Mehmed Göktaş hocadan vicdanları sızlatan çığlık: Affetmeyin bizi ey Gazzeli, ey İzmirli, ey Diyarbakırlı çocuklar
Mehmed Göktaş, insanlığın Gazze ve diğer savaş bölgelerinde yaşananları unutamayacağını yazdı. Göktaş, savaş mağdurlarının affını beklemenin anlamsız olduğunu ifade etti.
Doğruhaber yazarı Mehmed Göktaş, savaş mağduru çocuklardan bizi affetmelerini beklemenin imkânsız olduğunu ifade etti. Göktaş, insanların bu zulümlere göz yumarak affedilme hakkını kaybettiklerini söyledi. Gazze, İzmir ve Diyarbakır gibi yerlerde yaşanan acıların unutulmayacağını vurgulayan Göktaş, geçmişte yapılan hataların bedelinin ödeneceğini belirtti. Göktaş, insanların utanma duygusunu kaybettikleri eleştirisinde bulunduğu yazısında şunları kaydetti:
"Yanlış okumadınız, “affedin bizi” demiyorum, affetmeyin bizi diyorum.
Hem niye boşuna affedin bizi diyeceğiz ki? Bizi affedeceklerine inanıyor musunuz ki? “Bizi affedin, bizi bağışlayın!” diyebilmek için insanda bir yüz, bir utanma duygusu olması gerekmez mi?
Hem Allah aşkına söyleyin, o çocukların yerinde siz olsanız affeder miydiniz?
Rahmetli anam ufak bir kötülük gördüğünde, tabaklarımızdaki yemeği bitirmediğimizi ve sonunda çöpe gideceğini, ekmeklerin dikkatsizce ufalanıp atıldığını ve buna benzer kötülüklere şahit olduğunda ürperirdi ve;
“İyi ki Allah tepemize taş yağdırmıyor, rızkımızı kesmiyor, yine de veriyor!” derdi. Daha büyük terbiyesizlikler gördüğünde, haksızlıklara, cinayetlere şahit olduğunda; “İyi ki Allah dünyayı tepemize geçirmiyor, iyi ki dünyayı alt üst etmiyor!” derdi.
Tamam, insanın kendi kendisine beddua etmesi doğru bir şey değil, amma söyleyin Allah aşkına, şu olup bitenlerden sonra
“Ey İzmirli yavrular, ey Gazzeli yavrular, ey Diyarbakırlı çocuklar, bizi bağışlayın, bizi affedin, haklarınızı bize helâl edin!” diyebilir miyiz, içiniz kabul ediyor mu bunu? Bunu yapabilmek için insanda birazcık utanma duygusu bulunması gerekmez mi?
Korkunç bombalara hedef olup parçalanan, yıkıntılar arasında can veren ve bir yıldan fazla zaman geçtiği halde bir el uzatamadığımız on binlerce Gazzeli, Lübnanlı yavrudan bizi affetmelerini, haklarını helâl etmelerini nasıl isteyebiliriz?
Özellikle Gazze’yi, Beyrut’u çevreleyen milyonlar firavunca bir hayat sürerken bu yavruların kanlarının ve gözyaşlarının unutulup gideceğini düşünmek aptalca bir düşüncedir, unutmayalım!
Fakirlikten, yoksulluktan daha da önemlisi ilgisizlikten, hor görülmekten dolayı cayır cayır yanan beş günahsız yavrumuzdan bizi affetmelerini, bize haklarını helâl etmelerini nasıl bekleyebiliriz? Çevresinde insanların zevkten, eğlenceden azıp kudurduğu, milletten toplanan yüz milyarca verginin müptezel aşüftelere dağıtıldığı bir şehirde, bir ülkede bu yavruların ahının yerde kalacağına mı inanıyorsunuz? Sakın bir tek kesimi hedef aldığım sanılmasın, kendimi asla bu vebalin dışında görmüyorum.
Allah (cc) bütün bunlar karşısında dünyayı alt üst edip tepemize geçirmiyorsa burada bir durmak lazım. Ya bizim günahlarımızın, cürümlerimizin daha da artması ve dolayısıyla cezamızın çoğalmasını istiyordur; Çünkü Allah’ın böyle de bir kanunu vardır.
Ya da, bizim tövbe edip dönmemiz için bize bir mühlet veriyordur. Bu ikinci durumun gerçekleşmesi dua ve temennisiyle cumanız mübarek olsun!"