• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Hadis-i şerifler ışığında düşünelim!

24 Haziran 2018
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Rasûlullah aleyhisselam buyurdular:

“Dünyaya karşı zâhid ol, ona rağbet gösterme ki, Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde bulunan şeylere karşı zâhid ol, onları isteme ki, insanlar da seni sevsin.” (İbn-i Mâce)

Mü’min, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine nâil olabilmek için, Peygamber Efendimiz’in nezih hayatını kendi hayatında tatbik etmeye gayret göstermeli ve O’nu her şeyden daha çok sevmelidir. Zira unutulmamalıdır ki, Allah Teâlâ’nın kulunu sevdiğinin ilk alâmeti, kulun Hazret-i Peygambere ittibâsı, O’nun gönül dokusundan nasip alabilmesi, gerek inanç gerekse amel olarak Sünnet-i Seniyye’yi gücü nisbetinde yaşamaya çalışmasıdır. Allah’ı gerçekten seven bir kul, O’nun Habîbi’ne tâbî olur. Peygamber’e tâbî olan bir kulu da Allah Teâlâ sever. Böyle bir çizgiden uzak kalanlar için ‘Allah sevgisi’ kuru bir iddia olmaktan başka bir mânâ taşımaz.

Peygamber Efendimiz’in; “Kişi sevdiği ile beraberdir” hadîs-i şerifini de iyi anlamak gerekir. Çünkü bu beraberlik, dünya hayatında Efendimizle olan hâl beraberliği, fiil beraberliği, hissiyat ve fikriyat beraberliğidir. Âhirette Peygamber Efendimizle ve sâlih kullarla beraber olmak isteyen bir mü’min, daha bu dünyada iken Efendimizin güzel ahlâkıyla ahlâklanmalı, sâlih mü’minlerin fazîlet dolu hâlleriyle hâllenmelidir.

Peygamber Efendimiz de ümmetine, Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine nail olabilmek için, sahip olunması gereken hasletleri ve yapılması gereken fiilleri, âdeta bir reçete gibi hadis-i şerifleriyle bizlere bildirmiştir. Bizler yazımızın elverdiği ölçüde birkaçını zikretmeye çalışalım. Evvelâ şu hadis-i kudsi ile başlayalım:

Peygamber Efendimiz Cenabı Hakk’ın şöyle buyurduğunu bildiriyor:

“Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle Bana yakınlık kazanamaz. Kulum Bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır. Nihayet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben onun (âdeta) işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden kalbi ve konuşan dili olurum. Ben’den her ne isterse, onu mutlaka veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî, Müsned, Heysemî)

Diğer bazı hadîs-i şerîflerde de Rasûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Allah, takvâ sahibi, gönül zengini ve kendisini ibadete vererek şan ve şöhretten uzak duran, nefsinin ıslâhı ile meşgul olan kulunu sever.” (Müslim)

Hangi toplumda olursak olalım, bulunduğumuz yerdeki müslüman kardeşlerimizle gönül birlikteliği içerisinde, Peygamber Efendimizin güzel ahlâkından ibaret olan takva hayatını yaşayabildiğimiz nisbette Cenabı Hakk’ın muhabbetine nail oluruz. Allah’ın sevgisi gönüllerimizde yer etmeye başlar. Rızasına muvâfık hareket edildiği müddetçe de bu yakınlık artar. Allah’a güzel bir kulluk edebildiğimiz ölçüde de Cenabı Hakk’ın yardımı gelir ve bizi muhafaza eder.

Sünnetin canlı tutulması

Peygamber Efendimiz dinin yaşanma şekli demek olan sünnetin canlı tutulmasına büyük önem verirdi. Bunları çocuk, genç, yaşlı demeden bütün ashabına öğretir, sünnetinin hiçbir zaman ihmâl edilmemesini isterdi. Bir gün Medineli sahabi Bilâl İbni Hâris el-Müzenî’ye “Bilâl şunu öğren!” buyurdu. Resûl-i Ekrem’in âdeti böyleydi. Önemli bir şey öğreteceği zaman önce muhatabının dikkatini çeker, merakını uyandırırdı. Özel bir dikkat ve ilgiyle öğrenilen bilgilerin kolay unutulmayacağını çok iyi bilirdi. Bilâl merak etti “Neyi öğreneyim, yâ Rasûlallah?” diye sordu. İkinci defa “Şunu öğren, Bilâl!” buyurdu. Aynı tembih üçüncü defa gelince Bilâl İbni Hâris bütün dikkatini Rasûlullah’a verdi. Peygamber aleyhisselâm ona unutulan, ihmâl edilen bir sünneti, bir din esasını yeniden hayata sokmanın öneminden bahsetti. Kendisinin vefatından sonra uygulamadan kalkan bir sünneti kim yeniden hayata geçirir, insanların onu yapmasına vesile olursa, o sünneti uygulayan her bir şahsa verilecek sevabın bir katı da ona verilir buyurdu. 

Yine bir gün Efendimiz henüz çocuk yaşta bulunan hizmetkârı Enes İbni Mâlik’e “Yavrucuğum!” diye seslendikten sonra şunları söyledi: “Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar gönlünde kimseye karşı kin beslemeden durabiliyorsan, bunu yapmaya çalış. Oğlum! İşte bu benim sünnetimdir. Benim sünnetimi kim canlı tutarsa, beni seviyor demektir. Beni kim severse, cennette benimle beraber olur” (Tirmizî, İlim)

Biz elbette sevgili Peygamberimizi canımızdan çok severiz. Onun yaptığı ve yapılmasını istediği her şeyi hayatımızın bir parçası haline getirmek, böylece cennette onunla beraber olmak isteriz. Bu bizim en büyük dileğimizdir. Hal böyle olunca, bir ömür boyu yapacağımız sünnetleri öğrenmemiz gerekir. Resûlullahın nasıl yiyip içtiğini, nasıl oturup kalktığını, nasıl alıp verdiğini, nasıl ağlayıp güldüğünü bilmemiz gerekir. Bunun için de sevgili Efendimizin söz ve davranışlarını bize öğreten hadis kitaplarını çok okumamız, onları aile fertlerimize okutmamız, bu konular etrafında sohbet etmemiz gerekir.

İyi bir müslüman olmanın yolu, Rasûlullah’ı her hususta kendine rehber edinmek, onun ihmâl edilen, unutulmaya yüz tutan hayat tarzını yeniden canlandırmak, kısacası sünnetini ihyâ etmektir.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23