Cihadın terk edilmesiyle cinayetler çoğalır
Tuğyanın içimizdeki izleri, nefret vaizleridir. Öyle bir memleketteyiz ki; kimi nalına, kimi mıhına vuruyor. Sosyal adalet kaybolmuş kimi viranda, kimi köşkte oturuyor. Zulüm ve zalimlerle birlikte zulme ve zalimlere seyirci olanları da bitirir bu nefret ve gurur. Mazlumların ahı engel dinlemez hayatın merkezine oturur.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim Sûresi/ 42)
Tuğyankâr mütecavizlere karşı suskunluk, dinde çürümenin, imanda çözülmenin, amelde yozlaşmanın habercisidir. Hilafetin ilgasından sonra bu topraklarda olup bitenlere şahid olan şair Müslümanların “İman Öfkesi”ni sorguluyor:
“Sen ki, bir sapık ırza geçse nefret kusarsın;
Milletin ruh ırzına geçerler de susarsın!”
Hilafetin ilgasından bu yana zakkum ağaçları dikildi bahçemize. Gufran değil, hüsran takıldı peşimize. Vurdular acımadan bükülmez bileğe. Mazlumların gözlerinden akan yaşlar deniz olup indi yüreğe. İslâm topraklarını ele geçirmeye çalışıyor birkaç sarhoş. Bir çıkmazın içinde mazlumlar, ister dolan, ister koş.
Biz Müslümanları Batının batıl ve atıl, çürümüş ve kokuşmuş kanunlarına mahkûm edenler, sevaplarımıza günah oldular. Coğrafyamıza zulüm ve tecavüz ile doldular. Umutlarımızı bağlayıp yaşadığımıza ağladılar. Yüreklerimizi dağladılar. Anne babalar hasretlerin acısıyla sabahladılar. Coğrafyamızda çocuklar annelerinden doğarken yaşlandılar!
Müslümana Batıyı seveceksin dediler. Osmanlıyı yerdiler, cedde küfür ettiler. Allah yolunda neden yürümez kervan, neden gitmez ileri. Lanetlemek gerek bu topraklarda Batıyı ve Batının kokuşmuş kanunlarını öven dilleri!
Dünyevileşmenin olduğu yerde çokluğumuz yokluğumuzdur. Düşmanımızdan farkımız fark edilmiyor; çünkü tekâsür ve tefahür soluğumuzdur. Ümmetin her derdine derman olanlarımız azalıyorsa, her devrin adamı olanlarımız çoğalıyor demektir.
Tabutun markasını, kefenin modasını tefekkür etmeden gündemi değerlendiriyorsanız, siz de modernizm denizinde batan moda gemisinde kalmışsınız demektir. Cihad, ölümle yüzleşmek istemeyen kibirli insanların işi değildir. “Kibirli insan asalakların ve dalkavukların varlığından hoşlanır, asil ruhluların varlığındansa nefret eder.” Dolaysıyla cihad, dalkavukları, kibri ve kibirli insanları aşmanın adıdır.
Müslümanların aleyhinde çalışanlar tek millet olsalar da muhtelif aşirettir. İslâm ümmetinin istilâ ve işgallere karşı cihadsız kalması esaretine işarettir. İçinizde ateş varsa suyun sesi bir nebze de olsa sizi serinletir. Hayat programınızda cihad yoksa düşman istediği gibi sizi inletir ve dinletir. Allah yolunda cihad olmazsa zillet verilir. Cihad kuşanılırsa izzet geri alınır. Hayat bir tek Allah’ın diniyle tatlanır.
Allah yolunda çekilen sıkıntılar, Allah’ın kırlangıç kuşlarına benzerler. Onlar gönlümüzü Allah’ın rızasına ulaştırmak için kanat çırpıyorlar.
Nitekim Şeyh Abdülkadir Geylanî (Rh.a.), “Sıkıntılar Allah’ın kırlangıç kuşlarıdır!” diyor. Uçan kuştan, yürüyen karıncadan ibaret almak gerek. Cihadsız gün geçiren Müslüman yastadır.
İlim azaldığında cehalet, adalet rafa kaldırıldığında zulüm, cihad terk edildiğinde cinayetler çoğalır. Musibetlerin karşısında metanetli, cehalet karşısında marifetli, husumet karşısında mağfiretli, kabalık karşısında letafetli, politika karşısında siyasetli değilseniz; mücahidlerin kervanı yerine canilerin kervanına katılırsınız.
Cihad, canilerden korunman için bir güvenlik tedbiridir. Etrafındakilerin karşına geçmesi için bir adımın, bir lafın kâfi geliyorsa sen güvende değilsin demektir. Bir insanı layık olmadığı yere koymak zulümdür. Dinde kıymeti kalmayana kıymet vermek ölümdür. Bu dünyada boşa yorulanlar, yaptıklarını Allah için yapmayanlardır.
Cihadsız kalmış toplum cani üretir. Dindarlık adına canilerin cinayetlerine cihad elbisesini giydirenler, düşmanın darbesini aratmayan darbeyi dine indirenlerdir. Cihad, zalimlerin pençesinde inleyen mazlumlar için felahın ve ferahın nefesidir.
Cihad, İslâm ümmetinin denge kılıcıdır; terk edilirse ümmet yıkılır. Cihad ederken de insanın sosyal dokusunu keşfetmek gerekir; insanoğlu psikolojik olarak camdandır, yumuşak davranmazsan kırılır. Put niyetine insanları kıranlar, bizzat putlar tarafından kırılmış olanlardır!
İslâm ümmeti tarafından cihadın canilerin cinayetlerini önlemeye çare olduğu bilinseydi; cihad terk edilmez aksine ömür boyu cihad cephesinde beklenilirdi. Kedinin kanadı olsaydı serçenin nesli tükenirdi. Cihad şuuru zayi’ olmasaydı; cinayet işlemek için Müslümanlar tarafından cihadın terk edilmesini bekleyen caniler bilinir ve cinayetler önlenirdi.
Cihadın terk edilmesi, canilerin beslenmesidir. Canileri besleyenler de kendilerine karşı cinayet işleyenlerdir. Mücahidleri olmayan bir ümmetin istikbal ve istiklalinden bahsedilemez.
Canilerden ve cinayetlerden emin olan ümmet, cihad eden ümmettir.