Hekimoğlu İsmail (2)
Ömer Okçu ağabey benim için dizinin dibinde oturulacak güzide bir mürşitti. Fırsat buldukça oturur ve dinlerdim.
Birlikte seyahatlerimiz oldu, konferanslara gittik, kısa ve uzun yolculuklar yaptık, bu süreler içerisinde herhangi bir dünyalık çıkarı adına konuştuğuna şahit olmadım.
Konuşunca hayrı söyler, söylediğinde de anlaşılmayacaksa susar ve düşünürdü.
Sözleri kadar susması da bir tebliğdi.
Hayatının hemen her safhası ahiretle irtibatlıydı. Çocuk yaşında maruz kaldığı Erzincan’daki büyük depremden sonra bu irtibatı hiç kesilmemiş.
İnsan başta olmak üzere hiçbir canlının haksızlığa uğramasına razı olmazdı. Özellikle aile bütünlüğü üzerinde öyle çok dururdu ki, “Gücüm yetse, ailenin temelini sarsan bütün olumsuzlukları sırtlar bu dünyadan göçerim, yeter ki, yuvalar dağılmasın” derdi.
İnsanı ve tüm canlıları Allah’ın emaneti olarak görür ve o zaviyeden bakardı. Hangi dilden, inançtan, ırktan olursa olsun, onun yanında her insan birdi.
Seyahatlerde genelde askerlikle ilgili hatıralarını dinlerdim hatırladığım kadarıyla birini paylaşayım.
•
TSK’da görev yaparken, mesleği ile ilgili ABD’ye kursa gönderilir. Genelde herhangi bir yabancı ülkeye gidince, insan kendisini daha özgür hisseder ve iş dışındaki fırsatları değerlendirirler.
Hekimoğlu ağabey de böyle bir görevle ABD’ye gider ve arkadaşları kurs sonrası bir yerlere davet ederler ama gitmez.
Bir arkadaşı: “Neden bize katılmıyorsun?” diye sorar. Ömer ağabey cevaben:
“Size katılıyorum ya işte, bakın kursta beraberiz, çok güzel şeyler öğreniyoruz, Allah bize her yerde kendisini gösteriyor ve bizi görüyor. Şimdi sizin gittiğiniz yerlere gelsem, vicdanıma hesap veremem.
Devletim beni kursa; çalışıp, çabalayıp, bir şeyler öğrenerek, devletimin hizmetine sunmam için gönderdi” der ve gelemeyeceğini belirtir.
Bir başka sebebi de şöyle izah eder:
Allah’a karşı mahcup olurum. Allah bana; ‘Ey Ömer Okçu, bugün kendin ve benim için ne yaptın? Hangi hayırlı bir işin ucundan tuttun ve hayırlı hizmetlerde bulundun? Namaz kılıyorsun, abdest alıyorsun, namazda bana sözler veriyorsun, dualarda, isteklerde bulunuyorsun, haydi bakalım, hangi sözlerini yerine getirdin’ derse ne diyeceğim?”
•
Yine Amerika’da bir namaz anısı vardır. Onu da nakledeyim.
Amerika’da kurs görecekleri ve kalacakları yere yerleşince, namazını eda edebileceği bir yer arar ve tabi bulamaz ama aramaktan da vazgeçmez.
Kurs gördükleri binanın boş sınıflarından birinde kılmaya başlar. Bu hali gören yetkililer durumu ABD’li okul komutanına bildirirler.
Okul komutanı Hekimoğlu ağabeyi dinleyince; “Senden başka Müslüman asker varsa onları da bilgilendir sizler için bir ibadet mekânı hazırlatalım” diyerek meseleyi çözer.
Ve okulun alt katında mescidin açılmasıyla ibadetlerini yaparlar. Diğer Müslüman ülkelerden gelen subaylarla tanışıp kaynaşırlar.
Ruhu için el-Fatiha.