80 gündür açlık grevinde olan esir
Siyonist işgal rejiminin yasaları sadece Filistinlilere yönelik olarak “idari hapis” adı verilen bir hapis uygulamasına imkan veriyor. Bu uygulamaya göre işgal rejiminin yargı mekanizmasından herhangi bir savcı bir Filistinli hakkında dava dosyası açmaksızın, bir suç işlediğine dair dayanağa gerek duymaksızın altı aylık hapis cezası verebiliyor. Bu hapis cezası bittikten sonra yine aynı şekilde yani bir soruşturma yapma ve bir suç işlediğini ispat edecek deliller ortaya koyma ihtiyacı duymadan bu cezayı yine altı ay süreyle uzatabiliyor. Bu şekilde savcının, bir kişi hakkında verilen idari hapis cezasını altı aylık sürelerle on kez uzatma yetkisi var. Bu ise bir Filistinlinin hiçbir hukuki gerekçeye dayanılmaksızın hatta hakkında bir dava dosyası açılmasına bile gerek duyulmaksızın beş yıl süreyle hapiste tutulmasına imkan veriyor.
Dediğimiz gibi bu uygulamaya işgal rejimi tarafından sadece Filistinlilere yönelik olarak başvuruluyor. İşgal rejimi bu uygulamayla sürekli Filistinlileri gözaltına alıp haklarında hiçbir soruşturma bile başlatmadan “idari hapis” kararıyla cezaevine koyuyor. Hemen her dönemde işgal zindanlarındaki tutukluların en az yüzde onu bu şekilde “idari hapis” uygulamasıyla esaret altında tutuluyor. İşgal yargısı bu şekilde hapse atılan idari tutuklular hakkında “hapis cezasını uzatma” kararına da sıkça başvuruyor. O yüzden bu yöntemle hapse atılanlar ne zaman serbest bırakılacaklarını da tahmin edemiyorlar.
Bu şekilde idari hapis uygulamasıyla zindana atılanlardan biri de 80 günden beridir açlık grevinde olan Mahir El-Ahres. Tabii ben, bu yazıyı yazdığım sıradaki durumuna göre değerlendirme yaptığım için siz okurken durumunun ne olacağı hakkında bir tahminde bulunma imkanım yok. Çünkü gelen haberler ve yapılan açıklamalar sağlık durumunun gerçekten çok kritik olduğu yönünde. Ama ne yazık ki işgal rejimi bu kritik durumuna rağmen onun özgürlüğüne kavuşturulması yönünde herhangi bir karar almadı. İsrail Yüksek Mahkemesi de El-Ahres’in serbest bırakılması yönündeki talepleri reddederek, hakkında verilen idari tutukluluk süresinin bitimine kadar hapis uygulamasının devam etmesine karar verdi. Mahkeme, hakkındaki idari tutukluluk süresinin biteceği 26 Kasım’da serbest bırakılması konusunda da sadece bir tavsiye kararı aldı. Yani bu tarihten sonra idari tutukluluk süresinin uzatılmaması konusunda kesin bir hüküm dahi vermedi.
Esir El-Ahres, iki hafta önce yazdığı bir mektubunda özgürlüğüne kavuşuncaya kadar açlık grevine devam etmekte kararlı olduğunu ve şehadeti göze aldığını söylemişti. El-Ahres, sadece kendisi için değil idari hapis zulmüne maruz kalan bütün mazlum ve mağdur Filistinlilerin sesini duyurmak ve işgal rejiminin bu zulmünün son bulması için mücadele ettiğini dile getirerek direnme konusundaki kararlılığından vazgeçmeyeceğini belirtmişti.
Son olarak El-Ahres’in hanımı bir açıklama yaparak eşinin sağlık durumunun çok kötü olduğunu, doktorların onun her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getirdiklerini belirtti. Hanımı, halen işgal yönetiminin bir hastanesinde müşahade altında tutulan eşinin bir an önce serbest bırakılması için uluslararası insan hakları kuruluşlarının devreye girmelerini ve işgal rejimine baskı yapmalarını istedi.
Filistinli esirlerin davalarıyla ve meseleleriyle ilgilenen muhtelif gönüllü kuruluşlar ve Filistin içinde faaliyet yürüten insan hakları kuruluşları tarafından yapılan açıklamalarda da Mahir El-Ahres’in sağlık durumunun gittikçe kötüleştiğine ve son derece kritik bir noktaya geldiğine dikkat çekildi.
1971 doğumlu olan Mahir El-Ahres, altı çocuk babası ve Filistin’in Batı Yaka bölgesindeki Cenin nüfusuna kayıtlı. 1989, 2004, 2009 ve 2018 yıllarında da hapse atılarak toplam 62 ay işgal zindanlarında kalmış. Son olarak da yine idari tutukluluk uygulamasıyla Temmuz 2020’de hapse atıldı ve seksen gün önce hakkındaki bu zulmün son bulması için başlattığı açlık grevini kesintisiz bir şekilde sürdürüyor.