Zenginlik Gösterisi Ruhtaki Tahribatın Belgesidir (2)
Dünkü yazımızda Sadettin Ökten hocamın söylediklerinin bitmediğini ifade ederek, bugüne devam edeceğimizi söylemiştik.
Müsaadenizle Sadettin hocama geçmeden önce şimdi aklıma geliveren bir Müslüman edebinden söz edeyim.
Cennet Mekân Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethedince ilk icraatlarından birisi, şehirdeki yaşlı ve muhtaç ailelerin tespiti olur.
Birkaç gün içinde istenilen bilgiler gelir. İlk sıraya evlerinde hiç yemek yapamayan aileleri koyar ve kendi kesesinden bu ailelere sıcak yemek verilmesiyle birlikte, diğer tüm müşkülatlarının giderilmesini emreder.
Yemek dağıtımıyla ilgili olarak özetle şöyle talimat verdiği bilinir.
“Bu ihtiyaç sahiplerine her akşam sıcak yemek verilsin. Yemekler akşam alacasında üstü örtülü şekilde götürülsün. Yemek verilecek hanelerin kapıları çalınıp, kapılarına bırakılıp dönülsün, yemeği verenlerle alanlar göz göze gelmesin ki, minnet duymasınlar”.
Medeniyetimiz böyle binlerce edep örneğiyle doludur.
•
Sadettin hocama dönelim.
“Kendini bilen yaratıcısını bilir. Bunun için ruhun nefse hâkim olması gerekir. Ruh, nefse hâkim olmak üzere bize emaneten verilmiştir. Emanete sahip çıkmalıyız.
Nefsin eğitimsiz kalması ruhun bertaraf edilmesi demektir. Eğer ruh, nefse nüfuz edebilirse, bu dünyada başka hazların da olduğu görülecektir.
Nefsin buyruğundan çıkan her insan, o hazları tadınca nefsine dur diyebilir. Bu hazların başında hakiki manada iman etmek gelir.
Hakiki manada iman eden bir kimse, hikmete yönelir, irfana yönelir, hikmetin varlığını kavrar, ruhunu sevgiyle donatır ve bu sevgisini başkalarına da yansıtır.
O vakit artık ego değil, ruh bedene hâkim olmuş demektir. Ruhun istediği, insanın kendini bilerek; tefekkür, hikmet ve düşünce ekseninde bir hayatı önemsemesidir.
Ruh, yaratılışı ve görevi gereği gösterişten, israftan, riyadan kaçar ve asla başkalarına da gösteriş yapılmasına müsaade etmez.
Zenginliğini değişik şekillerde topluma gösterenler, toplumdan takdir görmek yerine tekdir göreceklerini bilmelidirler.
Daha da vahimi, gösteriş ve riyakârların yaptığı her hareket, kendilerinden ziyade İslam’a ve Müslüman toplumumuza mal edilmektedir ve bu büyük bir felakettir.
Zenginliklerini, şatafatlarını medya aracılığıyla topluma ilan edenler, büyük kul hakkına girmekte ve toplumda fesada sebep olmaktadırlar.
Zenginliklerini, zenginliklerinin verdiği şımarıklıklarını dini kisveyle yahut sözle ortaya koyanlar, bunları olur olmaz yerlerde sergileyenler, ruhlarının kirliliklerini, nefislerinin yüceliğini topluma yayma hakkına sahip değiller”.
Sadettin hocama teşekkürler.
•
Ezcümle Mevlana Hz.lerinden gelsin:
“İnsanın gerçek değerini söylesem, ben de yanarım dünya da yanar!
Fakat ne yazık ki, insan değerini bilemedi, kendini ucuza sattı. İnsan çok değerli bir kumaş iken kendini hırkaya yama yaptı”.
Evet, kendilerini kapitalizme yamayan ve sonradan görmeliklerini paralarıyla ortaya koyan kimseler, İslami kisve ve söylemlerini bırakmalılar!
Dinimizi kirletmesinler! Kimse onlardan ihsan beklemiyor.