• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Türkiye Cumhuriyeti Başkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın işi zor

30 Haziran 2018
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Türkiye Cumhuriyeti Başkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın işi zor. Yönetimde bulunan müminlerin işi zor. Allah yâr ve yardımcıları olsun. Allah onları hem kendi nefislerinin şerrinden, hem de çevrelerinin şerrinden korusun. 

Aklı başında, sorumluluk sahibi, adil ve mutedil insanlar duaları unutmazken beklentileri, yaşadıkları, korkuları, ümitleri, herkesi memnun etmenin zor olduğu gerçeğini tekrar ortaya koyuyor. İslâm ulemasına hep gelip “Ne olur, iş işten geçmeden uyarın!” derler. Onlar hep dile getirirler: “kurb-i sultan, âteş-i suzan: İktidara yakınlık kavurucu ateştir” düsturunu ilke edindikleri için. 

Bizler, kötü gün dostlarıyız. Düştüklerinde, acılarını paylaşırız. Fakat saltanat günlerinde yanaşmayız. Çünkü güç-servet-iktidarın bir arada olduğu yere sinekler hücum eder. Sineklerin bol olduğu yere bal arıları gelmez. Zira sinekler ayaklarıyla ve ağızlarıyla mikrop taşırlar. Onların hücum ettiği yere gidenlere de mikrop bulaşır. Cumhuriyet tarihinde bu kadar meşrû bir hükümetle uğraşılmamıştır. Bu milletin göz bebeği olmuş, ümmetin derdiyle dertlenmiş, zalimin karşısında mazlumun yanında hareket etmiş, terör devletleriyle amansız bir mücadele vermiş lideri Recep Tayyip ERDOĞAN’a sahip çıkmıştır.  250 şehidin verildiği 15 Temmuz kanlı ihtilal teşebbüsünü önleyerek dünyaya örnek olmuş bir millet olmanın mazhariyetini yaşadık. Bütün terör örgütleri ve devletlerinin yaptıkları, küresel sistemin başındakilerin Türkiye’yi içerden ve dışarıdan terörle, ekonomik darbelerle cezalandırma girişimlerinin hepsi yapıldı. Bu saldırıların hepsinde de Başkanımız dik durdu, devletin haysiyetini, milletin izzetini korudu, ülkeyi kaosun ve sonra da parçalanmanın eşiğine sürükleme savaşı veren bütün küresel teröre ve bin yıllık Haçlı ruhuna karşı hakkıyla mücadelesini verdi. Son seçimde de Allah muvaffak etti. Allah bu aziz, çilekeş millete yardım etti, önündeki engelleri kaldırdı, önünü açtı. Milletin, ümmetin ve insanlığın yüzü güldü. Bize dua eden mazlumların umudu sönmedi/arttı.

Rabbini unutan milletlere ve devletlere asıl sahibin, bu toplumun Allah’tan başka sahibi yok. “(Resulüm de ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kâdirsin.” (Âli İmran 26) Bütün olan ve olacak olan olayları bu âyetin ışığında düşünmeyi de ihmal etmeyelim. 

Kendi menfaatini öne alan, egosunu tatminle uğraşan arkadaş çevresinin zehirlediği insanlara her hal ve şartta dikkat etmek gerekir. İmamı Gazali Hazretleri de ‘insan, çevresinin mahsulüdür’ der. Kaç kabiliyeti, idealisti, hizmet ehli insanları götürdü zehirli çevre. Yiğitleri acılar, sancılar, hapisler, zindanlar yıkamadı da, kötü çevre yıktı. Şimdi, çağların ötesinden gelen şu mucizevî peygamber öğüdüne bakalım. Allah Rasulü buyuruyor:

 “Allah bir lidere hayır murat ettiği zaman, onun etrafını dürüst yardımcıların almasını temin eder. O lider unuttuğu zaman, onlar hatırlatır. Hatırladığı zaman, yardımcı olur. Allah bir liderden de hayrı çekip aldığı zaman, onun etrafını kötü yardımcılarla kuşatır. Unuttuğu zaman hatırlatmaz, hatırladığı zaman yardım etmez, kötü işlerinde onu uyarmaz.” 

Bir yöneticinin Allah’ın desteğine mahzar olup olmadığını, onun etrafını saran insanlara bakarak anlaşılır. Eğer etrafını yağcı tipler sarmış, onun yaptığı kötü işlere engel olmuyorlar, onu yanlış yaptığında uyarmıyorlar, hatta bizzat etrafı ona yanlış yaptırıyorsa, bu çevre Allah’ın belasıdır. O yönetici bu çevreyi ister etrafında tutar, isterse tutmaz. Kendi bileceği bir iş. Ya kendi düşünce ve yetişme tarzını ‘din’ haline getirenlerin hali hepten feceat. Nerede uzlaşacağız? Değişmeyen “ortak değerler”de. Bu dâvet her zaman ve her mekanda geçerli. İster icabet edin, ister etmeyin. Kabul etseniz de, etmeseniz de, inansanız da inanmasanız da mutlaka hesap gününde hesaba çekileceğiz. Açık, şeffaf olunması gereken yerde durmayanlar, şâibeli olanların girişiminde bulunanlar kamufle edip işledikleri haramları kapatamazlar. ‘Seçkinler suç işlemez’ diye bir kural mı var? Hiçbir kurum ve o kurumu temsil edenler layüs’el değillerdir. Bu millete, bu devlete hesap vermesi gerekenler kendilerini devlet ve millet yerine koyamazlar. Ancak giyilen elbiseler çıktığında, makam ve mevkiler elden gittiğinde, yaş haddinden emekli olunduğunda kimyalar da dengeler de bozuluyor. Ölçüler de kaçıyor. Sonra gizli gizli psikoterapistlerde “tedavi seansları” başlıyor.

Ülkesini, milletini, devletini seven, demokrasinin kurumlarıyla yaşamasını isteyen, samimi gençlerin tepkileri de önem arz ediyor. Bilhassa ‘emekli azınlık’ bu tepkileri dikkatli takip etmeli ‘ben yaptım oldu’ düşüncesinden vazgeçmeli. 

‘Hak ve hakikat sevgisinden, yolundan, istikametinden ayırma Rabbim!’ Niyâzıyla yazan insanlarız. Sorumluluk şuurunu canlı tutma hepimizin görevi. 

Çevre yöneticiyi kötü yaptığında uyarıyor, iyi yaptığında takdir edip yardımcı oluyor, onu hakka ve hayra yöneltiyor, adaleti ve takvayı tavsiye ediyorsa, işte o zaman liderin Allah tarafından desteklendiği düşüncesini de kaybetmeyelim. 

İlim ve irfan semamızın yıldızlarından Fudayl b. Iyaz diyor ki: “Birçok alim dinleriyle beraber yöneticilerin yanına girerler. Ancak verdikleri tavizlerden dolayı dinlerini yöneticilerin yanında bırakarak çıkarlar.” Âlimler yöneticilerin emrine girince, yalnızca dinlerini bırakıp çıkmıyorlar. Aynı zamanda vicdanlarını, insaflarını, şereflerini ve onurlarını da bırakıp çıkıyorlar.

Bir gerçek var: Kim Filistin’i ve Kudüs’ü Yahudi esaretinden kurtarırsa, o İslam ümmetinin doğal önderidir. Bu onun anasının ak sütü gibi hakkıdır da.Başkanımız gibi. 

Yahudi belasını ümmetin harim-i ismetinden def edecek veya bu belaya haddini bildirecek İslami hassasiyetin lideri, İslam ümmetinin gönlünü o kazanacaktır. Allah da o toplumu “imam toplum” edecek, o rehberi “imam” edecek, o cemaati “imam cemaat” edecektir. 

Onun bunun ayağını kaydırmak, ona buna laf yetiştirmek, onu bunu hasetlemek yerine, Kur’an’ın “hayırda yarışın” emrine imtisal edip yarışa girelim. Hayırda önde olmanın bir bedeli var. Bu bedeli gönül rızasıyla ödemeye talip olalım.

Yok bütün bunları yapamayacaksak, buna ne birikimimiz, ne insan kaynaklarımız, ne imanımız, ne izanımız, ne yüreğimiz, ne de aklımız yetmiyorsa, bari bunu yapmaya talip olanlara çelme, çamur atmayalım. Oturup hal-i pür melalimize ağlayalım. Belki gözyaşlarımız tepeden tırnağa bulandığımız zillet çamurunu bir nebze yıkar da, kararan yüzümüzün ağarmaya başladığı günlerde hasretimiz biter. Duamızla noktalayalım.

Rabbimiz! Ümmet olarak parçalandık, fırkalara ayrıldık, birbirimize düştük, her birimiz kendi fırkasıyla yetinip ona cemaat dedi, asıl cemaati unuttuk, gücümüz kuvvetimiz gitti, dini de dünyayı da anlayamaz hale geldik, dünyevileştik, dinimizi dahi dünyalığımıza, lüksümüze, konforumuza alet ettik, sonunda din de gitti dünya da gitti elimizden. Bu ümmete artık zalimlerin hâkim olduğu bu dünyadan başka bir dünya ver. İstikamet ve itidal üzere bulunma takati bahşeyle Ya Rabbi.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23