Zihinsel Engelli bireylerde sportif etkinlikler araç mı amaç mı olmalı?
İçinde yaşadığımız ve günleri sayılı şu dünya hayatında neyi, niçin yaptığımız önemi, her geçen gün daha da artmaktadır. Bu önemin ayrıntılarını yaşamın her alanında olduğu gibi, sporda da görmek mümkün. Söz konusu özel gereksinimli, engelli birey olunca uygulamaların, spor faaliyetlerinin değeri daha da artmaktadır. Başlangıcı iyi niyet taşısa da, kısa sürede o niyet hırsa dönüşebilmektedir. Kazanma adına her yol ‘mübah’ anlayışıyla çıkılan kilometre ‘taşları’, işleyen çarkın ‘sarpa’ sarmasıyla kalmayıp, adeta ‘bataklığa’ dönüşe bileceği gereceğini görmek gerekmektedir. Hal böyle olunca da yıpranan kesim/kişi, hareket ve sporu kendisi için fiziksel, ruhsal ve sosyalleşme, sağlığı geliştiren ve yaşam kalitesini artıran bir araç olarak görülen özel gereksinimli (engelli) birey olmaktadır. O nedenle, gerçekleştirilen her etkinlik ve organizasyonun, bilir kişilere danışılarak yapılmasının önemi her geçen gün artmaktadır…
AKADEMİK BAKIŞ AÇISININ ÖNEMİ
‘Zihinsel Engelli bireylerde sportif etkinlikler araç mı amaç mı olmalı?’ sorunun günümüzde nasıl karşılık bulduğunu, yazılarımızın içeriğiyle ilgili bilgi ve tecrübesinden yararlandığımız Malatya İnönü Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Engellilerde Beden Eğitimi ve Spor Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Ilkım şöyle değerlendiriyor; “Son yıllarda ülke genelinde birçok spor kulübü ve yerel yönetim zihinsel engelli bireylere sportif aktiviteler yaptırırken zaman zaman ölçüyü kaçırıp amacın dışına çıkabilmektedirler. Örneğin Down sendromlu bireylerin mukavemet gösteren spor branşlarına katılımı son derece sakıncalı görünürken bir çok kulübün ve yerel yönetimlerin bu bireylere yönelik Judo gibi zor sporları yaptırdıklarını görmekteyiz. Yapılan görüşmeler neticesinde de son derece üzücü açıklamalar ile karşı karşıya gelmekteyiz. Bu branşlara fazla katılım olmadığı için başarının daha kolay sağlandığı açıklaması son derece talihsizdir. Özellikle kulüplerde çalışan antrenörlerin bu bireyler üzerinden başarıya daha kolay gidileceği düşüncesi hakim. Oysa zihinsel engelli bireylerde özellikle başarı odaklı sportif etkinlikler yaptırılmamalıdır. Bu bireylerin sosyalleşmeye daha çok ihtiyaçları olduğundan etkinlikler eğlenceye ve sosyalleşmeye yönelik yaptırılmalıdır. Antrenörlerin çalışma göstergesi başarıya odaklı olduğundan dolayı maalesef sosyal etkinlikler ikinci planda kalıyor. Bu kapsamda alanında uzman ve bilinçli antrenörlerin yetişmesi önem arz etmektedir. Ailelerin de sportif etkinliklerin çocukları için başarılması gereken bir yarışma olmadığını, aksine sağlık ve sosyalleşme için düzenli olarak yapılması gereken aktiviteler olduğunu hissettirmek gerekiyor.”
KİŞİSEL RANT DEVŞİRMEYE DİKKAT!
Engelli bireyler için hareket ve egzersizin önemi, çoğalan nüfus sayısına bağlı olarak her geçen gün arttığına göre, toplumsal refah için gerçeklere kör, topal, sağır ve akıl yoksunluğu bir anlayışla değil, duyarlılık/sağduyuyla yaklaşmak gerekmektedir. Bu çarkın sağlıklı işletilme görevi idareci, antrenör, yöneticiler, kısacası hepimize düşmektedir. Bir yandan ‘Engelli bir bireyin evinden çıkıp sosyal/günlük yaşamın içinde yer almasında spor önemli bir araç’ diyoruz, diğer taraftan bu anlayışı ‘harekete’ geçirecek yakıtı/ politikayı üretemiyoruz. Bu tutarsızlık değil de ne! Peki, bu nasıl olacak? Gerek kamu, ve özel sektör, gerekse merkezi ve yerel yönetimlerde, Engellilere yönelik sağlık, eğitim ve kültürün yanında, sportif faaliyetlerinden zihinsel gelişim ve dönüşüm süreci başlatılması, gerekmektedir. Özel gereksinimli (engelli) bir birey üzerinden kişisel kazanç sağlanmamalı. Söylediklerimizin en iyi ne manaya geldiğini Mehmet Ilkım Hocamızın “Örneğin Down sendromlu bireylerin mukavemet gösteren spor branşlarına katılımı son derece sakıncalı görünürken birçok kulübün ve yerel yönetimlerin bu bireylere yönelik Judo gibi zor sporları yaptırdıklarını görmekteyiz” şeklideki açıklamalarından net bir şekilde anlıyoruz. Merak ettiğimiz soru şu; Spor Organizasyonları tertipleyen veya Spor Federasyonu bünyesinde bu branşları açanlar, Mehmet Ilkım gibi değerli hocamıza, bu işin ilmini yapanlara danışıyorlar mı? Uygulama örneklerine bakılırsa, hayır. ‘Kaş yapayım derken, göz çıkarmayalım.’ Sözün özü; ‘Bir görev ve sorumluluğu üstlenirken dikkat edelim! Bizler için engelli bir bireyin kaşı da kıymetli, gözü de…’