• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Kadın ve Aile Meselesi

30 Kasım 2019
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Günümüzde hep tartışılan mesele; kadın ve aile. Adına pozitif ayrımcılık yapılacak diye erkeğin belinin bükülmesine sebebiyet veren uygulamalara taraf olunamaz. Doğrunun yanında olmak, yanlışın karşısında olmak üzerimize düşen bir vecibedir.

Çocuksuz ve kısa süreli evliliklerin sona ermesinden sonra, hele de kadının kusurlu olduğu örneklerde, kadına ömür boyu nafaka ödenmesine hükmedilmesini nereye koyacaksınız?

Hüküm tesis edilirken aşırıya kaçılmasının, aileyi koruma diye çıkılan yolda, erkeklerin evlenmekten kaçmalarına sebep olunması da facia.

Kadınların eşitlik talebiyle sarsılan bir aile modeli var. Anne baba ve çocuklardan oluşan, babanın çalışıp evin geçimini üstlendiği, annenin de evde oturup çocuklarını büyüttüğü aile modeli. Bu modeli iptale çalışmanın doğruluk tarafı olur mu/olabilir mi?

Kadınların iş hayatında aktif rol aldığı Müslüman ülkeler dahil bütün dünyada böyle oldu.

Aile, kadınların çalışma hayatına katıldığı zamandan bu yana, yani sanayileşme döneminden sonra, aile çatırdıyor. Kadının yeri evi/yuvası çoluk çocuğu ile beraber olması. Kadınımızı evlerine/yuvalarına döndürmek tek çaredir.

Şehir hayatında düzgün hayat standartlarına ulaşabilmek için kadınların gelirine ihtiyaç duyulur hale geldi/gelindi. Erkekler de sorumluluk şuurunu zedeledi/kaybetti. Lüksün, israfın, konforun, özentinin (taklitçiliğin) yaygınlığı; sabrın, şükrün, kanaatin, sadeliğin yaşanan hayata yansımaması da ayrı bir dert oldu. İhtiyaçlarımızı biz belirleyemez hale geldik/getirildik. Ev tutarken bile eşyaya göre ev; eve göre eşya değil. Tek kişinin çalışmasıyla bir aile idare edilmesine müsaade etmiyor. Eğitimli, eğitimsiz çoğu kadın çalışmak zorunda kalıyor. Olan da bu karmaşa içinde sevgisiz ve ilgisiz kalan çocuklara oluyor. ‘Ana kuzusu, ana kokusu’ sözü bile unutuldu.

Evinin, kocasının hizmetinde bulunmayanlar, çalıştıkları yerin hizmetçisi oldular.

Bir zamanlar ebedi, doğal, hatta ilahi sayılan değerlerin artık kaba kuvvetle kabul ettirilmeye çalışılması bile ailenin içinde bulunduğu kriz durumunu anlatmaya yetiyor. Aileyi ayakta tutmak için ‘ne yapılabilir?’ sorusunun cevabı: Ailenin maddi/manevi ihtiyaçlarının paylaşılması, sorumluluğun idrak edilmesi, nefs muhasebesi, çocukların büyütülmesinde ve birbirlerine sağladıkları desteğin ihmal edilmemesi.

Yanlış teşhis, yanlış usul/metod, yanlış hukuk sistemi, yanlış kanunlar, vs. bu ayırımı görmek ve gereğini yapmakla işe başlamalıyız. Boşanma oranlarının hızla arttığını herkes biliyor. Boşanma ailenin dağılması demek ise, yapılacak iş boşanma sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmak değil mi? Bu sebeplerin başında geçimsizlik varmış. Ama geçimsizlik ne? Geçimsizliğin sebepleri sadece ekonomik mi? Mahremiyet sınırlarının bulunmaması, eşlerin başkalarıyla ilgilenmeleri, gözünün dışarıda olması, huzuru işyerinde ve arkadaşlarının yanında araması, iffeti zedeleyen muhtelif ilişkiler.

Kadına karşı şiddeti önleme adı altında yola çıkanların kimisinin kurguladığı, kimisinin de öngöremediği “evden uzaklaştırma-şiddetin tahrik edilmesi” sarmalını karşımıza çıkaran 6284 sayılı kanun kabul edildikten sonra, kadına karşı şiddet arttı. Kadına değer verilmediği gibi kapitalizmin uşağı yaptırılıyor. Tamamen teşhir metâı. Edep ve hâyâ kaybettirilerek; her mal satışında hep gündemde. Kadınlığını mal satışında kullandırtma meselesi!

Ne erkeğimiz, ne kadınımız, ne çocuklarımız huzur buldular. Dünden daha mutsuz hale düşürüldüler. Feminizm; kadın düşmanı, kadını düşünmez, kadını güç ilişkilerinin nesnesi ve kölesi yaptığı halde bürokratların, danışmanların, hazırladıkları konuşmalarda bile etkileri görülür halde. Aile son kaledir. Ailenin en güçlü son kalesi ise Türkiye’dir. Böyle olduğu içindir ki; Türkiye’de aileyi çökertecek projeler her tarafta yaygın hale getirilirken aile ve gençlerden öncelikli sorumlu olanlardaki bu rehavet, bu vurdumduymazlık, onlarla beraber olmaları affedilecek bir hata değildir. Dertli ilim ve fikir adamları boşuna mı söylüyorlar: ‘Aileyi koruyamazsak insan türünün yok olmasına engel olamayız.’ Aileyi savunamazsak, insanı savunamayız. Aileyi kaybedersek, insanı kaybederiz, insan kalamayız.

Nikâh, Yüce Allah’ın adını şahit tutarak eşlerin bir ömrü paylaşmak üzere birbirlerine verdikleri sözdür. Nikâh, kadın ve erkeğin, gönül rızası ve hür iradeleriyle beraberce yüklendikleri ahlâkî ve hukukî bir sorumluluktur. Kültür ve geleneğimizde evlilik, sadece iki insanı aynı çatı altında buluşturmak değildir. Bilakis evlilik, toplumu ve nesilleri korumak amacıyla atılan sağlam bir temeldir. Aile olmak, sevgi ve saygıyla, şefkat ve merhametle, ilgi ve hassasiyetle hayatı paylaşmaktır. Aile olmak, dünyanın türlü meşakkatlerini beraberce göğüslemektir. Sevinci ve kederi, varlığı ve yokluğu birlikte yaşamaktır. Aile olmak, iyi günde, kötü günde vefakârlık ve fedakârlıkla bir bütünü tamamlamaktır.

Rabbimizin adıyla, bir ömür devam etmesi niyetiyle başladığımız birlikteliğimize insanları da şahit tutarız.

Evlilik, tek taraflı bir menfaat ilişkisi değildir. Aksine evlilik, kadın olsun erkek olsun eşlerin istikballerine beraberce karar vermeleridir. Bir başkasının iradesini esir alma, onun üzerinde mülkiyet iddiasında bulunma ve geleceğini belirleme hakkı ve yetkisi hiç kimsede yoktur. Canların yegâne sahibi Allah’tır. Ve Peygamberimizin dilinde eşler birbirine emanettir. Rabbimizin en güzel nimetlerinden biri ailedir. Aile, insanı hayata gözlerini açtığı anda sarıp sarmalar. Koruyup kollar ve bağrına basar. Aile, Rabbimizin rahmeti ile desteklediği, çocuklar ve temiz rızıklar ihsan ederek güzelleştirdiği mukaddes bir yuvadır. Aile insan için huzura ermenin ve güven duygusunu derinden hissetmenin adıdır. Aile, muhabbetin, neşenin ve lezzetin paylaşılarak kıymet kazandığı yerdir. Vefanın fedakârlıkla, imanın ihsanla, bilginin hikmetle ve sevginin hürmetle harmanlandığı bir eğitim ocağıdır. Aile bizim en değerli hazinemiz, vazgeçilmez değerimizdir.

Dinimize göre erkek ve kadının yaratılış gayesi birdir. Her ikisi de değerlidir, temel hak ve dokunulmazlıkları vardır. Kulluk ve sorumluluk, mükâfat ve ceza, iffetli ve onurlu bir hayat yaşamada aralarında hiçbir fark yoktur. Aile bireylerinden her biri, diğerini hoşnut etme gayesini davranışlarının merkezi yapmalıdır. İslam, bizlere aile saadetinin ve mutluluğunun yollarını göstermiştir. Peygamberimiz, aile hayatında en güzel örnektir. O örneklik, aileye ihsanın, iyiliğin ve adaletin yaşanmasını/yaşatılmasını sağlar. “Sizin en hayırlınız ailesine en güzel şekilde davranandır. Ben, aranızda ailesine en güzel davranan kişiyim” buyurur. Ailede karşılıklı anlayış hâkim olmalıdır. Sevinç, keder, yorgunluk ve sıkıntılar paylaşılmalıdır. Aile fertleri arasında yardımlaşma ve dayanışma asıldır. Ailede her fert sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Alınan kararlarda istişare hâkim olmalıdır. Ailedeki her fert, kendisinden daha çok karşısındakini düşünmelidir. Anne-babalar hem birbirlerine hem de çocuklarına karşı, şefkat/merhamet/sevgi/saygı göstermelidir. Ailenin huzuru, milletin ve ümmetin huzurunun alt yapısıdır. Devletler bile aile ile yaşar, ailenin yıkılması ile yıkılır. Bu yüzden ebeveynler, sorumluluklarına uygun hareket etmeli ve çocuklarını asla ihmal etmemelidir. Peygamberimizin; “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter” nebevi uyarısına kulak vermelidir. Yüce Rabbimizin emaneti olan ailemizi gözümüz gibi koruyalım. Gün gelip emanetin sahibi olan Allah’a hesap vereceğimizi aklımızdan çıkarmayalım.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

O.U.

Kaleminize yüreğinize sağlık, öncelikle bu kadın olaylarının bu derecelere gelmelerinin sebebi bu feminizm diye yaygara koparan ç.h.p. ve bu zihniyetin inlsanları yani laikciler şunu bilinki hiç bir kitapta kadının çalışması yazmaz caiz değildur ama siz maneviyat bilmediğiniz hep madde peşinde koştugunuz için bu meseleleri bu hallere getirip müslümanın aile yaşantısına darbe vurmak maksatlı bu olayları körüklediniz be entel dantel maddeci laikci bozuntuları evin reisi çalışır eve bir rızık getirir ve bu rızıkla o ev geçinir gider ama siz bir israf lüks sevdası yüzünden birazda din düşmanlığından bu olayları devamlı körüklüyor ailelerin dağılmasına çocukların boynu bükük kalmasına çanak tutuyorsunuz bir evin hanımı evin reisinin getirdiğinle yetinmesini bilirse o ev gül gibi geçinir .

Alo

Eskiden avrupada da kadinlar çalışmıyor. Evin gecimini erkek sağlıyordu. Peki, peygamberimizin eşleri olan annelerimiz, kızları çalışıyor muydu? Çalışmıyor muydu? Kur-an'i Kerim kadınlar kesinlikle çalışmamalı diyor mu?
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23