münbiç’te 2 yıla yakındır savaşırken, 4 milyona yakın mülteciyi ülkesinde barındırırken, PKK ve FETÖ belası içinde uğraşırken, Ada etrafında bir oldubitti ile petrolü ve doğalgaz kaynaklarını, kendi kafasına göre kararlar alıp, Güney Kıbrıs tarafında 13 bölgenin petrol çıkartma ruhsatlarını, başta İtalya, Fransa olmak üzere, AB ülkelerine pazarlamaktadır. Tabii ki Türkiye’nin bu oldubittiye sessiz kalması asla düşünülemez. 

Türk savaş gemileri tarafından oluşturulan ablukayla, sondaj çalışmaları durduruldu. İtalyan ENİ şirketi, sondaj gemisini geri çekti ve Avrupa Birliği Türkiye’yi uyardı. Ankara’da uluslararası hukuku, Atina’nın ihlal ettiğini iddia ederek, İtalya ve AB’nin konu ile ilgili bilgilendirildiğini açıkladı. 

Adanın etrafındaki sondaj çalışmalarının, Kıbrıslı Türklerin rızası olmaksızın yapılmasının, Kıbrıslı Türklerin haklarının ihlali olduğunu hatırlattı. İsrail, Lübnan, Mısır, Filistin, Yunanistan, Kuzey ve Güney Kıbrıs ile Türkiye’nin dahil olduğu, Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşım mücadelesi yeni değil. Daha önce rahmetli Rauf Denktaş’ın görüştüğümüz yıllarda bize hatırlattığı, özellikle 2000’li yılların başlarında, Kıbrıs açıklarında bulunan gaz rezervleri ile bu savaş resmen başlamıştı. 2008’de de Kıbrıs’ın etrafı dahil olmak üzere, Doğu Akdeniz havzasında önemli miktarlarda petrol ve doğalgaz yatakları keşfedildi. Bu bölge yukarıda saydığımız ülkelerin iştahını kabarttı. Kıyı devletleri de bu yataklar üzerinden pay kapmaya hakları olduğunu iddia etmeye başladı. 

Mısır’ın Enerji Bakanlığı yetkisinde kalan Nil deltasındaki verilere göre: 200 milyar metreküp gaz, 1.8 milyar varil petrol bulunuyor. Bu keşifler Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın tarihi seyri içerisinde sahip olduğu jeostratejik önemine, jeoenerjik bir önem daha ekledi. Gaz yönetimi bölgedeki petrol ve doğalgazda, hak sahibi olduğunu açıkladı. BM, deniz hukuku sözleşmesine göre, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) adı verilen deniz alanlarının, devletlerin kendi aralarında yapacakları anlaşma ile belirlenebilmesini gerektirebiliyor.

1982 tarihli sözleşmeye göre bu kıyı devletinin, karasularının kenarından 200 deniz miline kadar, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etme hakkı bulunuyor. İsrail’e ait Leviathan ve Tamar Sahaları ile Kıbrıs açıklarındaki Afrodit sahasından çıkarılacak doğalgazı, Avrupa’ya ulaştıracak 2 güzergâh gündemde. Bunlardan biri gaz boru hattı ile Kıbrıs’a, oradan da Yunanistan’a taşıyacak hat. 

Diğeri ise; aynı bölgedeki gazı, Türkiye›nin Ceyhan Limanına ve oradan Avrupa’ya ulaştırılacak hat. Doğu Akdeniz’de İsrail açıklarında, 2010’da bulunan doğalgazın, yine aynı dönemde Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgazla birlikte, Avrupa’ya taşınması planları Doğu Akdeniz’deki enerji kavgasına yeni bir boyut kazandırdı. Avrupa pazarına ulaşacak ve Rus doğalgazına rakip olacak yeni bir hattın önünün açılması beklenen Kıbrıs müzakereleri, AB’nin yanı sıra, Moskova, Washington ve Tel Aviv’in yakın takibinde. Doğalgaz ihtiyacının büyük kısmını Rusya’dan karşılayan Avrupa ülkeleri için, alternatif bir enerji kaynağı ve hattının oluşması, Avrupa ve dolaylı olarak ABD için enerji güvenliğinin artırılması ve Rusya’ya bağımlılığın azaltılması anlamına geliyor. 

Ada etrafındaki sondaj çalışmalarını hızlandıran Güney Kıbrıs, İsrail parsellerinde ruhsatlı olan Amerikan Noble Enerji Şirketi’nde 2011’de MEB sınırları içindeki 12. parselde hidrokarbon arama ruhsatını verdi. Uluslararası planda adanın tek tanınan devleti konumunda olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, deniz sınırlarını belirlemek amacıyla, Akdeniz’in kıyı devletleri ile anlaşma yapmasına karşı çıkan Ankara ve Rumların, tüm adayı temsil etmediğini ve sahip çıktıkları bazı bölgelerin Türk Kıta Sahanlığı ile çatıştığını söylüyor

Rumların Afrodit parselinde sondaja başlamasının ardından misilleme olarak, Kıbrıs’ı Türkler ile kendilerine ait kıta sahanlığı belirleyen bir anlaşma imzaladı. Türkiye petrollerinin kara ve deniz olmak üzere Kıbrıs’ın belli bölgelerinde petrol ve gaz aramasına onay veren bir karar alındı. Güney Kıbrıs bu karara misilleme olarak, Ada’nın güneyindeki diğer parseller için yeni bir ruhsatlandırma başlattı. 

Bu ruhsatlandırmaya karşı çıkan Türk savaş uçakları tarafından, gemilerinin tacizde bulunduğu sıklıkla dillendiriliyor. Ankara’da karşılık olarak TCG Gökçeada gemisini ada sularına göndermiş. Kuzey Kıbrıs’ın, ada hakkı olduğunu her seferde vurgulamıştır.

Afrin ve Münbiç’de Türk ordusu bu ortamın bulanık havası içerisinde çarpışırken, kalleş Yunan’ın ve AB’nin Kıbrıs’ı elimizden kapmaya çalışmak istediğini gözlerden kaçırmayalım.

Bu vesile ile bayramımızın ülkemiz ve İslam dünyası için diriliş, birlik ve berberliğe kavuşmaya vesile olmasını, Rabbimizden niyaz ederiz.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23