Hasan Karakaya ve 28 yıl
Dile kolay 28 yıl. Açık ve gizli yüzlerce maddi-manevi baskıya rağmen; alın terinizle, yüreğinizle, en karanlık ve karmaşa zamanlarında gazete çıkaracaksınız.
Öyle bir devir ki, diğer gazetelerin patron ve yazarlarının emirleri ikiletilmeden devletin emre amade olduğu bir devir.
Öyle bir devir ki, gazete patronu adına devrin başbakanına telefonda küfrederek ihale alan, manşetlerle hükümet kurdurup, hükümet devrilen bir zamanda, siz bunların çirkinliklerini yazacak ve haberleştireceksiniz. Mümkün mü?
Evet, mümkündü. Mustafa Karahasanoğlu ağabeyin yönetiminde işte Vakit ve Akit, bu karanlık ruhlu güruhlar başta olmak üzere devletin ve milletin hakkını gasp edip, insan hak ve hürriyetlerini hiçe sayanlara karşı duruyor ve hakikatleri haykırıyordu.
Karanlık devirlerin medyası ve hükümetleri, gazetemizi susturmak için ekonomik yaptırımlar başta olmak üzere sıcak-soğuk her türlü savaş taktiğini kullanıyorlardı.
Ne Mustafa ağabey ne müessese müdürü Nuri Karahasanoğlu ne hukuk müşavirimiz ve yazarımız Ali Karahasanoğlu ne Hasan Karakaya ve diğer yazanlarımız, çalışanlarımız, inandıkları davalarından vazgeçmediler, susmadılar.
………………
Yazdıklarıyla bir devi andıran Hasan Karakaya’nın yüreğinin, serçe yüreği kadar hafif olduğunu göremediler ve sözlerinin-yazdıklarının-azminin-cesaretinin esas merkezinin işte bu yürek safiyetiyle sadakat gösterdiği davası olduğunu anlayamadılar.
Hakiki manada iman etmiş, imanını Allah ve Rasulüne teksif etmiş Müslüman yüreklerin yaptıkları ve yapacakları, sadece Allah içindir. Bu hakikate düşmanlık edenler her türlü engeli çıkardılar.
Oysa bu yürek sahipleri, kayıplarının da kazançlarının da Allah’ın iradesinde ve onun istediği şekilde zuhur ettiğine inanarak-iman ederek yazdılar-konuştular.
Bu sebeple kaybedince üzülmediler, kazanınca sevinmediler. Biliyorlardı ki, olup biten hiçbir şey kendilerinin değildir.
Rabbim öyle zamanlar nasip etti ki, malum çetenin; “muhtar bile olamaz” dedikleri Cumhurbaşkanımız Erdoğan, devlet-millet bütünleşmesini sağlayıp, milli iradeyi tesis edince, ülke olarak bu ihanet şebekelerinden kurtulmuş olduk.
………………
Hasan ağabey ile 28 senenin 22 yılını birlikte yaşadık. İlk gördüğüm gün ile son gördüğüm güne kadar çalışma şeklinde ve yoğunluğunda hiç fark yoktu.
Gazete yayına başladığında zatıma “sinema eleştirileri” yazma görevi tevdi edilmiş ve yazacağım köşeye bir isim bulmamı istemişti.
O yıllarda sinemanın dışında özel radyo ve televizyonlar da revaçtaydı, onlar üzerine de yazmak gerekir diye “sintera” (sinema-televizyon-radyo) kısaltmalarından olan bir isim bulmuştum.
Aradan çok zaman geçmeden, “Kendini sintera ile sınırlama, siyasi ve sosyal meselelerden kopma” demişti. O gündür bugündür elhamdülillah yazmaya devam ediyoruz.
………………….
Ezcümle:
Covid temaslı olmam hasebiyle programa katılamıyorum. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere salonda bulunan herkese saygı ve muhabbetlerimi arz ediyorum.
Hasan ağabey ile birlikte rahmeti Rahmana kavuşmuş yazar, çalışan ve okurlarımıza rahmet dileyip, ruhu şeriflerine birer Fatiha gönderelim.