• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Erkan Kavaklı
Ali Erkan Kavaklı
TÜM YAZILARI

İslam ile medeniyetimizi yeniden inşa etme gayreti ve Necip Fazıl

26 Mayıs 2022
A


Ali Erkan Kavaklı İletişim: [email protected]

Onu 1974 yılında MTTB’de ilk defa yakından gördüm. Ufak tefek yapılı bir ihtiyar kapıdan girdi. Arkadaşlarla girişte sandalyelere oturmuş sohbet ediyorduk. Geleni görünce ayağa kalktık. 

Kendisini; 1969 yılında rahmetli Necmettin Erbakan, Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olup Belediye Meydanında miting düzenlediği zaman görmüştüm. Etkili ve güzel bir konuşma yapmıştı. 

Rahmetli Mehmet Şevket Eygi’nin çıkardığı Bugün gazetesinde “Çerçeve” serlevhalı fıkra yazıları kaleme alırdı. Büyük bir şairin gazetede resimlerini görmek, kürsülerden konuşmalarını dinlemekle yakından görmek arasında çok önemli bir fark vardı. 

Kürsüde gördüğüm dev hatip, karşımda mütevazı bir ihtiyara dönüşmüştü. Elini öpüp öpmediğimizi hatırlamıyorum ama hepimiz ayağa kalkıp ona saygı gösterdik.

Namaza başladım gençler” demişti, ayağına mest giymişti. 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i yakından görmek, onunla yüz yüze sohbet etmek bende hoş bir intiba bıraktı. Şiirlerini, fıkralarını, hatıralarını hayranlıkla okuyordum. 

1979 yılında kura çekmek için Ankara’ya gitmiştim. Suşehri’ne tayinim çıkmıştı edebiyat öğretmeni olarak. Üstad Necip Fazıl, Ankara Kapalı Spor Salonunda yobaz konulu konferans verecekti. Birkaç arkadaş, heyecanla onu dinlemeye gittik.

Salon tıka basa dolu. İğne atsan yere düşmez. Kahir ekseriyet üniversite gençliği.

Üstad kürsüye oturmuş, binlerce insana hitap ediyor, sigarası elinde, dumanlar kıvrım kıvrım havaya yükseliyor. 

O zamanlar; Yahudi Sedat Simavi’nin çıkardığı Hürriyet ve bulvar medyasında samimi Müslümanların unvanı kaba softa, ham yobaz, mürteci, gerici idi.  

Henüz Müslümanlar devlet kademelerinde önemli yerler tutmamışlardı. Bakan, başbakan, genel müdür, muharrir, şair de olsalar “mürteci, yobaz, gerici” yaftaları ile anılırlardı.

Üstad, kelimenin tarifi ile doğrudan konuya girdi:

Yobaz: Bir fikre araştırmadan, karşı fikri dinlemeden, körü körüne inanan kimse. İslam mutlak hakikattir, asıl yobaz Müslümanlara yobaz diyenlerdir.”

Salonda müthiş bir alkış koptu. İslam’ı hayat nizamı olarak görmek isteyen ve İslam sancağını memleket ufkunda şanla ve şerefle dalgalandırma davasına inanan bir gençlik vardı salonda. Heyecanlıydık, azimliydik, samimiydik.

Üstad konuyu enine boyuna anlattı, fikirlerini şiirlerle süsledi:

“Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana,

Yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana!

Zaman korkunç daire, ilk ve son nokta nerde?

Bazen geriden gelen yüz bin devir ilerde!”

1973 yılında Edebiyat Fakültesi öğrencisi iken üç arkadaş Göztepe’deki evinde ziyaret ettiğimiz büyük mütefekkir Cemil Meriç, aynı konuda Bu Ülke’sinde şöyle yazmıştı:

“Murdar bir hâlden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse her namuslu insan gericidir.”

Sonraki yıllarda Necip Fazıl, Cemil Meriç, Mehmet Kaplan gibi fikir ve sanat adamlarımızı rahmetli Ahmet Kabaklı’nın çıkardığı Türk Edebiyatı dergisinde takip ettim. Türk Edebiyatı Vakfı’nda sohbetlerini dinledim, eserlerini su içer gibi okudum. 

Prof. Mehmet Kaplan, aslanın vücudu yediği hayvanların etinden meydana gelir, insanın düşünce dünyası da okuduğu yazarların fikirlerinden oluşur, demişti fakültedeki bir dersinde.

Benim zihin dünyam da böylesi büyük mütefekkirlerimizin eserleri ve fikirleriyle yoğruldu. 

25 Mayıs 1983’te İstanbul vefat eden ve Eyüp Sultan Mezarlığına defnedilen Necip Fazıl’ın fikirleri, İslam davasını yayma heyecanı, düşüncelerini açıkça yazma, haykırma ve duyurma cesareti zihin dünyamda çok önemli yankılar uyandırmıştır.

Fikirlerinin berraklığına, söz ustalığına, inandığı fikirleri haykırma cesaretine hayrandım.

Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım;

Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım.

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;

Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?”

İnkılaplar diye millete yutturulmaya çalışılan Batı taklitçiliğini bir beyitle çöpe atıyordu:

“Ah küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;

Bir şapka, bir eldiven, bir maymun, işte inkılap!”

İyimserdi, İslam davasına sahip çıkacak bir nesil inşa ettiğinin farkındaydı. Hapishaneye atıldığı zaman bile ümitle haykırdı:

“Sevinin Mehmed’im başlar yüksekte,

Ölsek de sevinin, eve dönsek de. 

Sanma ki kalır bu tekerlek tümsekte…

Yarın elbet bizim elbet bizimdir,

Gündoğmuş, gün batmış, ebet bizimdir.”

Anadolu’nun ve İslam davasının ayağa kalkacağını haykıran Sakarya Türküsü bütün bizim gençliğin en çok okuduğu ve en çok ezberlediği şiirdi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da mitinglerde en çok Sakarya Türküsü okurdu. Bu şiir, yeniden diriliş müjdecisidir:

“Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya!

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!”

Üstada Allah rahmet eylesin.

Ondan ve diğer mütefekkirlerimizden aldığımız ilhamla yürüyoruz. İslam ile hayatımızı ve dinimizle medeniyetimizi yeniden inşa etme gayretiyle çalışıyoruz, elhamdülillah. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

rafet tunaeri

Böyle yazarlarımız ve Mehmet Akif Ersoy 'un hayatını anlatan filmler yapılmalı,Dizi filmler çekilmelidir.Geçmişimizi atalarımızı keferelerin yazdığı kitaplardan değil gerçekten bu ülkeye gönül vermiş insanlarımızın yazdığı kitaplardan öğrenmeliyiz.İsim değiştirip ülkemizin yönetimine gelen gizli açık gelen Masonlardan ,içimizdeki yabancılardan kurtulmalıyız. Tabii ki bu yabancılarla işbirliği yapan yerlilerden de.

osmanlı kartalı

bu millete atılmış en büyük kazıktır tuzaktır laisizmharf inkılabı ve diğerleri
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23