• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

BaSarıyı taClandırma zamanı

Yeniakit Publisher
2013-08-06 22:35:35 - 2013-08-06 23:35:18
BaSarıyı taClandırma zamanı

Neoliberal politikaların önemini yitirdiği son yıllarda Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin yüzde 80’inin spekülatif olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, ekonomimizi dışarıdan hedef alan politik tandanslı ekonomik gelişmelere Türkiye’nin de politik hamlelerle cevap vermesi gerektiğini söyledi. “Elden gelen öğün olmaz, o da her vakit bulunmaz. Başkasından geleceklerle değil, kendi ürettiklerimizle ayakta duracak güçlü bir ekonomi oluşturacağız” diyen Kurtulmuş, son 10 yılda makro kalemlerde yakalanan başarının mikro başarılarla taçlandırılma zamanının geldiğini vurguladı

RÖPORTAJ: İBRAHİM ACAR
FOTOĞRAF: ŞUAYİP ALABAY

AK Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ile röportajımızın ikinci ve son bölümünde Türkiye’nin yeni dünya düzeninde nereye ve nasıl konumlanması gerektiğini konuştuk. İşte Sayın Kurtulmuş’un sizler için anlattıkları...

Türkiye ekonomisinin iç ve dış mihraklara rağmen sağlam şekilde risklere dayandığını görüyoruz. Ancak 2014’te iki seçim var. Seçim ekonomisi riski görüyor musunuz?
Türkiye’nin başarısı geçtiğimiz 10 yılda makroekonomik istikrarı sağlamak oldu. İşsizlik, enflasyon, devletin borçluluğu, faiz oranları gibi... FED’in son açıklaması, Gezi olayları ve buna bağlı olarak yaşanan gelişmelere rağmen AK Parti; 2013-2023 vizyonu gereği olarak geçmiş 10 yıldaki makro başarılarını önümüzdeki 10 yılda mikro başarılarla taçlandıracak. Türkiye’nin reel ekonomisinin güçlendirilmesi sürecine giriyoruz. Bunu üç gruba ayırıyoruz. Birinci olarak; Türkiye’nin büyük yatırımcıları... Uluslararası piyasada da pazarlık güçlerini artıran büyük şirketlerimizi ‘rekabet gücü yüksek’ şirketler durumuna getirmeliyiz.
İkinci olarak; orta gelir grubu ve KOBİ’lerdir. Orta direği, KOBİ’leri ve genç girişimcileri güçlendirmeliyiz. Çünkü bir ülkenin kalıcı istikrarı orta direğinin gücüyle ölçülüyor. Bu nedenle ikinci on yılda güçlendirmeyi temel hedef edindiğimiz bir kesim de orta direktir. Üçüncü olarak ise; alt gelir gruplarının alım gücünün artırılmasıdır.
YABANCI SERMAYENİN
YÜZDE 80’İ SPEKÜLATİF
Türkiye’nin yabancı sermaye konusunda sıkıntıları var mı?
Türkiye, yukarıda sözünü ettiğim şekilde böyle bir perspektifte ilerlemek ve reel ekonomisini güçlendirmek ve yüksek büyümeyi sağlamak durumundadır. Maalesef Türkiye’nin birikmiş bir ciddi sermayesi olmadığı için dışarıdan gelen sermayeye ihtiyacı var. Ancak; dışarıdan gelen sermayenin yüzde 20’si yatırıma dönüşüyor. Yüzde 80’i spekülatif. Biz önümüzdeki 10 yılda bu oranı yüzde 50’ye çıkarırsak Türkiye ekonomisi daha da güçlenecektir. Yatırım yapmaya gelen yabancı sermayenin başımızın üstünde yeri var. Yeter ki spekülatif olmasın.
ZİRVE İÇİN PEDALI
DAHA HIZLI ÇEVİRMELİYİZ
Ekonomimiz kırılgan mı?
Türkiye’deki en büyük risk orta gelir tuzağına düşmektir. Büyük bir başarıyla 2 bin dolardan 10 bin dolara çıkardığımız kişi başına geliri yeterli bulursak, en büyük risk bu olur. Çünkü bu, bisiklete binmek gibi bir şeydir. Tam da yokuşu geçtik, tepeye çıkacağız, bisikletin pedallarını biraz daha hızlı çevirmemiz gerekir. Türkiye artık daha fazla büyüyecek. Büyümesini de sadece tüketim üzerinden ve dış kaynaklarla değil; kendi üretim gücüyle sağlamalı. Bölgeler arası dengesizliği de ortadan kaldırmamız gerekir. Zonguldak’tan Hatay’a bir çizgi çekin. Bu çizginin doğusunda kalan 51 ilimiz GSMH’nın sadece yüzde 22’sini alıyor. Batısında kalan 30 ilimiz ise GSMH’nın yüzde 78’ini alıyor. Bu büyük bir dengesizliktir. Şehirlerimizin hepsini bir İstanbul veya Kocaeli seviyesine çıkarmak mümkün değil; ancak kendi bölgelerinde kendi kaynaklarını değerlendiren büyük bir üretim imkânına kavuşturacağız. Böylece Türkiye kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bir ekonomi haline gelecek.
NEO-LİBERAL POLİTİKALAR
ÖNEMİNİ KAYBEDİYOR
Türkiye’de sosyal siyaset yapıldığına inanıyor musunuz? Vatandaşa temas eden, dimağını, yüreğini ve bütçesini zenginleştirmeyi amaçlayan bir siyaset döngüsünden bahsedebilir miyiz?
Evet, bunu hükümetimizin hazırladığı bütçelerden de rahatlıkla görebiliyoruz. Son 10 yılda bütçe kalemleri içerisinde toplumun yoksul ve dar gelirli kesimlerine yönelik çok ciddi kaynak aktarıldığını söyleyebiliriz. Hem merkezi hükümet tarafından, hem yerel yönetimler tarafından bu iyileştirmeler yapıldı ve yapılıyor. Ancak kalıcı bir iyileştirme için sadece sosyal yardımlarla değil, sosyal politikalar geliştirmek için büyük gayretler sarfediliyor. Aile yardımları, işsizlik yardımları, engelli ve yaşlılara yönelik hizmetler ile bunlara bağlı olarak yapılan maaş ödemeleri kurumsallaşıyor. Biliyoruz ki; aslolan vatandaşlarımızın ekonomik sistemin içerisinde kalmasını sağlayarak sosyal gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasıdır.
Maalesef neoliberal ekonominin en büyük zaafı budur. Neoliberal ekonomi bütün dünyada gelir dağılımı adaletini rafa kaldırmış, hatta çöpe atmıştır. Adaleti olmayan bir finans kapitalizmi ile ülkelerin ayakta kalmasını teklif etmiştir. Türkiye bunu görüyor. Ve Türkiye bu anlamda kalıcı bir ekonomik gücün oluşabilmesi için sosyal politika tedbirlerini çok iyi bir seviyeye getirmek durumunda. Bunun için elinden gelen gayreti ortaya koyuyor.
YATIRIMA DÖNECEK SERMAYE
MÜSAİT ÜLKELERİ SEÇECEKTİR
Türkiye; yatırımı ve sıcak parayı çekecek cazibesini koruyor mu?
Biliyorsunuz Mayıs ayında FED’in para sıkılaştırma politikaları konusunda bir açıklaması oldu. 1980’li yıllardan beri, AB ülkeleri, ABD, Japonya; üretim maliyetlerinin yüksekliği ve kendi ekonomilerinin şartları dolayısıyla birikmiş muazzam paraları kullanamadılar. Yatırıma dönüşmeyen bu paraların gelişmekte olan ülkelere kayması kaçınılmaz oluyor. 80’lerde de 90’larda da denendi bu. Güney Kore, Meksika, Brezilya için bu denendi. Günümüzde ise bu sermayeyi çekecek olan ülkeler Türkiye, Endonezya, Malezya, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerdir.
Şimdi bu para sıkılaştırma politikasında Amerikalılar yatırımları kendilerine çekmenin hazırlıklarını ve planlarını yapıyorlar. Ama nihayetinde yatırıma dönecek sermayenin birtakım şartları var. Her zaman yatırıma daha müsait ülkeleri seçeceklerdir. Türkiye ve benzeri ülkelerin bu anlamda hala önemli bir çekim gücü barındırdığı kanaatindeyim. Yatırım yapmak isteyen ve küresel rekabet ağlarında güçlü bir jeo-stratejik noktada olmak isteyen firmaların Türkiye’de yatırım yapmak isteyeceklerine inanıyorum.
Para piyasalarındaki gelişmeler karşısında Merkez Bankası’nın geliştirdiği refleksleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
MB, elindeki imkânlar ve geliştirdiği enstrümanlarla para piyasalarındaki hareketliliğe karşı gerekli önlemleri almaya çalıştı. Geçmiş dönemlerde de Türkiye’de benzer şeyler oldu. 2006 yılında da uluslararası sistem ve IMF faizleri artırmamız için bize baskı yaptı. Oluşan baskılar sonucu Türkiye faizleri 4 puan artırmak zorunda kaldı. Bunun ekonomiye maliyetinin 10 milyar TL olduğunu Merkez Bankası’nın o zamanki başkanı Sayın Durmuş Yılmaz tarafından ifade edildi. Son zamanlarda da Türkiye ekonomisine benzer bir baskı yapmaya çalışanlar var. Financial Times’ten Citibank’a ve Deutsche Bank’a birçok uluslararası kuruluşun Türkiye’de faizlerin yukarı tırmandırılması için baskı yaptığını görüyoruz.
POLİTİK KARARLARA POLİTİK
HAMLELERLE CEVAP VERMELİYİZ
Dünyanın hiçbir yerinde ekonomi kendi kuralları içerisinde halim selim işleyen bir mekanizma değildir. Bütün ekonomik kararların arkasında siyasi kararlar vardır. FED’in aldığı son karar da siyasi bir karardır. Hiçbir zaman ekonomik kararlar ekonominin kendi masum kuralları içerisinde hareket eden işler değildir. Merkez Bankamız da tabii ki kendi kuralları içerisinde kararlar alıyor ama Türkiye’nin de genel bir ekonomik gidişatı var. Biz hem kura karşı, hem faize karşı, hem de enflasyon baskısına karşı dikkatli olacağız. Üçünü birden yöneteceğiz. Birileri bizden hem faizi, hem de dolar kurunu artırmamızı istiyor. Bu anlamda Merkez Bankası Türkiye’nin hakkını hukukunu korumaya devam edecek. Hepimiz alınan ekonomik kararların arkasında politik kararlar olduğunu bileceğiz ve bu şekilde cevap vereceğiz.
- S O N -
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23