• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Kafası karışıklar için kılavuz

06 Ekim 2021
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Son yaşadığımız, gündeme oturan/oturtulan olaylara baktığımızda çok üzülüyor, şer güçlerle beraber hareket eden milliyetçi, muhafazakâr yapının düştükleri hali, aydınlarının Prof. Hayrettin Karaman’a yazdıkları, onun bunlara verdikleri cevabı, mâzilerindeki yaptıkları hizmette, bulundukları safa halel getirmelerini anlamak zor. Malûm yapının ise, yaptıklarını ‘Biz muhalefetiz. İktidar ne yaparsa yapsın, biz kabul etmeyip hep karşı çıkarız’ diyenlerle, laikliği, kemalizmi, demokrasiyi kutsalları haline getirenlere zaten bir şey anlatamazsınız. 

Dinin hayat nizamı olduğu gerçeğini kabullenmemeyi, dindarlarla kabul edilemeyen birlikteliği, protokolün katıldığı açılıştaki duaya, DİB törenlerde (sosyal hayatta) bulunmasının rahatsızlığı, 28 Şubat’çıların aldıkları cezalarını çekmek için girdikleri hapishaneye tahammülsüzleri, o dönemin içişleri bakanı şimdi parti başındaki hanımın ‘askerin (MGK) aldığı kararları uygularım’ sözüne ses çıkarmamaları, vatan-devlet-millet düşmanlarıyla beraber hareket etmeleri, kendi ülkesini dışarıya kötüleyip onların emirlerini bekler hale gelmeleri, gazete olarak bilinen yayın organlarındaki yazarların her türlü yazılarında din düşmanlığı yapmaları, daha neler neler… Hangi birini yazalım.  

İktidarı düşürmek, hep ‘Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı’ yapmaları için çıkarılan gazetenin isteklerini yerine getirmeleri. Senelerce Müslümanlara hitap eden yayın organlarında yazar ve yazı işleri müdürlükleri yapmış olanların şimdiki durumları içler acısı değil mi? Mücadele etmeyi içinize sindirseniz bile kazandığınız ne işe yarayacak? Anlayabilseler, diyeceğim ki “gayretullah”a dokunur. Hesaba-kitaba inanan insanlar olarak bu mütecaviz hal neyin nesi! Bunun sonucunun öbür âlemdeki tehlikesini hiç düşünüp vicdan azabı çekiyor musunuz? Ne güzel sözdür. “müftü fetva verse bile kalbindeki (vicdanındaki) fetvaya danış” diye. Çok dramatik bir hal içindeyiz. Bu hal, bu tavır; meselelerin en önemlisi. Çünkü hassasiyet varsa; umut her durumda vardır, her mesele bir gün çözülebilir. Ama hassasiyet kaybolmuşsa, hangi meseleyi kim, nasıl çözecek? İnsanlıklarını inatlarına kurban etmişlerle hangi derdi paylaşabiliriz ki? Hele bir de bu hal hep devam ediyorsa. Onu bir karakter tavrı bir hayat tarzı hâline getirmişlerse. Düzelme yolunda irade kullanılmıyorsa ne yapılabilir ki! Bu duruma ‘daha iyi olma’yı kasten, reddediyor denmez mi?   

Gafletimizden düştüğümüz (kastî olmasa bile) affedilemeyecek hatalar, ‘gönül kusurları’ iftira ve suizana sebebiyet verilen ameller, iç dünyalarında açılan yaralara sebebiyet veren hareketleri hangi merhem, hangi sevap telafi edebilir? (Samimi helalleşmenin dışında) Bu inatlaşma, bu öfke, bu saldırganlık, şuur altında biriken bu kinin bırakın dindarlığı, ‘insanlık’ta yeri olabilir mi?  Ölçü ve dengenin kaybolduğu bir yapıyla hangi meseleyi halledebiliriz? Normal insanların yapamayacağı hallere, örnek olması gereken insanların düşmesi ‘ruh kirliliği’nin ne kadar bulaşıcı bir hastalık olduğunu göstermiyor mu? Hatasızlık, hep haklı çıkma duygusu, hep tartışma ve münakaşa, karşısındakini tedirgin etme hali, hastalıklı bir ruh hali değil mi?  “Kâbe’yi yıkmak”tan daha ağır olan “kalp kırma”nın bu kadar kolaylaştığı bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki! İbadetlerimiz, amellerimiz; ahlak ve dindarlığımıza kalite getirmiyor maalesef. Kalplerle akıllar, düşüncelerle inanışlar, iradeler, dünle bugün, bugünle yarın arasında kavga var! Bu kavganın silahları: “nefs-şeytan” ve “ifrat-tefrit”. Böyle bir kavganın kime ne faydası var? İtidale muhtaç ruhların, özlerin, soluk alamaz hale gelmesi neyle izah edilebilir? ‘Biz böyle değildik’ şikâyeti karşısında ‘şartlar değişti, normaldir bu’ cevabını vermek, kendini aldatmaktır.   

İnsanî davranışlardaki problemlerimizi çözemeyişimiz, bırakın başkalarının hidayetine vesile olmayı; ‘kötü örnek’liğimizle insanları dinden-imandan soğutma tehlikesiyle karşı karşıyayız. İçinde bulunulan bu hal; Müslümanların bulundukları halet-i ruhiyeyi özetliyor. Yazdıklarım; basit, sade çekilen bir fotoğraf, bir enstantane. Bu ‘fotoğraf karesi’nde var mıyız, yok muyuz takdir sizin. Bu vaziyeti, ayrıca incelenmeye, kafa yorulmaya değer bulduğumu da ifade edeyim. Herhalde (başta kendimiz) hemen herkese şu dâvetin yapılması gerekiyor. Bildiklerimizle, okuduklarımızla, dinlediklerimizle amel etmek. Uygulamak, pratiğe dönüştürmek. İşte bütün mesele. Bir İslam büyüğünün dediği gibi tövbemiz tövbeye muhtaç, istiğfarımızın istiğfara muhtaç! Tevbe-istiğfar edip, hatalardan pişman olup, “nefs muhasebesi” yapması gerekenlerdeki bu pervasızlık, ancak hasta ruh haliyle izah edilebilir. Tedavisi de ‘hastalığın kabulü’yle başlar. Çünkü ‘hasta olduğu halde hastalığı kabullenememe’ kanser dâhil hastalıkların en tehlikelisidir. Ölçüsüzlüğün, dengesizliğin güzeli olmaz; gerekçesi mazereti hiç olmaz. Âdab yok, büyük-küçük yok, hak-hukuk yok, edeb-hâyâ yok! Kendimizi aldatmayalım. Düzelip, ıslah oluncaya kadar insan ilişkilerimize çeki-düzen verelim. “Örnek olma”ya bakalım. Faydalı olamıyorsak, zararlı olmayalım. Islah edemiyorsak ifsat etmeyelim. Çâre olamıyorsak problem üretmeyelim, problem olmayalım. ‘Hadi oturup konuşalım’ denebilir. Ne konuşacağız? Konuşacağız da ne olacak? Hâlden anlamayan sözden anlar mı? İç dünyamızı tamir etme zaruretini, ihmal etme gafletini çare gibi görmek akılla bağdaşmaz. Öyleyse düşüneceğiz. İnsanlığımızın azalması üzerinde de düşüneceğiz. Zor da olsa, ağır da gelse, kavramlar bizi yorsa da, düşüneceğiz. İnsanlığımızın azalması, zaten bu gibi zaaflarımızın ve aldanışlarımızın getirdiği bir sonuçtur. Bunu bir düşünce konusu olarak da görebilirsiniz: “İslâm ve insanlığımız” bahsini. ‘Biz Elhamdülillah Müslümanız’ diyor herkes. Peki, bunun icapları nerede? Bu hayatın ve insanlığımızın gerçekliğini, sahihliğini (sahiciliğini) anlıyor olsaydık bahse konu durumlara düşmezdik. 

Rabbim! Hepimizi nefsin elinde oyuncak olmaktan muhafaza buyursun. Hepimize dünya ahiret saadeti lütfetsin inşallah.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Salih

Biz Elhamdülillah Müslümanız’ diyor herkes. Peki, bunun icapları nerede?20 senelik (özgürlükler noktasından)dindar iktidar,daha zinayı suç sayamadı.Süresiz nafakayı süreli hale getiremedi.Daha namazı kim kılar.Orucu kim tutar.

Avb

Sayın yazar insanı enson terk edecek duygu riyaset duygusudur bu bahsettiğiniz insanlardada bu duygu çok yoğun bir şekilde mevcuttur onun için bunları ancak ölüm uyandırır bunlar ıslah edici olduklarını söyleyen bozguncuların ta kendileridir dünya hırsı basiretlerini kör etmiş.ALLAH CC tez zamanda ıslah eylesin.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23