• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Yusuf KAPLAN’a ve MTO’ya sahip çıkalım! (1)

09 Nisan 2021
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Bu Cuma sohbetimi önemli bir hususa tahsis ediyorum.

Münevverimizi (aydınımızı/entelektüelimizi) yetiştirememenin ızdırabını hep çekmişizdir. Kök değerlerine bağlı idealist gençliği yetiştirmek şarttır. Medeniyetimiz bilinmeden hiçbir şey yapamayız. Okumayan, düşünmeyen, milletinin derdiyle dertlenmeyen bir eğitim sisteminin sonucu kukla, robot, uşaklık, esaret. Milletin, ümmetin, insanlığın ümidi biziz. Biz millet olarak insanın haysiyetini, şerefini korumakla mes’ul ve mükellefiz. 

Evine yangın düşen birinin, mazeret öne sürmeden sağa-sola koşuşturduğu gibi, bizler de hiçbir mazeret öne sürmeden ümmetin içine düştüğü ateşi söndürmeye çalışalım, tartışma yapılacaksa yangın söndürüldükten sonra yapılsın.

Böyle düşünenleri kurtaracak bir projenin tahakkuku için gayret gösteren Yusuf Kaplan Hoca’mıza ve MTO’ya (Medeniyet Tasavvuru Okuluna) sahip çıkalım. Yusuf KAPLAN; benlik, şöhret, para, pul derdinde değil. ‘Allah’ın razı olmadığı şeyde hayır yoktur. Müslümanlar, Allah rızasını takip etmeli; her işte O’nun rızasını esas almalı’ düşüncesindedir. Katıldığı programlarda, tartışmalarda muhataplarını şaşırtacak şekilde sesini yükseltmesini, yazılarındaki ikazlarını, yanlışa tahammül edememesini, yangını gören insanların feryadına benzetirim. Milletinin, ümmetinin, insanlığın yanan imanını gören dava adamının iç yangınıdır bu! Bunun yakın şahidiyim. Yük olma değil, yük alma derdindeyim. Kendi medeniyetimizin farkında olalım diye çırpınan Yusuf Kaplan hocamıza sahip çıkalım. MTO’da gençlerin kendi kaynaklarımızdan beslenmesi için çırpınması, mâzi-hâl-istikbâl köprüsünü ihyâ gayreti, millete, ümmete, insanlığa hizmet aşkıyla fedakârca çalışması, rehberliğindeki bu projenin hayata geçirilmesi ancak “Allah Rızası” için yapılır. Gönül insanları, gönüllü kuruluşlar da vazife alsınlar. “Allah’ın rızasının her şeyden büyük olduğu” ayetini unutmasınlar. Hak ve hakikatin ikamesinde pay sahibi olsunlar. Gece gündüz demeden her hal ve şartta zihin yoran, böyle bir entelektüeli ‘şer güçler’in eline bırakmayalım. Çıktıkları bu hak ve hakikat yolculuğuna katılarak yalnız bırakmayalım. Nasıl bir yolculuk mu? Buyurun okuyalım: 

“İlimde, fikirde, sanatta ön açacak isimlerin, ülkemizin, coğrafyamızın makûs talihini yenmesini sağlayacak parlak âlim, düşünür ve sanat erbabının yetişeceği; keşfedilmemiş kıtaları keşfe koyulacak zorlu, uzun ve leziz bir yolculuk bu. Bir tür bir Enderun tohumu ekiyoruz. Yeni Gazali’leri, Sinan’ları, Itrî’leri yeşertecek bir tohum. Çok iyi yetişecek fedakâr, vefakâr ve cefakâr bir öncü neslin yeşertilmesi çabası bu. Burası yoz ve sığ üniversiteyi çökertecek, bize yeni bir maarif modeli sunacak bir ‘medrese’. Efendimizin (sav) Ehl-i Suffa’sında örneklenen bir medrese (yuallimühüm-ilim) ve tekke (yüzekkîhim-irfan) sütunları üzerinde yükselecek ilim yolculuğuyla bilme şevki, irfan yolculuğuyla bulma coşkusu, hikmet yolculuğuyla olma aşkı ile yola koyulan bir medeniyet ve tasavvuru yolculuğu. Belki de Türkiye’nin en çaplı, kaliteli, donanımlı, istikamet sahibi, dert sahibi insanlarını, önümüzü açacak parlak beyinlerini ilk defa dünya çapında bir araya getiriyor ve geleceğimizi inşa için ilim / bilme, irfan / bulma ve hikmet / olma yolculuğuna çıkıyor olacağız ülkemizin en parlak ilim ve fikir kadrosuyla. Geleceği getirmeye koşuyor, ‘uzun yola çıkmaya hüküm giyiyoruz’ yılmak yok. Hakikat medeniyetini inşa yolculuğuna devam.

Unutmayalım: Geleceği inşa edecek insanlar, en zor zamanlarda bile ‘Ya Hakk, Ey Kutlu Hakikat!’ diyerek yorulma nedir demeden yol alan, hakikat ışığını insanlığa ulaştırma cehdi ile nefes alıp veren, gecelerini gündüz yapan, fikir ve oluş çilesi çeken insanlardır.”

Peki bu yolculuğa çıkış sebebi ne? Yusuf KAPLAN’ı okumaya devam edelim.

“Ekonomide, kültürde, eğitimde, hariciyede bağımsız değilsek; bir avuç baronik masonik seküler cemaat, bir avuç devşirme çete, ülkenin kaderine hükmediyorsa bizim âcilen müdahale edecek faaliyetlerde bulunmamız şart değil mi? Türkiye fiilen sömürgeleştirilmedi ama zihnen, kültürel olarak sömürgeleştirildi. İslâm medeniyetinin kurucu, koruyucu kaynaklarından biri olan dilimiz, Müslümanca idrak ve düşünme biçimlerimizin kaynağı Müslüman Türkçemiz yok edildi. Adaletin, hakkaniyetin ve kardeşliğin zirvesi medeniyetimiz aşağılandı. Çocuklarımızın tarih bilinci linç edildi. Kültürümüz aşağılanıp bu toplumun ruhunu oluşturan kültürel değerlerimiz, anlam haritalarımız ve dinamiklerimiz hunharca, acımasızca dinamitlendi. Sanatımız, sanat geleneğimiz ve duyarlıklarımız yok edildi. Daha vahimi, insanların bu durumu idrakten aciz olacak kadar zihnimizin yok edilmesi, ülkenin entelijansıyasının zihinsizliğe, zihinsizleştirilmiş bir zihne mahkûm edilerek, celladına âşık tasmalı çekirgelere dönüştürülmesi bizi uyutamaz. Dinlendiremez, tatil yaptıramaz! Şimdi medeniyetimizin, sanatımızın, değerlerimizin, direnç noktalarımızın, ruhumuzun yegâne kaynağı dinimize, İslâm’a karşı inanılmaz bir saldırı var. Yıkılmadık kale kalmadı! Saldırı çift yönlü: Hem laik, Kemalist, Batıcı çevrelerden geliyor hem de İslâmî kesimlerin İslâm’ı çok kötü temsil etmelerinden kaynaklanıyor. Böyle bir yıkımı hiçbir sömürgeci, emperyalist ülke yapamazdı bu ülkede! Eğitimde, medyada ve kültürde işgal altında ülke Büyük bir kuşatma ile karşı karşıyayız. Yani beynimizi koruyamıyoruz, zihin inşa edemiyoruz. Türkiye’nin ortak kültürü yok. Bir toplumun ortak kültürü, bütün saldırılara karşı güçlü ve köklü direnme biçimleri sunan, zorluklara göğüs germesini sağlayan, o toplumu yaşatan, dimdik ayakta tutan ruhudur. Ruhu, bir toplumun hafızasıdır, tarihidir; ortaklaşa ve çileyle inşa ettiği değerleri, anlam haritaları; topluma tarih yaptıran, yüzyılların çilesi, mücadelesi, dayanışması, kardeşliği ile inşa edilen, sadece o topluma ait yaşanmışlıklar toplamı, birikimi ve tecrübesidir. Bir toplumun dinamizminin, diriliğinin, direnişinin ve dirilişinin yegâne kaynağı birlikte yaşanan, çileyle, kanla, gözyaşıyla dokunan bu müşterek yaşanmışlıklar dünyasıdır. Toplumun ruhu budur işte.

(Devamı Pazara İnşaallah…)

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

çöl şarlatanınız fetva veriyor:

kazma emin bir müslümanın nasıl namaz kılacağını izaha devam ediyor: namaz kılınabilirmiş, bu olabilirmiş (lütufda bulunuyor) ama sarıkla cüppeyle olmazmış (fetva da verirmiş) bugünün atatürkçü cumhuriyetinde böyle bir şey olur muymuş! ya nasıl kılınacakmış namaz: atatürkün saadettin kaynağa giydirdiği frag giyilip öyle kılınacakmış; baş da açık olacakmış, öyle sarık takke olmazmış, atatürke yakışırmıymış! Şartları varmış!

Şahika

Allah razı olsun, ilminizi, ömrünüzü artırsın... Teşekkürler....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23