Aykut Demir ve ‘savaşa hayır’ tişörtü!..
Hayatımızı sürdürdüğümüz şehirler, mahallelerden oluşuyor. Yaşayanlar birbirlerinden ayrısı ve gayrısı olmayan görüntü sergilese de, söz konusu ‘menfaat’ olunca herkes kendince bir çıkarımda bulunur. O mahallenin sakinlerini kimler olabileceğine en somut ve son yansımasına bir örnek de, Rusya-Ukrayna savaşını gösterebiliriz. Kimler haklı-haksız ayırt etme çabasındayken, ‘hareket eden filler ve ezilen çimler’ örneğinde olduğu gibi, savaşın soğuk yüzünden olumsuz etkilenen çocuklar, kadınlar ve mazlumları bize hatırlatıyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ‘Dünya beşten büyüktür’ sözüne, işlerine gelmediği için ‘sağır’ kalan karşı mahalleliler, bugün kalkmış ‘savaşa hayır’ propagandası ‘yapabiliyorlar’. Zalimin zulmüne bir protesto olacak ise, bu topyekûn ve her daim olmalı. İnsanlığın zulüm ve işkence gördüğü yerde hak aramanın, haksızlığa karşı koymanın da adaletli bir yanı olmalı, elbette. Sosyal medyada bugünlerde anlamlı bir paylaşım var; ‘Ukrayna’da insanlık ölüyor’ diyorlar ya, doğru değil. Çünkü o insanlık; Afrika’da aç bırakılmış, Bosna’da tecavüze uğramış, Doğu Türkistan’da unutulmuş, Filistin’de terk edilmiş, Çeçenistan’da görmezden gelinmiş, Hocalı’da duyulmamış, Irak’ta aldatılmış, Myanmar’da yakılmış ve en son Suriye’de ölmüştü zaten!!!’ Bizim mahalle-karşı (sizin) mahalle şeklinde olaylara yanaşmaktan öte insani yönden yaklaşıldığında, düne kadar zalimin zulmüne sessiz kalan güruh, bugün ise dünyayı ayağı kaldırmak isteyen bazı kesimlerin (karşı mahalle sakinlerinin) ne kadar samimiyetsiz ve riyakârlığını görmekteyiz…
AYKUT DEMİR’E HADSİZCE SALDIRI
Savaşın soğuk yüzüne karşı, dil-din-ırk ayırt etmeksizin her kesimin aynı etkileşimi göstermesi, haksız uygulamalara herkesin topyekûn karşı koyma, dik duruş sergilemesi gerekiyor. Bulunduğu konum ve sıfat ne olursa olsun, sözlü, yazılı veya görsel olarak protestosunu ortaya koymalı. Spor camiası içerisinde, bu protestolara katılım gösteren spor camiası içerisinde duyarlı isimleri görmekteyiz. O isimlerden birisi de Büyükşehir Belediye Erzurumspor Kulübü oyuncusu Aykut Demir. Müslümanlara karşı zulüm ve işkencenin hat safhaya ulaştığı Bosna, Filistin, Suriye, Arakan gibi bölgelerinde hayatlarına idame ettirmek isteyen Müslümanlara karşı yapılan saldırılara karşı, mahallenin ‘çocuklarının’ kaldığı yerden, Aykut Demir’in gür sesini işitmiştik. Formasını giydiği takımında ‘Savaşa hayır’ tişörtünü giymediği için ona seviyesizce saldıranlar, önce kendi hadsizliklerine bakmaları gerekiyor. Aykut Demir o tişörtü giymiş olsaydı, sıra dışı bir protesto olarak gündemde yerini almayacak, batılı anlayışın İslam coğrafyasındaki zulmü yeniden gündeme gelmesine katkı sağlamamış olacaktı. Belirtilen coğrafyalarda Müslümanlara yapılan insanlık dışı muamele, tam bir insanlık zulmü/dramı olarak tarih sayfasındaki yerini aldı. O zulmü gündeme taşımak, gerekli derslerin çıkarılması için bugün futbolumuzun yıldız oyuncusunun ‘savaşa hayır’ tişörtünü giymeyerek gündem oluşturması, örnek gösterilmesi gereken toplumsal bir mesajdır. Erzurum Büyükşehir Belediyesi forması altında futbol hayatını sürdüren Aykut Demir’in mesajını anlamak istemeyen veya yanlış yorumlara kapılanlara, bir açıklama yapma gereği duymuş; ‘Ortadoğu’da her gün binlerce insan şehid oluyor. Oradaki zulmü görmezden gelenler, ses çıkarmayanlar konu Avrupa olunca bunları yapıyorlar. Bu durumda o tişörtü giymek içime sinmedi. Giyseydim vicdanım rahat etmezdi.’ Bundan daha açık ve net mesaj daha ne olabilir. Dünya yüzündeki savaşların temel kaynağı riyakâr ve samimiyetsizlik değil mi? İnsanlığın ölmesinden zerre kadar hazımsızlık duymayıp, yaşasın menfaat, yaşasın kişisel çıkarlar anlayışıyla hareket edenlere baktığımızda, insanlığın ölümüne ses seda çıkamayarak, önce vicdanları sonrasında ise dünyanın sonunu hazırlayanların bizatihi ‘kendisi’ veya ‘piyonları’ olduğu anlamı çıkıyor. Bugün Aykut Demir’i eleştiren kesimin, dünyanın kendilerinden büyük olmadığı ‘ideolojisine’ kapılan güruhtan başkası olmadığını görmekteyiz…