• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

Yalçın Turgut Balaban

19 Ekim 2021
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

“İlk yağmur damlası düştü Kuru yapraklarına güzün.

Ardında kış, kıyamet, dert, hüzün!

Alınyazısı hepsi.... kısmet....

Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün,

Kim bilir kaç günü kaldı ömrümüzün?”

Ziya Osman Saba’nın “Kim Bilir” isimli şiirinde de söylediği gibi, hiçbirimiz bilmiyoruz ömrümüzden kaç gün kaldığını.

İşte düne kadar yıllardır birlikte sevindiğimiz-üzüldüğümüz-paylaştığımız-konuştuğumuz-yazdığımız-eleştirdiğimiz-övdüğümüz-sevdiğimiz-kızdığımız günler sanki hiç yaşanmamış gibi birden bitiverdi.

Yalçın Turgut’un haberini gece yarısı aldığımda boşluğa düşmüş ve tutunacak dal arayan bir halde buldum kendimi. Şaşkınlığıma akli melekelerimin gücü yetmedi.

Tamam, emrihak hepimiz için her an vuku bulacaktır ve iman etmekteyiz ama, yine de bir med-cezir hali yaşıyor insan.

Yalçın Turgut zor anlatılacak isimlerden birisidir. Hayatının hangi safhasını anlatmaya kalksanız hepsi yarım kalır. 

Vefa ve fedakârlık kavramlarının neşvünema bulduğu insanların başında gelirdi. Sessiz, sedasız her hayırlı harekette onu yanınızda bulurdunuz.

Tanışıklığımız bir hayli eskidir. MSP’li yıllara dayanır. Yalçın Turgut on parmağında on marifet olan insandı ama, esas marifetlerini yüreğinde taşırdı.

Rahmetli Erbakan hocamızın koalisyon veya muhalefette bulunduğu yıllarda resmi korumalarının dışında bir de “Sakarya Grubu” olarak bilinen sivil korumaları vardı.

Yalçın Turgut bu grubun içerisindeydi “Deri Ceketliler” olarak ünlülerdi. Çizginin başından kalkar mitinge gider, daktilonun başından kalkar koruma görevine giderdi.

Nerede kendisine bir görev düşmüşse itiraz etmez, yerini alır, vazifesi bitince de sanki hiç oralarda değilmiş gibi köşesine çekilip, işine gücüne bakardı.

“Dost odur ki, ‘haydi’ deyince, ‘nereye’ diye sormazmış”. Yalçın Turgut böyle bir dosttu. Mustafa Karahasanoğlu ağabey, Cuma Dergisi ile medya sektörüne girmeye karar verdiğinde, yanındaki üç kişiden birisi Yalçın Turgut idi.

Her ikisinin birbirine ve davaya olan sadakatleri ve vefaları asla ölçüye gelmez, getirilemez. Mustafa ağabeyin, dostluğundan emin olduğu herkese karşı vefası sınırsızdır.

Yalçın Turgut da en çok bu vefaya sahip çıkardı. “Cuma Dergisi”, “Vakit ve Akit”in yaşadığı bütün ihanetlerde Yalçın Turgut sahadaki ve masadaki karşı duruşta yerini alırdı.

Hassas taraflarından birisi Üstad Necip Fazıl idi. Üstad onu bağrına basmış, “Kanımdan değil, canımdan evladım” demişti.

Büyük Doğu Dergisinin kapakları ve sayfaları Yalçın Turgut’a emanet edilmişti. Hal ve hareketleriyle adeta üstadın bir kopyası gibiydi. Onu izlerken Necip Fazıl’ı seyrederdiniz.

Ezcümle:

Rabbim rahmetiyle kuşatsın. Yalçın Turgut davanın ve gönüllerin hamalıydı. Yine üstadın ifadesiyle:

“Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, 

yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; 

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan”.

Ve ayrıldık ebedi mekânda buluşmak üzere. 

Her gününe, “Hoşça kal dünya” diye veda eden sessiz devin ruhu için el-Fatiha.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

değerlerimizi tek tek kaybederken

çalgı aletleriyle iştigal eden, insan sureti çizmeyi kendine meslek edinen kişi iyi bir amel yapmış değildir.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23