• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Bizim mücadelemiz hak, hukuk, doğruluk, dürüstlük için değil miydi?

25 Haziran 2022
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Yetmişli yılların sonları idi. İstinye Kur’an Kursu öğretmenliği görevini yürütürken, Ortaköy eğitim enstitüsüne kaydoldum. O yıllar anarşi yönünden ülkemiz çok kötü günler yaşıyordu. Öğrenciler, öğretmenler, polisler, işçiler, memurlar, hemen her kademedeki insanlar sağcı, solcu diye ikiye ayrılmışlardı. Birbirlerine karşı amansız kin, nefret ve düşmanlık besliyorlardı. Kardeş, kardeşi vuruyor, her akşam hava raporu dinler gibi sağdan, soldan öldürülen gençlerin isimlerini radyolardan, televizyonlardan dinliyorduk. O tarihlerde bazı günler bizim okulda sınıf kapıları açık, askerler koridorlarda volta atarlarken bizler sınıflarda dersleri çok zor şartlar altında yapıyorduk. İlk dönemler okula ülkücüler hakimdi. Okulun öğrenci başkanı Samsunlu Raif’ti (Soyadını şu an hatırlayamıyorum.). İnançlı bir Karadeniz delikanlısı idi. Okul idaresi ile görüşüldü. İdare bizlere boş bir oda tahsis etti. Evlerden kilimler, halılar getirerek o odayı mescit haline getirdik. Bir tarafını bir bezle bölerek kız öğrencilere ayırdık. İsteyen kız ve erkek öğrenciler okulda vakit namazlarını rahatça orada kılabiliyorlardı. Daha sonra okul idaresinden erkek çocukların Cuma namazına katılmalarına izin verilmesi istenildi. Okul idaresi bu duruma da sıcak yaklaştı. Cumaya gitmek isteyenler Cuma namazına gittiler. O zaman zarfında derslere yok yazılmadılar (Bu izinden pek tabi Cuma kılmayanlar da istifade etti. O saatlerde onların bir kısmı da dışarı çıktı, saatinde herkes derslere döndü.). Bir ara Öğrenci başkanı Raif, bana: “Ali ağabey memleketten harçlığım gelmedi. Bana yirmi lira verir misin? Param gelince öderim” dedi. Ben de kendisine yirmi lira verdim (O yıllar yirmi liranın değeri vardı.). O sıralar kısa bir süre sonra okuldan mezun olduk. Kuralar çekildi. Benim kuram Erzurum’un Çat ilçesine çıktı. Gitmedim. Arkadaşların hepsi ülkemizin çeşitli vilayetlerine, kazalarına tayin oldular. Ben önce askere (Balıkesir yd. Sub. Okulu, daha sonra Prs. astg. olarak Tokat Niksar askerlik şubesine gittim.). Askerlik bittikten sonra büyük bir Türk firması ile (Cevahir Holding) satın alma müdürü ve yeminli tercümanlık görevlerinde bulunmak üzere S. Arabistan’ın Cidde şehrine gittim. Ben Arabistan’da iken rahmetli kardeşim Arif Şaban Sandıkçıoğlu İstinye’de esnaflık yapıyordu. Öğrenci başkanımız Raif yıllar sonra İstanbul’un bir ilçesine tayini çıkmış ve İstanbul’a gelmişti. Benim İstinye’de oturduğumu biliyordu. İstinye’ye gitmiş. Sora, sora kardeşim Şaban’ı bulmuştu. Kardeşime: “Ben Ali Hocanın okul arkadaşıyım. Okulda iken ondan yirmi lira borç almıştım. Tayinimiz çıktı bir daha birbirimizi göremedik. O parayı sana getirdim. Ağabeyine aldığını söylersin” deyince kardeşim Şaban: “Ben o parayı kesinlikle alamam. Sonra ağabeyim bana kızar. Ağabeyim şu anda S. Arabistan’da ben sana telefonunu vereyim. Onunla konuş. Alır, almaz kararı ancak ağabeyim verebilir. Ben kesinlikle alamam” dedi. Kardeşim Raif’e karnının aç olup olmadığını sorar, yemek yemişim der. Çay ısmarlar, çaylar içildikten sonra Arif kardeşimin yanından ayrılır. Cidde’deyim. Bir ara telefonum çaldı. Açtım. Samsunlu Raif. Aradan epeyce zaman geçmişti. Hal, hatır sorduktan sonra “Ali ağabey hatırlar mısın ben senden okulda iken yirmi lira almıştım. Tayin olduk bir daha buluşamadık. Sora sora, İstinye’deki kardeşine gittim. O, ben parayı alamam dedi. Ben şimdi İstanbul’a tayin oldum. Bu parayı kime nasıl ödeyeceğim?” dedi. Gerçekten çok etkilenmiştim. Genç bir delikanlı pek ala unutabilirdi. Veya fazla bir meblağ olmadığı için önemseyebilirdi. Ancak bunu yapmadı. Parayı nasıl ödeyeceğimin yollarını aradı. Hatta konuşmamız esnasında ben kendisine önemi yok deyince bana “Abi bizim mücadelemiz hak, hukuk, adalet, doğruluk, dürüstlük için değil miydi? Ben yirmi lirayı vermezsen bizim dürüstlüğümüz ve mücadelemiz ne işe yarayacak? Biz gençlere, okuttuğumuz öğrencilerimize doğruluk ve dürüstlük bakımından nasıl örnek olabiliriz? Bizzat kendimizin yaşamadıklarımızı başkalarına tavsiye etsek ne kadar etkili olur?” demişti. Ben kendisine “Raif o para sana ananın ak sütü gibi helal olsun” dedim. “Olmaz ağabey. Şu an benim borç olarak aldığım bu parayı ödeme imkânım var. Şükür muhtaç değilim. Maaşım da var. Borcumu ödemeliyim ki, içim rahat olsun” dedi. Kendisinin ısrarı üzerine “Ben o parayı almam. Kaç tane kalem alırsa o kadar kalem al. Sınıfındaki fakir öğrencilere dağıt” dedim. “Olur abi. Onu senin adına yaparım. Sen bana hakkını helal et. Çünkü üzerinden epeyce zaman geçti. O günün yirmi lirası ile bugünün yirmi lirası aynı değil parada değer kaybı var” dedi. Ben, “Kardeşim lafı mı olur. Varsa sana hakkım helal olsun. Biz okulda iken yaptığın o güzel hizmetleri unutanlardan değiliz” dedim.

Basından öğrendiğimize göre ülkemizde namaz kılanların oranı bir hayli düşmüş. İmam hatip okullarında şayet söylenen ve yazılanlar doğru ise namaz kılanların oranı % 4- 5 civarında (Niyetim kimseyi kınamak küçük görmek veya incitmek değildir.). Gençlerimizi hak, hukuk, adalet, hukukullah ve hukuki ibad mevzularında tam olarak yetiştiremezsek gençlik önce kendi, sonra anası, babası, ailesi milleti ve memleketi için en büyük tehlike olur. Şu an Milliyetçiliği sadece tabelasında kalan milli eğitimin okullarında ateizm ve deizm gençlikte bir salgın hastalık gibi yayılmakta. Akli evvel ateist öğretmenler Müslüman ana ve babaların çocuklarını resimlere secde ettirmektedirler. Gençliğimizin sonu çok büyük tehlikelerle dolu bir uçuruma doğru yuvarlanıyor. Çokları uçurumun kenarındadırlar. Devletimiz, hükümetimiz, anne ve babalar ve tüm eğitim kurumları, gerçek hizmet ehli samimi cemaatler sahip çıkmazsa millet ve memleketimiz için bu ileride ülkemiz için telafisi çok zor yaralar açacaktır. Çünkü gençliğimizin büyük bir kısmı milli ve manevi değerlerimizden uzak olarak yetişiyor. Erkekler kız, kızlar erkek olmak için adeta yarışıyorlar. Bunun için batılı bir kısım vakıf ve dernekler çok büyük paralar harcıyorlar. İçimizdeki din, bayrak ve vatan düşmanları da gazeteleri ile dergileri ile televizyonlarda yaptıkları propagandalarla geçlerimizi fıtrata uygun olmayan hallere teşvik ediyor, daha doğrusu zehirliyorlar. Birçokları cinsiyet değiştirmenin yolların arıyorlar. Yokluk görmemişler, sıkıntı çekmemişler. Birçokları lüks içinde, nasıl para harcayacağımın peşinde. Özünü unutmuş, tarihinden haberi olmayan, körü körüne batıyı taklit eden, giyimi kuşamı ile kız ve oğlan çocuklarımız acayip bir haldedirler. Gençlik çok büyük bir felakete doğru son sürat yuvarlanıyor. Özel ve devlet kurumlar seferberlik ilan etmeli, gençliği beynelmilel güçlerin sinsi tuzaklarından mutlaka kurtarmalıyız. Çare yirmi lira borcunu ödemek için İstanbul’u bir baştan bir başa dolaşıp, aldığı cüzi bir miktarda borcunu ödemek için koşup, arayan imanlı, ahlaklı, ebedi hayatı düşünen, kul hakkından korkan, Allah ve Resulüne tam imanı olan Samsunlu Raif misali gençler yetiştirmektedir. Sayılarını çoğaltmaktır. Samsunlu Raif gibi iman ve heyecan sahibi olan ülkemizdeki, yurt dışındaki milliyetçi, muhafazakâr ve ülkücü, imanlı gençlerimizi sevgiyle, muhabbetle kucaklıyor ve selamlıyorum. Cenab-ı Hakk’tan sayılarının artmasını temenni ve niyaz ediyorum. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz.

NOT:

Bahsettiğim Samsunlu Raif’i tanıyan veya telefonunu bilen varsa bana ulaştırmasını istirham ederim.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Sami Polat

Değerli Hocam, yazılarını okuyorum, çok güzel ve Önemli konuları işliyorsunuz, İnşallah okuyanlar istifade eder. Hayırlı günler

Okır

Oluyor bağzen böyle şeyler
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23