İslam Almanya’ya ait mi, değil mi?
Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in “İslam Almanya’ya ait değildir” sözlerine karşı Başbakan Angela Merkel ve muhalefetteki partiler ile göçmen kuruluşları tarafından eleştirilmesi ile başlayan tartışmalar devam ediyor.
“İslam Almanya›nın bir parçası mı, değil mi?” konusundaki bu tartışmalar hükümet içinde olduğu gibi Şansölye Merkel’in partisi olan Hristiyan Demokrat Partisi (CDU) içinde de ciddi fikir ayrılıkları olduğu ortaya çıktı.
Almanya’da İslam ve Müslümanlar sadece siyasilerin gündeminde değildir, aynı zamanda Alman halkının da ilgi alanındadır.
Yapılan anket sonuçlarına göre Almanların üçte ikisi İslam’ın Almanya’ya ait olmadığı kanısında olması gerçekten üzücü bir gelişmedir.
Daha da üzücü olanı ‘İslam ve Müslümanlar’ aleyhinde bitmek bilmeyen karalama kampanyalarıdır.
Bu aleyhteki algı operasyonları maalesef Alman toplumunun Müslümanlar ve İslam dini hakkında yanlış bilgilendirilmiş olmakla birlikte ırkçı faşist örgütlerin saldırılarının artmasına sebep olmaktadır.
ANKET SONUÇLARI ÜRKÜTÜCÜ
Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un 2010 yılında yaptığı “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” şeklindeki açıklamasına o dönemde Almanya’da destek verenlerin oranı yüzde 49, karşı çıkanların oranı ise yüzde 47 idi.
Şimdi ise kamuoyu araştırma şirketi ‘Intratestdimap’ tarafından yapılan ve sonuçları Alman, WDR televizyonunda açıklanan ankete göre Almanların yüzde 66’sı İslam dininin Almanya’ya ait olmadığını düşünüyor.
Son anketlerdeki karşı oranın artmasında bazı siyasilerin ve medya kuruluşları ile STK adı altında faaliyet gösteren örgütlerin İslam karşıtı (İslamofobia) propagandaları tarafından kışkırtılmaları etkili olmaktadır.
Demek ki, siyasiler ve devlet yetkililerinin beyanları Alman toplumunu etkileyebilmektedir.
Anket sonuçlar, İslam konusunda sadece siyasilerin değil aynı zamanda Alman halkının da ayrıştığını göstermektedir.
Bu durum farklı dinlere ve kültürlere mensup toplulukların barış ve huzur içinde yaşamalarını olumsuz yönde etkilenmektedir.
Bu olumsuz gelişmeler aynı zamanda toplumsal barış içinde tehlikelidir.
Son yıllarda Almanya’da Türk ve çeşitli milliyetlere mensup Müslümanlara ve onlara ait ibadethanelere yönelik saldırıların artması İslam ve Müslümanlar aleyhinde sürdürülen yalan ve yanlış propagandalar tetiklemektedir.
İslam dinini çağ dışı ve o dine mensup Müslümanlar ise potansiyel suçlu gösterilmektedir.
‘İslamic Terör’ yaftalaması ise karşı dinden olanları korkutmakta ve karşı tepkilerin artmasına zemin hazırlamaktadır.
Bu yalan ve yanlış propagandalara öncülük eden siyasilerin asıl amacı, İslam karşıtlığı üzerinden oylarını arttırmaktır.
Alman siyasilerinin en büyük seçim malzemesi İslam düşmanlığıdır.
İSLAM ALMANYA’NIN BİR PARÇASI
Unutulmasın ki İslam; Almanya’da Hristiyanlık’tan sonra 4.5 milyon ile ikinci büyük dindir. Musevilik yani Yahudilik 45 bin mensubuyla üçüncü sıradadır.
Ancak ne hazindir ki, Hristiyan ve Musevilik resmi dindir ve her iki din aleyhindeki faaliyetler yasaklanmıştır.
Maalesef ki ülkede yaşayan 4.5 milyon Müslüman yok sayılmakta ve İslam dini resmen tanınmamaktadır.
Müslümanlara anayasada belirtilen haklar verilmediği gibi İslam dini ve mensubu olan Müslümanlar aleyhinde her türlü faaliyet yapılabilmektedir. Yasal bir engelleme söz konusu değildir.
Almanya’daki karşı faaliyetler ve ülkede yaşayan Müslümanları yok sayan İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in “İslam Almanya’ya ait değildir” şeklindeki pervasız sözleri bunun en bariz örnekleridir.
İçişleri Bakanı, toplumsal birliktelik ve uyumdan sorumlu görev alanını hatırlamalı ve birleştirici sözler sarf etmelidir ve sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir.
Ülkede Müslümanlara ait camiler ve yükselen minareler ile 4.5 milyon Müslüman bu ülkede yaşamaktadır.
Ancak kim ne derse desin, İslam Almanya’nın bir parçasıdır ve birileri inkâr etse de bu değişmeyen bir gerçektir.