• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Hüseyin Öztürk
Hüseyin Öztürk
TÜM YAZILARI

1071 Malazgirt

13 Eylül 2021
A


Hüseyin Öztürk İletişim: [email protected]

Bu haftaki kitabımız, yine tarihimizdeki pek çok eksik ve yanlış bilgiyi, doğrularıyla karşılaştırarak gerçekleri tarihe not eden bir eser.

Ötüken Neşriyat’tan çıkan “1071 Malazgirt” isimli kitabın yazarı, hukukçu ve tarih araştırmacısı Oğuz Ünal.

Malazgirt’i anlamak demek bu, toprakların nasıl ve neden fethedildiğinin bilincine varmak demektir. Tabi bu anlama idraki tarihimizi sahiplen şuuruyla eştir.

Bilirsiniz ama tekrarında zarar yoktur. Hele şu devirde zihinlerimiz; toprağına-vatanına-devletine-milletine-dinine karşı husumet besleyen kusurlu beyinliler tarafından çöplüğe çevrildiği için “bildiklerimizi” bilmez oluyoruz. Bu sebeple tekrara gerek var.

Bizim tarihimiz, son yıllara kadar nasıl ve neler yazılacağı önceden belirlenerek, resmi ideoloji çizgisinde yazılmış ve okutulmuştur. Mesela bizim nesil, arızalı resmi tarih neslidir.

Son 15 yılda nihayet Selçuklulardan Osmanlı ve Cumhuriyete kadar gerçek tarihimizle yüzleşmeye ve tanışmaya başladık.

Tarihçi denilince akla önce “namuslu insan” gelmelidir. Namuslu tarihçiler gerçek olmayan hiçbir hadiseyi kaleme almadıkları gibi ideolojilerine ters bile gelse hakikatlerin üzerini örtmezler. Geçelim.

“1071 Malazgirt” kitabında Oğuz Ünal, eserin başına “744 yılından, 1075 yılına” kadar tarihi gelişimi, “zaman dilimi” olarak sıralamış ve Malazgirt’e ait haritalar yayınlamış.

Bu kronolojiyi okuduktan sonra Malazgirt’e niye gelinmiş, niye fethedilmiş ve esas Kızıl Elma neresiymiş güzel bir şekilde izah edilmekte.

Selçuklu ve Osmanlı tarihi üzerine hemen bütün kaynaklar taranmış ve kim ne demiş ise alıntı ve dipnotlarla belirtilmiş.

Tarihi gerçeklerin bir maddi bir de manevi yüzü vardır. Anadolu’nun fethine açılan kapı olan Malazgirt zaferinin manevi boyutunu mutlaka önde tutmak gerekir.

Zaferlerimizin manevi boyutunu ötelediğimiz sürece, bağımsızlığımızın özüyle değil, kabuğuyla uğraşırız.

Burada sözü yazara bırakalım.

“Millet olarak tarih boyunca geliştirmiş olduğumuz metodolojiyi, milli, İslami ve insani misyonunu tarihin karanlık dehlizlerine hapseder ve unutursak, kimliğimizi ve varoluşumuzu da yitiririz.

Bağımsızlığını korumak isteyen bir milletin yeniden doğuşunu ve oluşumunu borçlu olduğu, organik gelişme ve bekasını sağlayacak politik fikirleri bırakıp, başka bir politik fikre kapılması çok tehlikelidir.

Tarih göstermiştir ki, kendi tarih ve kimliğini bilmeyen, bunun şuurunda olmayan hiçbir kültür gelişemez ve hayatiyetini devam ettiremez.

Milli kimliklere ve milli tarihlere sataşmanın postmodern bir eğlence halini aldığı günümüzde, kendisini yenileyip kültürünü geliştiremeyen, içinde yaşadığı coğrafyanın jeostratejik gereklerine ve tarihi misyonuna aykırı başka politika fikirlerine kapılan toplumlar ve milletler, tarihin o karanlık dehlizlerinde kaybolup giderler”.

Ezcümle kitapta yer alan Yahya Kemal Beyatlı’dan:

“Türk devleti, aslı olan Müslüman tabakanın hamuruyla tekrar yoğrulmadıkça, tam bir sıhhatle yaşayamaz”.

Eser hakkında: Ötüken Neşriyat; 0212-251 03 50 www.otuken.com.tr

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23