Tesadüflerle Yönetilen Bir Devlet Değiliz
Eski Türkiye’den, 90’lı yılların Türkiye’sinden, Dışişleri eski Bakanlarından Kamran İnan’ın ifadelerini paylaşarak başlayalım söze.
“Bir tarafta atom bombası külleri üzerinden yükselen Japonya, diğer tarafta Osmanlı Devleti külleri üzerinden kurulan Türkiye.
Birincisinin Amerika’dan iki trilyon dolar alacağı var. Türkiye’nin ise 300 milyon dolar borcu var. O da piyasaya faiziyle. Amerikan yardımına “hayır” diyemiyoruz. Hangi ülke daha iyi idare ediliyor dersiniz”?
¥
Şimdi de Osmanlı Devleti’nin parlak döneminden söz edelim.
Yirmi iki milyon kilometrekareyi içine alan ve hudutları bir yandan Atlas Okyanusu, bir yandan Hint Okyanusu ve Baltık Denizi’ne, diğer taraftan Akdeniz’i kucaklayan, Karadeniz’e ise bütünüyle hâkim olan Devlet-i Aliye’nin hudutları, “vatan ve iman teknesi” içerisinde, bağımsızlık karakteriyle çizilmişti.
Afrika’nın kaynaklarını soykırımlarla sömürerek zenginleşen, günümüzde ise sırtlarını teröristlere dayayarak ayakta kalmaya çalışan ve artık ihtiyarları bakımevlerinde, gençleri uyuşturucu barınaklarında pinekleyen AB ülkeleri, bir zaman bizim askerimizin potinlerini giymekteydi.
Kanuni devrinde Mehmetçiklerimize verilen çizmeler bir seneden fazla giyilmezmiş. Muayyen zamanda her yılın yeni çizmeleri orduya verilince, eskiler de toptan Avrupa’ya ihraç edilir ve garplılar, bizimkilerin pabuçlarını kapışarak alırlarmış.
İçini düzeltememiş, sözüyle özü arasında uçurumlar olan aceleciler şöyle diyebilirler:
- “Peki, geçmişte biz Avrupa’ya muhtaç hale gelmedik mi?” Geldik. Kim getirdi, hangi zihniyet getirdi? Sorunun cevabını namusluca veren herkes hakikati görebilir. Geçelim.
¥
Şimdiki Türkiye’den hangi örnekleri sunmaya kalksak destanlar yazmalı. Bugünkü Türkiye’yi “haysiyetli bir vicdanla” görenler görmektedir.
Tabi vatanımıza, milletimize, bayrağımıza, dinimize karşı duruşlarını düşmanlık duygularıyla sürdürenler için mevcut Türkiye’den ne anlatsanız fayda etmeyecektir.
Hâlbuki halen Türkiye’nin en çok kaymağını yiyenler de işin garibi bu güruhlardır. Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarındadır.
Buna rağmen kin ve öfkelerinden vazgeçmemektedirler. Hiçbir mağduriyet yaşadıkları görülmemiştir. Ne isterlerse elde etmektedirler.
Rabbim şerlerinden milletimizi, devletimizi, aklıselim sahibi bütün insanlığı korusun.
Türkiye Batı’ya ayarlanmış tek yönlü pusulasını atmıştır. Yeni yönler ve ittifaklar kurmaktadır ama Masonlar ve Yahudilerin “beslediği” dışları “insan”, içleri “şeytan yüzlü” misyonerler de yeni senaryolar yazmaktadır.
Yalnız nasıl olur ve niye olursa, yine bu senaryolara en çok da inanan ve kanan muhafazakâr kesim olmaktadır. Neden hemen her şeye inanırız bilmem ki?
¥
Ezcümle:
Yıllarca misyonerlerin yazdıkları senaryolar sahnelendi bu topraklarda. Tahribatların sebebi elbet eski Türkiye idarecileriydi.
Maalesef aynı hata kısmen de olsa devam etmektedir. Halen tarihimizle barışamadık. Batı’yı tanıdığımız kadar kendi tarihimizi, kültürümüzü tanıyamadık. Batı’ya hoş görünme adına kendi tarihimizi küllendirmekten kurtulamadık.
Küllerinden nice devletler, milletler doğarken, biz küllerimizi savurabildiğimiz kadar savurup, yabancı kültürlere sarıldık. Artık yetmez mi?