• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Batasıca Batı’yı iyi tanı!

09 Eylül 2018
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Önce batıdaki sıralamayı belirtelim: Partinin üstünde demokratik rejim, onun üstünde devletin bekası, onun üstünde millet vardır. En üstte ise, hak ve adalet mefkuresi! Ben katmadım, tarihi gelişimi anlatan kitaplar öyle söylüyor. Gaye-vasıta münasebetleri bakımından durum budur. Ruh ve fikir, tepeden aşağıya yayılacaktır. Her halka; evvelinin gayesi, sonrasının vasıtasıdır. Batasıca Batı’cı geçinenlere hatırlatmak istiyorum. Peşinden süründükleri, râm oldukları Batasıca Batı’yı anlamadan kendi ülkesini, değerlerini sevmezler/sevemezler. 

‘Sıhhat’ bozulduğu zaman, bütünlük kaybolur, zincir kopar. Mesela Ortega şöyle diyor: ‘Vasıta, gaye halini alır. Devlet millet için değil, millet devlet için var olmaya başlar. Halk, devlet makinesinin yakıtı olmak durumuna düşer.’ (Kitlelerin İsyanı kitabına bakılabilir.) 

Bir diğer Batılının tabiriyle ‘devletin temeli olan aile’ çöker ve devletin özünü oluşturan milli ruh kurur. Gaye haline getirilen her vasıta, çürür gider. 

İnsanın, maddeten ve manen sıhhatli yaşaması için gerekli olan şartları temin etmesini devletten istemeye hakkı vardır. İnsanın hakları ve hürriyetleri, maddi-manevi, ferdi, ailevi, sosyal, milli, siyasi ve evrensel yönleriyle bir bütündür. İnsan haklarına, mevkii ve görevi ne olursa olsun, her insan ve her müessese riayet etmek mükellefiyetindedir. “İnsan hakları” kavramı, Batı’da, bazı insanları insan yerine koymayan uygulamalardan sonra ortaya çıktı. Bu, kendi içlerinde sınıfsal yapının, kendi dışlarında ise “kendilerinden (Batılı) olmayanı insan saymama”nın sonuçlarıyla ilgiliydi. Bizim kültürümüzde bizim geleneğimizde “insan” dünyanın en değerli varlığıdır. Bütün tabiat ona Musahhar kılınmıştır, onun istifadesi için yaratılmıştır. İnsan; eşref-i mahlukattır; ahsen-i takvim üzere halk edilmiştir, zübde-i alemdir, ebediyet yolcusudur, kutsal emanetin taşıyıcısıdır. Bir tek insana (ferde) zulmeden, bu manaya tecavüz etmiş olur. Yani; Allah’a isyan etmiş olur. İnsanın, manasını ve değerini anlamadan, haklarını, görevlerini, sorumluluğunu, şerefini anlamak mümkün değildir. Batı’dan ‘insan hakları’yla ilgili olarak alabileceğimiz bir şey yok bizim. Kendimizde değilsek, taşıma suyla değirmen zaten dönmez. Kendimizdeysek; almak değil vermek, öğrenmek değil öğretmek durumunda olduğumuzu açıkça ve kolayca görürüz. Batı’da ‘almak’ var, ‘vermek’ yoktur. Bütün sistemleri (sosyal-hukuki-iktisadi-siyasi) bu esasa dayanır. Güçlü olup alacaksın! Teşkilatlanacaksın, kavgasını yürütüp alacaksın. Fakat güç eşitliği olmadığına, olamayacağına göre; Batılı mantıkla ve felsefeyle ‘adalet’ hiçbir zaman sağlanamaz, sağlanamamıştır. Sömürünün ve zulmün sadece türü ve rengi değişir. ‘İnsan hakları ortak payda olsun’ deniliyor. ‘Ortak payda’nın anlamı ne? Paylardaki durum ne olacak? Bu benzetmenin kültürel mantığı yok. Aynı tabiri kullanmak gerekirse; öyle bir ortak payda (ortak değer) olmalı ki, mahiyetinin zaruri neticesi olarak payları dengelesin. ‘İnsan hakları’ kavramı, kültürel bir derinlik ve genişlik kazanmadıkça, malum (Batılı) metinlerden ibaret haliyle insanlığa hiçbir şey vermez. Bir tarifsizlik (tanımsızlık) buhranı içine düşülmesinin izahı buradadır. Vatan, millet ve devlet düşmanlıkları ile ihanetleri tescilli olanları, kendi uşaklığını yaptıkları için ülkemizi basın özgürlüğü olmayan ülke olarak tanıtmalarının mantığı var mı? İnsan haklarından adaletin tecellisine kadar ihanet şebekelerine, terör devletin uşaklığını tercih edenlere ‘ortak payda’ uygulaması ne zaman? Yapılan katliam, sömürü, soykırım zulmüne kılıf arayacağınıza zalimliğinizden vazgeçip mazlumun yanında olun! Asla unutulmamalıdır ki; hayır ile şer arasında, doğru ile yanlış arasında, ihanet ile sadakat arasında, nur ile zulmet arasında, gaflet ile basiret arasında, istikamet ile dalalet arasında, hak ile batıl arasında, izzet ile zillet arasında, maruf ile münker arasında tarafsız olunamaz. Ya o’nu, ya diğerini seçeceksin. Birine karşı olan tavrın, diğeriyle olan münasebetini de ortaya koyacak. Muallakta kalmak Yok olmaktır. Bir şeyi yapmamak bir başka şeyi yapmış olmaktır. Doğruyu yapmamak yanlıştır, yanlışı yapmamak doğrudur. Tarafsızlığı mesuliyetten kaçışın vasıtası olarak kullanmak, mesuliyet hükmünün en ağırına müstehak olmaktır. İnsan, meseleler içinde yaşıyor. Ama insanın içinde yaşayan meseleler de var. Bunlar çözülmeden diğerlerine sıra gelmez. Her şey, yaşama sebebinin korunmasına bağlı. Gayretli, sabırlı ve kararlı olmaya mecburuz. Olaylar, gündemler bizi peşinden sürüklememeli. Her yaşanan olayda değerlendirmemiz “Allah için sevmek, Allah için buğz etmek” ölçüsüyle olmalı.

Batı senin hiçbir zaman Batılı olamayacağını bilir. O’nun gayesi “seni sen olmaktan çıkarıp kendisine tabi kılmak”tan ibarettir. Bir kere sen Müslümansın. Ilımlı ol, kıvrak ol, nasıl olursan ol; her durumda yine Müslümansın. O’nu yaşasan da, yaşamasan da öylesin. Batı’nın gözünde hep öyle kalacaksın. Müslümansın, “Dünün Osmanlısı”sın. 

Çok çağdaş hale de gelsen yılbaşılarını çam fidanlarıyla da kutlasan, başarılarını şampanya patlatarak da noktalasan, üryan dolaşıp püryan da olsan, pornonun, rüşvetin, faizin, çıkarcılığın fırıldağını da üflesen; ‘ben o eski ben değilim!’ diye de bağırsan da. 

Batı’nın gözünde Doğu’lusun, Müslümansın, dünün Osmanlı’sısın. ‘Ne hale getirdim onları!’ diye kıs-kıs gülse de, sen kendin olmaktan çıksan da seni kendinden saymaz.

Sana Batıcılığı empoze eden Batı; senin Batılı olamayacağını, sadece kendinden uzaklaşacağını, bir gün bunun tersinin de olabileceğini bilir. Batı’yla en verimli münasebetleri tesis etmenin yolu şahsiyetimizi bulmaktır. Ruh köküne bağlı bir dünya görüşü ve kalkınma anlayışı ortaya koyarsın. İktisat politikanın dengesi bunlara göre oluşur. Kademe-kademe, halka-halka, şahsiyet bütünlüğünün her türlü tezahürü kıvamını bulur. İnsanını o’na göre yetiştirsin. Sonra her türlü mesele, her türlü engel-çengel, her türlü mücadeleci ve müzakereci buyursun gelsin! Lider Türkiye’den rahatsız olan ‘şer ittifakı’na dikkat! Son yaşadığımız/bize yaşatılan darbe girişimlerinden, ekonomik krizlerden, ABD’nin yaptıklarından/yaptırdıklarından, İsrail’in estirdiği devlet terörüne varıncaya kadar. Unutulan/unutturulan Kur’an-ı Kerim’deki âyet: Ve mekerû ve mekerallah…

Tertib-i İlahi elimizden tutmuş, bizi rahmet mecralarının bir kenarına götürmüş. Şükürden aciziz, ama bu halin şuurunda olmaya mecburuz, mazhar kılındığımız nimetlere liyakat yolunda gayret göstermeye mecburuz. Bunca himaye ve lütuf sonrasında gafletten büyük bela olmaz. Bunu hiç unutmayalım. Mazeretimiz yoktur. Her mü’min için büyük bir gayret ve sorumluluk vazifemiz olduğunu unutmayalım. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23