• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Kur’an bizi yükseltir (Biz istersek!)

15 Ekim 2021
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Hep Batı kaynaklı eğitimden geçtiğimiz için aşağılık kompleksinden, taklitçilikten, özentiden kurtulamıyoruz. Kültür emperyalizmi bizi istila ettiği, zihin işgaline uğradığımız için, kendi değerlerimizin farkında olmadık/olamadık. Dinimizle irtibatımız kesilip kendi kutsallarımızın yerini paganizm aldığı için de yapılanların farkında olamaz hale getirildik.  

Bu sebeple fikri, seviyeli münazaranın (tartışmanın) yerini fikirsizlik, zikirsizlik aldı.  

Peki, ne yapalım? Özümüze, kendimize, aidiyetimize dönelim? Bizleri yükseltmesi için kitabımız Kur’an-ı Kerim’e sarılalım. Sarılmaktan kasıt; onu matbaalarda bol bol basmak, evlerde bulundurmak, manasına nüfuz etmeye çalışmadan okumak olamaz. ‘Müslümanlar kaç asırdan beri Kur’an’a sahip oldukları halde niçin hâlâ gerek madde planında, gerekse İslam tasavvuru/dünya görüşü konusunda geri kalmışlıktan kurtulamıyor?’ şeklinde bir soru hep soruldu, hep soruluyor. İslâm ülkeleri adı altındaki Ortadoğu ülkelerinin durumu da İslâm’a mal ediliyor. Sömürgeci ülkelerin (ABD, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya ve diğer Türkiye Devletinin düşmanı bütün şer güçler) uşaklığını yapan; halkı Müslüman, başındakiler uşak! Bunlara cevap verebilmek için Kur’an’ın getirdiği prensiplere bakmak gerekir. Kur’an özellikle, sadece Allah’a boyun eğmekten, O’nun dışında hiçbir varlığa boyun eğmemekten bahseder ve buna büyük bir önem verir. Bu inanç ve düşünce, insanın önüne sonsuz bir hürriyetin kapılarını açar. Yine Kur’an kâinatta mevcut olan tabiat kanunlarına da işaret eder. Ancak bu kanunlar, mukaddes sayılıp, ona dokunmamak, ilişmemek için değildir. Aksine Allah bu kanunları, insanın faydalanması için koymuştur. Dolayısıyla Müslüman; Allah’ın bu kanunlarını keşfetmeye, bunlardan yararlanarak yeryüzünü imar etmeye mecburdur ve bu, dini bir görevdir. Bu kanunları keşfedebilmek için de, müspet ilimlere başvurmak gerekmektedir. Maddi ilerlemenin ve yükselmenin şartlarından biri, ilim ve tekniğe önem vermek ve onu geliştirmektir ki, zaten Kur’an da buna uygun bir zemin hazırlamıştır. İlerlemenin diğer şartlarından birisi ise hiç şüphesiz çalışkanlık, ciddiyet ve dürüstlük gibi esaslardır. Bu esaslar ise, yine Kur’an’ın Müslümanlara telkin ettiği hususlardır. Çalışmadan, ilmi araştırmalara başvurmadan, uğraşıp didinmeden Allah’tan bir şeyler beklemek, her şeyden önce Kur’an’a ve İslam’a terstir. İşte bu yanlış anlayıştır ki, Müslümanların ilerlemelerine engel olmaktadır. Elbette bu yanlış anlayışın suçunu Kur’an’a yüklemek haksızlık olur. İlerlemenin ve sağlıklı bir sosyal yapı oluşturmanın şartlarından bir diğeri de, adalet, sosyal dayanışma, adil bir gelir dağılımı gibi esasların bulunmasıdır. Bu esasları ise, herkesten ve her sistemden çok Kur’an savunmaktadır. O halde Kur’an’ın bu yönden de, ilerlemeyi temin edici esaslar ihtiva ettiğini söyleyebiliriz. Şu âyet üzerinde düşünelim: 

“Düşmana karşı zaaf göstermeyin, gevşemeyin, mağlup olduk diye mahzun da olmayın. Eğer siz samimi mü’minler haline gelirseniz, devamlı galip gelecek ve her zaman, her yerde hâkim olacaksınız.” (3 Âli İmran 139) ‘Eğer üstün değilseniz imanınızda bir problem var’ demektir. 

Müslümanları çalışmaya, ter dökmeye, ciddiyete, dürüstlüğe, adalet ve kardeşliği tesise davet ederek, ilerlemek için gerekli diğer bir şartı da Müslümanlara göstermiştir. Ama ne yazık ki Müslümanlar, son asırlarda bırakın ilim ve teknoloji alanında ilerlemeyi veya toplumsal alanda İslam’ın ilkelerini bir model olarak ortaya koyup, ardından hayata geçirmeyi; Kur’an’a dayalı bir ahlak ilmi bile geliştirmekten aciz kalmışlar, sadece Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in ahlakı teşvik ettiğine dair klişeleşmiş lafları tekrarlamakla yetinmişlerdir. Durum bu olduğu halde, “bugün Kur’an niçin Müslümanların yükselmesini, ilerlemesini sağlayamıyor?” denirse, burada suçun Müslümanlarda olduğunu söylemek gerekir. Zira Kur’an, ilerleme ve yükselme için ne gerekiyorsa, o konuda her türlü prensibi ortaya koymuş, ancak bu prensipleri kavrayıp uygulayacak olan Müslümanlar bu konuda görevlerini ihmal etmişlerdir. Bir yandan Kur’an’ın ibadet ve inançla ilgili yönlerine ağırlık verirken (mesela İslam’ın şartı beştir anlayışı bu duruma tipik bir örnektir) diğer yönlerini ihmal etmişler, böylece bizzat Kur’an’ın yolundan sapmışlardır. Temennimiz, Kur’an’ın her yönüyle bir bütün olarak kavranması, ilmi, tekniği, ahlakı, sosyal adaleti geliştirmenin de Kur’an’ın ve İslam’ın diğer emirleri gibi dini bir emir olduğunun idrak edilmesi ve bu alandaki çalışmaların da, kulluğun bir gereği olduğunun şuuruna varılmasıdır. İşte Kur’an-ı Kerim böyle anlaşıldığı takdirde, Müslümanlar madden ve manen, ilmen ve ahlaken ilerleme, yükselme yolunda süratle ve sağlam adımlarla yürüyebileceklerdir.  

Rad Suresinin 11. ayetinde şöyle duyuruluyor:  

“Bir millet, kendi özünü değiştirmedikçe, Allah da onların halini değiştirip bozmaz. Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.” Biz ne ‘biz’ olarak kalabildik, ne de onlar gibi olabildik. ‘Biz’ olarak kalamadığımız için kendi kaynaklarımızdan yeterince faydalanamadık. Onlar gibi olamadığımız/olamayacağımız için onların kaynaklarından da faydalanamadık. Tâbi olduk. Gündemi belirleyen bir Peygamberin ümmeti olduğumuz halde gündemi biz belirleyemedik. Belirleyenlerin gündemine tâbi olduk. Son yaşadığımız salgın da bizleri ‘korku’ psikolojisine soktu. Allah’tan korkmayan insanlığın düştüğü durum; her şeyden korkmak. İnsanlığın kendine, özüne, fıtratına dönmeden korkulardan kurtulması zor. İmtihan dünyasında olduğunu unutanların da.  

Kur’an-ı Kerim; Hayat Kitabı. Dirilerin hayatının kitabı. Ölülerin değil. Kur’an-ı Kerim’in bizi yükselttiğini, bu maddi manevi yükselmenin de amelsiz olmayacağını hiç unutmayalım.  

Yaşadığımız salgın imtihanında da 3 T’yi unutmayalım. Tedbir (önlem) Takdir, Tevekkül.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Gerçek inananlar

IISTEYENI YUKSELTIVERSE OOOOOH , cal cirp harama gırtlağına kadar bat....sonra sonraaaa ISTEYIVER ve YUKSEL....istersen değil....haram , kulhakki yemez , yedirmez,,,yiyenlere en ağır şekilde karşı durursan ...YUKSELTIR COOOOOK YUKSELTIRR...sendede o maça yok .....kisacasi gerçekten inanan isen..... kuran,.pis suratlarda maske olmaz ....olursa yükseltmek yerine çarpar....

Ahmet

Çocukken ailemiz camide hocamız okulda öğretmenlerimiz ilk olarak kul hakkını yetim garip gureba hakkını öğrettiler. Göz hakkı nedir bilirmisin..Şimdi olmayan ahlak o zaman vardı.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23