• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

“Hayâ imândandır”

16 Şubat 2018
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

 

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, utangaç kardeşine bu huyunu terk etmesini söyleyen Medineli bir müslümanın yanından geçerken ona:

“Onu kendi haline bırak; zira hayâ imandandır” buyurdu.

(Buhârî, Îmân 16, Edeb 77; Müslim, Îmân 57-59. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 7; Nesâî, Îmân 27; İbni Mâce, Mukaddime 9, Zühd 17. )..

Bazı önemli konuları mecâzî ifadelerle anlatmayı faydalı gören Efendimiz, burada da aynı metodu uygulamıştır. Onun ‘Hayâ imândandır’ sözüyle anlatmak istediği şudur:

İman insanı fena davranışlardan nasıl alıkorsa, utanma duygusu da tıpkı iman gibi insanın fenalık yapmasına fırsat vermez, onu kötülüklerden vazgeçirir. İnsana insanlığını hatırlatır. Onun herhangi bir hayvan olmadığını, aklına eseni yapamayacağını hissettirir.” (1)

Evet, utanç duygusu imandandır. “Ama nasıl utanç? Kalpten ansızın fırlayarak kızartısını yüze vuran kanın utancından, Peygamber neslinin duvarları önünde kendi duvarını yükseltmeyip yıkmaktan, Peygamber karşısında sesini yükseltmeyip indirmekten, kul olma şuuru içinde, her saniye ‘mutlak bir göz’ tarafından, her kımıldanışının gözlendiğine inanmaya ve ona göre davranmaya kadar ulaşan bir utanç, yani haya.

Bu ulu utanç, bu yüce utanç, inanmaktan doğar. Utanma, insanın kendi üstündeki bir kuvvet önünde aldığı ruh durumlarından biri olduğuna göre (insanın kendine karşı utanması da, kendini iki ‘ben’ e ayırarak bir ‘ben’ ini öbür ‘ben’inin önünde eğdirmesi demek değil midir?), inanmayan insanın utanacağı bir üstü ve dolayısıyla utancı yoktur.

Batı, Hristiyanlıktan devraldığı kırık dökük utanmayı Rönesans’tan sonra büsbütün yitirdi. Her şeyi tam olsa da, utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır. Çünkü, diri olmak Allah önünde utanmak demektir. Utançsız insan paslıdır. O zaman da ona Allah’ın nuru vurmayacak demektir. Allah’ın nurunun vurmadığı insan ise diri değildir. Yahudi, bütün inancını kaybetmiş bir eski zaman kalıntısıdır. Peygamberlerin önünde utanmayıp seslerini yükselttiklerinden bu yana, her şeye sahip olsalar da bu tarihi ukde yüzünden mutsuzdurlar. Utançsız adam mutsuzdur.

Komünizm, bir inançsızlık ve ona bağlı olarak bir utançsızlık dinidir.

Müslümansa her şeyden önce Allah’tan utanır. Yaratılmış olmaktan utanır. Daha doğrusu, yaratılmış olma şanının hakkını verememekten korkusu ve utancı vardır. Allah’ta yok olmak [yani fena fillah], insanın ruhuna bütünüyle utancın yerleşmesi ve başka her türlü duygunun kovulmasıyla gerçekleşir. O, peygamberlerden, hesap tutan meleklerden, kitaptan, sahabeden ve velilerden, dosttan, eşsiz dosttan utanır. Baharda açan çiçekten, çiçekten çiçeğe koşan arıdan, güzün solup ağaçlardan yere düşen yapraklardan utanır. Onların hesabına değil, kendi hesabına, onların vazife dikkatlerine ayak uyduramamaktan, onların kelimeler üstü bir dille övdüğü tek var olan Allah’ın önünde, kısa veya uzun süren bir dalgınlıkta kendini bir varlık saymış olmaktan utanır.

Utanma inançtan hiç kopmaz. İnançla birlikte var ve inancın yokluğuyla yoktur. Dinin buyurduğu ve gerçekleştirdiği utanç, inancın gaybla ilgili yanının bir nevi psikolojisi, ümanizmasıdır.

Evet, bizim ümanizmamızın [yani, insancılığımızın, insaniyetçiliğimizin] birinci sütunu, hayadır. İslam ümanizması, mimaride, sonsuzluk duygusunu veren kubbe yumuşaklığıysa, şiirde na’tsa, insanda da hayadır. İslam ahlakına sonsuzluk duygusunu veren, sonsuzluk salıntısını yerleştiren hayadır.

Tövbenin, aşkın ve sevginin başlangıcı utançtır. Sabır, utancın gelecek zamana çevrilmişidir adeta. Ağırbaşlılık ve vekar, süreklilik kazanmış, durulmuş, derinleşmiş, aydınlanmış, kalbin huzuruyla kaynaşmış hayadır.

Müslümanlar bir bakıma her şeylerini kaybettiler. Yalnız utangaçlıklarını yitirmediler. Hatta, kendilerine yalnız bu utanma kaldığından mıdır nedir, bunda, kendi içine kapanacak ve meydanı İslam’ı sabote edenlere bırakacak kadar aşırıya gittiler.

Bu utancın sınırı, utanmanın da yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için olmasıdır. Yoksa, Allah düşmanından utanmak, utanmak değil korkmaktır. Böylesi bir korkuysa, utançtan ayrılmayan inancı da dinamitlemek demektir. Allah düşmanından utanmak yok, onu en şiddetli bir şekilde utandırmak vardır.

Yeni yetişen müslüman gençlik, bir yandan, utanmanın bu hastalık derecesine varmış olanıyla, bir yandan da farkında olmadan, batıdan gelen utançtan mahrumluk duygusuyla şartlanıyor. Bu birbirine zıt iki psikolojiyi birden yaşamanın med ve ceziri arasında sallanıyor. Bu dediğimiz küçük bir otokritiktir. Zaten, utanç sahibi olma, sürekli bir otokritik demektir. 

Bize gerekli olan, bir yanında vakar, bir yanında alçak gönüllülük, bir yanında inanç, bir yanında İslam, bir utanç dengesi .” (2)

Yüce Rabbimiz gafiller için soruyor:

“Allah’ın (kendisini daima) gördüğünü bilmiyor mu (o)?” (3)

---------------------

1)- Heyet, İmam Nevevi Riyazü’s Salihin Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Trc. Ve Şerh, Erkam Yayınları, İst. 2002,c.4, s.79,80 -

2) Sezai Karakoç, Kıyamet Aşısı, Diriliş Yayınları, 3. Baskı, s.39-41

3) Alâk/14

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23