• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Rasim Bolbol
Rasim Bolbol
TÜM YAZILARI

“Tüzüklerin efendisi” zorda

08 Mart 2018
A


Rasim Bolbol İletişim: [email protected]

Hani Kemal Kılıçdaroğlu, bir ara MİT’in CHP’yi karıştırmak için özel bir ekip oluşturduğunu iddia etmiş, o dönem CHP milletvekili olan Rıza Türmen ise çıkıp “MİT’e ihtiyaç yok ki. Biz zaten yeteri kadar karışığız” demişti ya, hakikaten öyle.

CHP bugünlerde de yeteri kadar karışık.

Kazan yine kaynıyor. Hem de fokur fokur.

Bu defaki kaosun sebebi cumartesi günü yapılacak olan tüzük kurultayı.

Malum, “tüzüklerin efendisi” Kemal Kılıçdaroğlu’nun yetkilerini daha da artıracak olan tüzük taslağı, kurultayda oylanacak.

İşte kurultayda oylanacak bu taslak, zaten karışık olan CHP’yi daha da karıştırdı.

Taslağa önce MYK üyeleri itiraz etti, hemen ardından da milletvekilleri kazan kaldırdı. 

48 milletvekili, ortak bir bildiri yayınlayarak, önseçimle milletvekili belirlenmesini tamamen ortadan kaldıracak olan taslağın kendilerine dayatıldığını ve anti-demokratik olduğunu kamuoyuna deklare etti. 

¥

Gerçekten de komik değil mi?

Ya hu, CHP’nin bugüne kadar neyi demokratik olmuş ki tüzük taslağı da öyle olsun?

CHP, kurulduğundan bu yana demokratlığıyla değil, hep anti demokratlığıyla anılmıştır.

Hiç uzağa gitmeye gerek yok; bu partide, “Tüzük taslağımız demokratik yöntemlerle hazırlanmalı” talebiyle ortaya çıkanlar bile, istisnasız anti demokratik isimlerdir.  

Öyle ya, geçtiğimiz yıl yapılan 16 Nisan referandumu öncesi, “Evet oyu verecek olanları denize dökeriz” diye tehditler savuran Hüsnü Bozkurt’a kim “demokrat” diyebilir?

Ya da PKK’nın Suriye kanadı PYD’ye “terör örgütü” bile diyemeyen Selin Sayek Böke’nin demokrasi kavramıyla nasıl bir ilişkisi olabilir?

¥

Demedik mi “Bunların alayı anti demokrat” diye?

A’dan Z’ye bütünü demokrasiye özde değil, sözde inanmış isimler.

¥

Tabii ki, partisinin seçimlerde FETÖ ile işbirliği yaptığını itiraf eden Birgül Ayman Güler’i kapının önüne koyan Kılıçdaroğlu “demokrat” olarak nitelendirilemez.

Ancak, bir yandan Kılıçdaroğlu’na demokrasi dersi vermeye kalkıp, diğer yandan da “teröristlerin hakları”ndan dem vuran İlhan Cihaner için de hiçbir şekilde “demokrat” diyemeyiz.

Grup toplantısında sözünü kesen bir partiliyi yaka paça dışarı attıran Kılıçdaroğlu, elbette ki demokrat değil.

Peki ya, Zeytin Dalı Harekatı’nda Mehmetçik’le birlikte omuz omuza savaşan ve şimdiye kadar 100’den fazla şehit veren ÖSO mensuplarına “İt sürüsü” diyen Eren Erdem ne?

Hele söyleyin, Almanya’da Türk siyasetçilere miting yasağı koyan Hitler artıklarını savunan Muharrem İnce’nin demokrasi anlayışı ile, olağanüstü kongre talebinde bulunanlara “Parti içi kavgaya asla izin vermeyeceğiz. Kavga edenleri gerekirse kapının önüne koyacağız” tehdidiyle konuşma yasağı uygulamak isteyen Kılıçdaroğlu’nun demokrasi anlayışı arasında bir fark var mı?

¥

Listeyi uzatmak pekâlâ mümkün...

Örneğin, bugünlerde “demokrasi” lafını ağzına sakız yapan Haluk Pekşen’in demokrasi tasavvuru ile, onun demokratik olmamakla eleştirdiği Kemal Kılıçdaroğlu’nun demokrasi anlayışı arasındaki fark ne? Birinin, 15 Temmuz’u AK Parti’nin yaptığı iftirasını atması, diğerinin ise “15 Temmuz kontrollü darbedir” zırvasını yumurtlaması mı?

Hadi hepsini bir yana bıraktık, peki ya, Kılıçdaroğlu’ndan “demokratik tüzük” talep eden 48 milletvekilinden biri olan Fikri Sağlar’a ne demeli? Onun demokratlığı da tıpkı genel başkanınınki gibi değil mi?

Baksanıza, bir yanda, kendisini eleştiren bir vekili kesin ihraç talebiyle Disiplin Kurulu’na sevk ettirip fikre ne kadar tahammülsüz olduğunu ortaya koyan bir demokrat(!)

Diğer yanda ise CHP’nin artık sokak mücadelesine öncülük etmesi gerektiğini savunarak çözümü sandıkta değil, sokakta arayan bir başka demokrat(!)

Kısaca, tam bir “Dinime dahleden, bari Müslüman olsa” durumu.

Birbirlerinden hiçbir farkları yok. Alın birini, vurun ötekine!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23