• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Şahısları putlaştırmayın! Kemalizm ortak payda olamaz!

16 Kasım 2019
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Dinimiz, imanımız, mukaddeslerimiz, millî manevi değerlerimiz;  Türk milletinin ortak değeridir. Şahısları putlaştırmayın! Ezberlediğiniz/ezberlettiğiniz kavramları ne zaman öğreneceksiniz? 

Ne zaman kafanızdaki şablonun dışına çıkacaksınız? (demokrasi, laiklik, inkılap, vs.) Kendi değerlerinizi yaşamasanız bile ne zaman öğrenip, sloganlardan kurtulacaksınız? Algı operasyonu yapmaktan vazgeçeceksiniz? Bu milletin değerlerine/mukaddeslerine yapılan imha ve tahribatları savunmaktan da. Ne zaman kendi değerlerinizi/kutsallarınızı okuyup yazıp öğreneceksiniz? 

Yalan söyleyip yazılan tarihi değil, doğruları/hakkı/hakikati öğreneceksiniz? Din/dil/tarih sizi hiç ilgilendirmiyor mu? Meselâ Abdülaziz Han’ın şahadeti, Abdülhamid Han’ın Yahudi’ye İsrail Devleti kurmalarına izin vermeyişi, bütün emperyalist devletlerin uğraştığı, en zor dönemde 33 sene Osmanlı’yı yıkılmaktan koruyan bu padişaha atılan iftiraları, hakkında uydurulan yalanları, takılan ‘kızıl sultan’ yaftalarını, bunların etkisiyle yaptığınız hatalardan ne zaman döneceksiniz? Vahdeddin’i devreden çıkarmadan Samsun’a gidişin gizli olmadığını, vatan hainliğinin bulunmadığını, devletin malına gösterdiği hassasiyetten hiçbir şey götürmediğini, borçlu yaşamaktan tabutuna haciz konduğunu; ne zaman bileceksiniz? 

M. Kemal’i de tarihi seyir içinde sağlam/sahih kaynaklardan tarihi bir tahlil yapmayacak mısınız? İstiklal Harbi öncesini, sonrasını, son dönemi (yapılan/yaptırılan inkılapları) ilmi, objektif, peşin hükümsüz öğrenmeyi hiç mi düşünmüyor musunuz? Ya ümmeti başsız bırakan hilafetin kaldırılması meselesi…

Erzurum Kongresini, Kâzım Karabekir Paşanın emrine girmeye gelen M. Kemal’in K. Karabekir Paşanın kendisine selam çakmasıyla komutan olduğunu, en büyük kahramanlardan olan, K. Karabekir Paşanın İstiklal Mahkemeleri’nde idamla yargılanmasını, yazdığı ‘İstiklal Harbimiz’ kitabının nasıl toplattırılıp yaktırıldığını, Ali Şükrü Bey’in nasıl öldürtüldüğünü, öldüren Topal Osman’ın konuşmaması için vurdurtulduğunu, vs. Hiç mi düşünmeyeceksiniz?

Hiçbir önemli harbin (hele İstiklal Harbi gibi) tek adamla kazanılmadığı/kazanılmayacağı, Tek Parti/Tek Şef dönemlerini tahkir ve tahrik etmeden, hakaret ifadesi bulundurmadan, seviyeli, kaliteli adamlara yakışır şekilde konuşup tartışılıp; hak ve hakikatte, doğrularda, güzelliklerde, buluşulacağını ne zaman söyleyeceğiz? 

23 Nisan 1920’de Kur’an-ı Kerim’lerle, dualarla Cuma günü açılan Meclisi, bu birinci Meclisin kapatılıp, kendi kadrosundan müteşekkil, ‘emir kulları’dan ibaret ikinci meclisin açılmasını, sonrasında başlayan inkılaplar konuşulmayacak mı? 

1932’de Süleymaniye camiinde smokinle hutbe okutulmasını, sarıksız, cübbesiz, fraklı, Cuma hutbesi. Ve Türkçe! Ezan da Fatiha da okunan mealler de. Dinde reform/Türkçe ibadet meselesini (Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi’ kitabına bakabilirsiniz)

Cenaze namazı kıldıracak adam bırakmayan, ezanı yasaklayan, İstanbul’un fethinin sembolü Ayasofya’yı camilikten çıkartıp müzeye çeviren, ezanı yasaklayan, hafıza kaybına sebep olan harf inkılabını yapan/yaptıran, kadınımızın hürriyete kavuşturulması adı altında iffet ve hâyâ perdesinden sıyrılıp teşhir metaı haline getirilmesine varıncaya kadar yapılanlar, yaptıranlar (saklansa bile) bilinmeyecek mi? Batı’nın rezilliklerinin ‘uygarlık’ adına getirilmesini, İslâm’ın hayattan çıkarılıp tamamen dışlanmasını, tehlikeli görüp/gösterilmesini, vs. 

Muhafazakârların hatta şekli dindarların, Kemalistlerle aynı çizgiye gelmeleri hem çok üzücü, hem de çok vahimdir, fecaattır. 

Daha üzücü olan da hiç kimsenin böyle bir birlikteliğin yanlış olduğunu söylememesi, yazmaması. Tarihi şahsiyetler tarihe mal olmuşlardır. Yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla, günahlarıyla, sevaplarıyla… Hakaret etmeden, itham etmeden, samimiyet içinde konuşulması ‘ikaz görevi’nin yapılması gerekmez mi? Biz esaslı, kaliteli, seviyeli sorular ve cevaplarla yanlışları, hataları, ifratları düzeltmemiz gerekirken, bunu yapmayıp sadece Atatürk kutsaması ve putlaştırması yapıyoruz. İyi de Atatürk bir put muydu, din kurmuş kutsal biri miydi, Kendini bir put olarak mı ilan etmişti? Dünyanın hiç bir yerinde böylesine ‘putlaştırma’ uygulaması yoktur. ‘Atatürk Türk milletinin ortak değeridir’ denilerek kutsanan kişi kutsal bir kişi midir, kusuru, hatası, vebali yok mudur, masum mudur? Masum ve mahfuz olanlar sadece Peygamber’lerdir. 

Meşhur ilim adamları, siyasiler, vs. ‘Atatürk tartışılmaz, laiklik tartışılmaz’ diyorlar. 

Ne kadar yanlış! Hadis tartışılmış, tartışılıyor. Kafa karıştırılırken ses çıkarmayanların, yalan yanlış yazılan/yazdırılan tarih kitaplarına giren uydurmalar ‘tartışılmaz’ öyle mi? Yazıklar olsun! İdeali, kutsalı, kendi değerleri verilmeyen veya gölgede kalan bir topluma M. Kemal’i ‘ortak değer’ olarak söyleyebilmek hâlâ ‘cehalet bilgisizliği’nin taşındığını gösterir.

Mutedil ve müstakim olmak zorundayız. Peygamberimiz bile mübalağalı medihte bulunmaya (aşırı övmeye) karşı olup “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi, beni aşırı şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü’ deyin!” buyurmuşlardır. Kendisine ‘En hayırlı’ diyenleri bile susturmuştur.

Siyasilerimizin ve devlet adamlarımızın bile dikkat etmediği, son dönem çok yaygınlaşan bir hususu daha hatırlatıyorum. ‘Bayrak kanunu’ var. Ölçüsü, zemini, rengi, fonu, üzerindeki ay yıldız bulunma şartına rağmen, bu kanun ihlal ediliyor. Ay yıldız gölgede (geride) kalıyor, M. Kemal’in portresi bayrak muamelesi görüyor. O portredeki zat, ay yıldızdan daha mı önemli? O mu ortak değer, ay yıldızlı bayrağımız mı? Bayrakta hiç kimsenin portresi, silüet olmaz/olamaz. Putlaştırmanın sınırı olmadığı için yansıması her yerde görülebilir. 

Her alanda süren kavram kargaşası, en yüksek dozda maalesef yaşanıyor. ‘Millet, ümmet’ gibi saf Kur’ânî bir terimin içi boşaltılıp ‘seküler’ bir anlam yüklenerek türetilen bir sürü yalan yanlış beyanlar nasıl düzeltilecek? Irkçılığa karşı duruş sergilerken “Millîlik”ten rahatsız olmasanız, koskoca bir Milletin adı olan ‘Türk Milleti’ adını etnik kökene indirgeme hatasına düşülmez. Basitleşip hiç yer ve lüzumu yok iken ‘onuncu yıl marşı’ hassasiyeti göstermek; hiçbir değer ölçüsüne, millet kavramına uymaz. Allah eksenli tevhîdî bir hayat tasavvuruna dayanan medeniyetimiz hiç düşünülmemiştir. Kendi medeniyetimizin ‘insanlığın değişmez değerleri’ olduğu unutulur. Görüyorsunuz, “Müslüman’ım” demek kolay, fakat tasavvurumuzu, aklımızı, şahsiyetimizi Müslüman etmek zordur. Bunu da yapmadan adam gibi Müslüman olmak mümkün değildir.

Her canlının ölümlü olduğunu, dünya hayatının kim ne kadar yaşarsa yaşasın geçici olduğunu, ölümün de yok olmak manasına gelmediğini, bir başka hayata giden kapının çalınması olarak kabullenildiğini, bunun da insanı ‘ölüm gerçeği’ ile yüzleştirdiğini, Peygamberlerin bile öldüğünü nasıl unutabiliriz. Tarihi şahsiyetlerin yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla, gerisinde bıraktıkları izlerle hatırlanacağını, bu günlerin ‘matem havası’ndan çıkarılması, bizim sorumluluklarımızın hatırlatıldığı, biz neler yaptık, neler yapamadık muhasebesinin günleri olması gerektiğini düşünmeliyiz.

Mukaddesi verilmeyen toplumlarda sun’î mukaddesler yerleşir. Henüz normalleşemediğimiz için bazı şeyleri konuşamıyoruz bile. Makul, mutedil, insaf ve anlayış içerisinde normalleşmeye, meselelerimizi objektif, ilmî ölçülerle tartışmaya, konuşmaya, samimiyetle dertleşmeye o kadar ihtiyacımız var ki? Kırmadan dökmeden, itham, iftira ve suizandan uzak birbirimize tahammül göstererek konuşabilsek. Birbirimizi sevmemiz, saymamız gerekirken, bunu yapmasak bile ‘saygısızlık etmeme’ gibi bir hâl vicdanımızda mâkes bulamaz mı? Her sorunumuzu dile getirebiliriz medeni insanlar gibi. Görüşüp konuşabilir, bir orta yol bulabiliriz. 

Sizi vicdana, insafa, âdalete, her türlü zulme karşı olmaya dâvet ederken çok mu şey istiyorum? Ezberlediğiniz ve ezberlettiğiniz sloganları bırakmadan da bunları (belki) yapabilirsiniz! Denemeye değmez mi?

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Ahmet

yahu hoca efendi bu İncil almanyada almanca İtalya da İtalyanca İngiltere de İngilizce okynmuyor mu? Kuranı kerim Türkiye de niye türkçe okunmasını, ha okunursa foyanız ortaya çıkar, o başka mesele asıl endişenizde bu zaten!, o zaman kimi nasıl kandırıcan?

Kocayusuf

Her zamanki gibi, dört-dörtlük/tam puan bir yazı!.. Kaleminiz/kılıncınız keskin, ömrünüz uzun olsun...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23