Çakma milliyetçiler ve zenofobi belası!
Yaklaşık iki asırdır züppece Avrupa’ya özeniyoruz.
Onların arasına karışabilirsek, onlar gibi olabilirsek, “aydınlanma” yaşayacağımızı sanıyoruz.
İdeallerimizi, ancak onların karanlığında gerçekleştireceğimize inanıyoruz.
Bizim özendiğimiz Avrupa ise bize yönelik tutumunda ve politikalarında daima ırkçı ve zenofobik oldu.
Hatta epeyce “Nazi.”
Bu nedenle sık sık camilerimize saldırıp, duvarlarına “gamalı haç” çiziyorlar.
Türklerin yaşadığı evlerin kapısına domuz kafası koyuyorlar.
Biz AB’nin kapısını zorladıkça, İslam âlemi de bizi dışladı.
Daha düne kadar Müslüman devletlerden neredeyse hiçbiriyle gerektiği gibi dostluk kuramadık.
Bu yüzden de “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diyerek, kendimizi avuttuk.
“Bizim benliğimiz, kendine özgüdür” diyerek teselli bulduk.
“Ne Avrupalıyız ne Asyalıyız, ne Ortadoğu ne de Balkan ülkesiyiz” diyerek, kendimizi özel bir konuma oturttuk.
“Biz ‘tek’iz, hiçbir zümrenin bir parçası değiliz” diyerek, kendimize has bir sentez oluşturmakla övündük..
Derken…
Acayip bir yapıya büründük…
Bugün hem “Avrupa Birliği 64 yıldır bizi arasına almıyor” diye gocunuyoruz…
Hem de “gerekirse yolları ayırırız” diyerek AB’ye posta koyuyoruz…
Diğer taraftan, bize sığınan insanlara tahammül edemiyoruz.
Dünya görüşü ne olursa olsun, ister sağcı olsun, isterse solcu olsun bir yabancı gördüğümüzde hepimiz anında milliyetçi kesiliyoruz.
Artık bütün yollar milliyetçiliğe çıkıyor.
Şu anda Türkiye’de milliyetçilikten başka bir siyasi akım yok dense yeridir.
MHP orada bütün heybetiyle dururken, bütün siyasi akımlar “Milliyetçiliğin türevi” gibi davranıyor.
Ümit Özdağ’ın faşist partisi bile kendini “milliyetçi” diye tanımlıyor.
Kadrosunda LGBTİ destekçilerini barındıran Meral Akşener’in partisi İP, utanmasa kendisini Milliyetçilerin temsilcisi ilan edecek.
Kılıçdaroğlu derseniz, HDP ile pazarlık yapan kendisi değilmiş gibi “Bozkurt Kemal” rolüne bürünüyor.
Maalesef bu partilerin temsil ettiği milliyetçi akım ise zenofobiden besleniyor.
Hiçbir konuda uzlaşamıyorlar ama yabancı düşmanlığında hepsi hemfikir.
İslam’ın birleştirici gücünü hedef alıp, bir nevi “ırkçılık” sayılan asabiyette uzlaşıyorlar.
Düne kadar Kürtlere karşı kışkırttıkları tabanlarını bugün Arap düşmanlığında birleştirmiş durumdalar.
Adam bakıyorsun kendisi muhacir ama Arap düşmanlığı yapıyor.
Avrupa’nın bize uyguladığı tarifeyi şimdi içimizdeki yabancılara uyguluyorlar.
Çok değil…
Henüz bir ay önce İstanbul’a gelirken sadece hava yollarımıza 2 bin euro verdiğini söyleyen Faslı bir turist kadın, gözyaşları içerisinde yayınladığı bir videoda saldırıya uğradığını açıkladı ve “Türkler dünyanın en ırkçı insanları” dedi.
“Dünyanın en ırkçı insanları” olduğumuz iddiasını kabul etmek mümkün değil ama maalesef adım adım oraya sürüklendiğimizi de görmeliyiz...
Hem umudumuzu, “bacasız fabrika” dediğimiz turizme bağlamış durumdayız..
Hem de Avrupa’nın herhangi bir ülkesi yerine Türkiye’de tatil yapmayı tercih eden özellikle Arap turistlere ve yatırımcılara yönelik kesintisiz saldırıları ibretle izliyoruz.
Trabzon’da Kuveytli bir turistin yumruklanmasını münferit bir hadise olarak değerlendirmek ne kadar isabetli olur inanın hiçbir fikrim yok ama ortada bir vakıa olduğu muhakkak.
Sadece fiziki şiddet değil psikolojik şiddet de almış başını gidiyor.
Arap turistlerin ekonomik olarak yumruklandığı da gözden kaçmamalı…
Eskiden dünyanın en ucuz turistik ülkelerinden biri olmakla ünlüydük.
Şimdi adisyonlarımıza “hizmet bedeli” diye bir madde koyduk.
Aynı yemeği yiyen yabancılar, âdeta “deli dumrul” vergisi öder gibi bu bedeli ödüyor…
Yemek yerken özel ilgi isteyen yabancılar elbette bunun bedelini ödemeli…
Peki ya sessizce yemeğini yiyip kalkan yabancıların suçu ne?
Önceki gün turizm sektörüyle ilgilenen ağabeyim İlyas Say, Başakşehir’de bulunan bir restorana Arap misafirlerini yemeğe götürmüş.
4 kişilik yemek 3 bin 250 lira tutmuş. 3 misafiri yabancı olduğu için 300 lira da hizmet bedeli ödemiş.
Karaköy’de bir otopark ise 1 saat 5 dakika için 200 TL almış.
İsterse vermesinler!..
Hasılı…
Belki farkında değiliz ama ülkemizde zenofobi, yani yabancı düşmanlığı gittikçe tehlikeli bir hal almaya başladı.
Bu tavır, bu ülkenin insanına yakışmıyor…
Düne kadar Batı’nın şiddetine maruz kalan bir milletin evlatları, kendilerine sığınan mazlumları bu kadar hırpalamamalı…
“Gitsinler” eyvallah!
Ama bu gidiş, “onurlu” bir gidiş olsun…
Kovmayalım, mümkünse uğurlayalım!..