• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

“İttifakı Mukaddes”

08 Haziran 2019
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Değerli Akit okuyucusu kardeşlerim, bu yazımda sizlere 80’li yıllarda askeri öğrenci olarak bulunduğum Balıkesir YD. Subay Okulu’ndan anılarımı anlatacağım. Çarşıya çıktığım zaman şehir kütüphanesine gider eski gazeteler ve eski kitaplardan okuyarak zaman geçirmeye çalışırdım. Bir defasında elime “Balıkesir Ses Gazetesi” geçti. 13 Şubat 1919 tarih ve 18 sayılı gazeteyi aldım. Gazetede eski Osmanlı alimlerinden merhum Hasan Basri Çantay’ın birlik üzere yazdığı bir yazı dikkatimi çekti. Birkaç beyaz kâğıt alarak yazıyı baştan sona el yazısı ile yazdım. O zamanlar şimdiki gibi resim çeken telefonlar, fotokopi imkânları yoktu. Kütüphanemde çalışma yaparken 1979’da Balıkesir Kütüphanesi’nde yazdığım yazı elime geçti. Yıllar önce yazdığım merhum Çantay’ın yazısını büyük bir dikkatle baştan sona okudum.

Yazının, günümüzdeki Müslüman kardeşlerimize çok güzel ışık tutacağı kanaatindeyim. O yüzden yazının bir bölümünü birlikte okuyalım.

“Milletleri yaşatan, ilerleten birinci amil ittifaktır. İttifak rabıtaları kuvvetle mevcut cemiyetler ne keder istihaleler (başkalaşım, biçim değiştirme) görmüş olurlarsa olsunlar neticede daima galip ve muvaffak olmuşlar, batmaktan, ölmekten kurtulmuşlardır. Tarih bunun beliğ şahididir. Hele bir birliği yardımlaşma ve arkalamayı Kur’an’dan almış olan Müslümanlar buna sımsıkı yapıştıkları zamanlarda büyük varlıklar, harikalar göstermişler. Fakat bu rabıtayı (bağlayan şey, ilgi, ilişki) gevşettikleri devirlerde perişan ve muzmail (çökmüş, darmadağın olmuş, perişan olmuş) olmuşlardır. Tek başına cehl ve vahşete karşı meydan okuyan Hz. Nebiyyi Azam’ın (S.A.S.) en büyük düsturu “İnnemel muminüne ihvetün” yani “Müminler kardeşten başka bir şey değildir” ayeti kerimesi idi. Aralarında ayrılık ve ahlaksızlık yüzünden cemiyetleri dağılmak üzere bulunan akvamı vahşi Arabı (vahşi Arap kavimleri) az zaman içinde ittifak (birlik) sancağı altında toplayan amili manevi hep bu düsturu ali idi: Her mümin kendi şahsi varlığını bir “Kulli vahidin” yani müttefik milletinin eczasından sayar. Ve daima o küllün endişesi ve aşkıyla yaşardı. Zati menfaatler şahsi ihtiraslar hep umumi menfaatler içinde erir, ferdiyet cemiyetin bakayı hayat ve mevcudiyeti uğrunda çalışırdı. İşte bu surette kökleşen (eli birlik ve kardeşlik) İslam nurunu her tarafa saçabilmiş, din kardeşliği daha geniş bir surette yerleşmiş İslam nüfusu pek az bir müddet içinde yüz milyonlar raddesine varmıştır.”

Merhum Çantay’ın yazısı tam dört sayfa el yazısıdır. Birkaç paragrafını daha siz değerli kardeşlerimle paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.

“En büyük şehirlerden tutunuz da en ücra çöllere varıncaya kadar hüküm süren siyaset, eli birlik ve kardeşlik siyaseti idi. Bu köklü, kuvvetli siyaseti yaşayan, canlandıran diğer düsturlardan adalet, hakkaniyet, menafi umumiye hizmet, hürriyet ve musavat gibi kudsi şeylerdi. İslam’ın bu ahengi, bu cazibesi karşısında Nufus-u İslamiye’ye yüz binlerce insanlar can atarak katılıyor. Müslümanlar kuvvetleniyor, dünyaları titretiyorlardı. Toplu İslam kalplerin hep bir emel için çarpması küfür, dalalet ve nifak içinde ecnebi devletleri düşündürmekte fakat bunlar yeni parlayan İslam nuru, İslam ittifakı karşısında sönmekte, mahvolmakta idi. Bu Müslümanların parçalanıp, ayrılmalarına kadar böyle devam etti.”

Yazıdan birkaç paragraf daha okuyalım.

 “Osmanlılara gelince bir avuç aşiret halinde meydana gelen Osmanlıları ta Viyana’ya kadar götüren, Avrupa devletlerinden haraç aldıran, bugün krallık ve imparatorluk şeklindeki büyük ülkeleri vali ile idare ettiren mukaddes amil ittifak, uhuvvet, adalet, celadet gibi meziyetler idi. Neuzu billah ikıraza sürükleyen şey de tefrika, nifak, zulüm, hubbi hayat olmuş hakikatlerdendir ki, ahlaksız bir millet yaşayamaz. Ahlak her milletin ruhu ictimaiyesine göre bazı tahvilat arz edebilirse de vahdet ve tesanüd her millet ve memlekete amili halas olarak kabul edilmiş bir ana hattır. Hele Kur’an-ı Azim bu hakikati mahzayı ne beliğ ifade ile tebliğ etmiştir. Halı-kı Zişan diyor ki: “Ey Müslümanlar, habli metin Kur’an’a sımsıkı yapışasınız. Zinhar yekdiğerinizden ayrılmayınız. Sonra memleketleriniz, saltanatlarınız elinizden gider mahvolursunuz.” Ne gariptir ki, biz Müslümanlar ittifakın kıymetini ehemmiyetini şu felaket zamanlarında bile anlayamadık.”

Merhum Hasan Basri Çantay’ın yazısının birkaç bölümünü birlikte okuduk. Gerçekten ders alınacak bir yazı… Ne ülkemize ne de bizlere bölünüp, parçalanmaktan, ayrılıktan hiçbir fayda gelmez. Kesinlikle ayrılıklar hüküm sürerse kazanamayız, kaybederiz.

Değerli kardeşlerim, ülkemize iç ve dış baskıların arttığı şu günlerde lütfen salim bir kafa ile düşünelim. Gönüllerimizi birbirilerimize açarak birleşelim. Bütün oyunları birlikte göğüsleyelim ve birlikte bozalım Allah’ın (C.C.) izni ile.

Hiç düşünüyor muyuz, ABD niçin Rusya’dan füze almamıza karşı çıkar? AB neden elli seneyi aşkın bir zamandır bizi oyalar durur da Avrupa Birliği’ne almaz, almamak için her türlü hileli yollara başvurur? Almanya yeni İstanbul Havalimanının yapımına niçin karşı çıktı? Taksim gezi olaylarını kimler organize etti, arkasındaki güçler kimlerdir? Kimler, ne için finansman sağladı? Dünkü vilayetimizin başına darbe ile oturan Sisi, neden Türkiye’ye Akdeniz’de petrol aramayı durdurun der? Avrupa ülkeleri bizim mahalli seçimlerle neden bu kadar ilgilenirler?

Türkiye’mizin anayasal kurumlarından birisi olan YSK’nın aldığı kakarlar niçin ABD ve AB’yi rahatsız ediyor? Niçin birçok batılı devlet İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karşı çıkar? Türk silah sanayisinin ilerlemesi neden batıyı rahatsız eder? Neden her Ramazan-ı Şerif ayı başında İsrail, Filistinlilere zulüm kusar, bombalar yağdırır? Kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk demeden öldürür? İstanbul Belediye Başkanı seçimlerinden Yunanistan’a ne? Neden Yunan gazeteleri sevinç manşetleri atarlar? Niçin yıllardan beri Suriye’de kan akar? Birçok Afrika ülkesinde açlık, sefalet hüküm sürerken onların altın ve kıymetli madenlerini kimler sömürür?

Milletinin oyları ile seçilmiş olan Venezuela liderini ABD gayri hukuki olarak neden düşürmek ister? Niçin birçok batılı ülkelerin hemen hemen hepsi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlık beslerler? Severiz yahut sevmeyiz o ayrı mesele ancak o bizim ülkemizin Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ediyor. İç meselelerimiz kol kırılır yen içinde kalır usulünce çözülmeli. Bütün batılı ülkeler Türkiye’nin kalkınmasını istemiyorlar da ondan. Değerli kardeşlerim, bu durumu hâlâ göremiyor muyuz? Ya Afganistan’a, Pakistan’a, Irak’a ne dersiniz? Neden oralarda insan hakları, demokrasi sadece lafta kalır? Yıllardan beri kan akar. ABD lideri eline bir kâğıt alıyor kameraların önüne geçip ben Kudüs’ü İsrail’in başkenti yaptım diyor. Dünyadan ses yok. Müslüman kardeşim, o Kudüs senin ilk kıblen değil mi? Hâlâ ülkemiz üzerine oynanan oyunları sezemeyecek misin? Başka bir ifade ile uyanmayacak mısın? Uyanmayacak mıyız?

Değerli kardeşlerim, kafamızı eski tabir ile iki elimizin arasına koyalım. Allah rızası için düşünelim. Çok iyi düşünelim. Çok iyi analiz yapıp, araştırıp, ondan sonra kararımızı verelim. Bizim gibi inanan, bizim gibi düşünen, bayrak ve vatan aşığı insanların oluşturduğu ittifakta yerimizi alalım. Şeyhim öyle dedi, abim böyle dedi, idarecim şöyle telkin etti, büyüğümüzün işareti böyle, arşı aladan büyüğümüze emir geldi, divanı salihten böyle karar çıktı gibi safsataları bir kenara atıp ve aklımızı şer’i ölçüler ışığı altında kullanalım.  Elimizden geldiği gayreti esirgemeyelim. Yer üstündekileri düşündüğümüz gibi yer altında yatan kefensiz şehitleri düşünelim. Yapacağımız yanlış bir tercihle onların kemiklerini sızlatmayalım. Tekrarlanacak seçim inşallah İstanbul’umuz ve Türkiye’miz için hayırlı ve uğurlu olsun. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

NOT: Bu yazıyı Balıkesir Kütüphanesi’nde yazarken tarih 19.10.1979 idi. Yanımda okul arkadaşım Eskişehirli Hüseyin Demirok vardı. Yazının sonunda kendisi el yazısı ile şöyle bir dörtlük yazmıştı. Tam günümüze uygun düştüğü için o dörtlüğü de yazıma ekliyorum. Rabbim bizlere vaktinde ve zamanında uyanmayı nasıp eylesin. Âmin...

“Düşman sesi duymak istemiyorsan

Kardeş sesidir uyan bu sesten.

Kalkınca görür ki, akşam olmuş,

Vaktiyle uyanmayan bu sesten.”

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23