• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Süfyaniyetin Dördüncü Rüknü Feto’dur

23 Eylül 2020
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Bediüzzaman Said Nursi, Deccal ve Süfyan ile ilgili olarak hadislerde geçen bu dehşetli şahıslardan bahsederek Müslümanları dikkatli olmaya davet etmiştir. Bu hususu 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden 7-8 yıl önce dile getirmiş dostlarımı uyarmaya çalışmıştım. Bu yazım bazı internet sitelerinde en çok okunan yazıların başında yer alıyordu.

Şualar isimli kitabında (8. Şua) Bediüzzaman şöyle der: “Hem de "İnna A'tayna"nın sırrı kısmen tahakkuk etmiş. Çünki Süfyaniyetin dört rüknünden en kuvvetlisi ve dehşetlisi bütün bütün çekildi. Kabir altında azab çekiyor. Ve en büyüğü dahi alâkası bilfiil çekilmiş. Mason komitesinin mahkûmu ve âleti olup azabıyla meşguldür. Yalnız onun gölgesi hükmediyor. İleri tecavüz etmemekle beraber kısmen geriliyor. Bâki kalan iki şahıs ise, ellerinden gelse tamire çalışacaklar”.

İşte bu haşiyede geçen Süfyaniyetin dördüncü rüknü ile ilgili olarak bir çok yazı kaleme alınmış çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Bediüzzaman ilk üçü hakkında açık ve ismen belirttiği halde Süfyaniyetin dördüncü rüknü hakkında isim vermemiş meçhul bırakmıştır. Bu konuda Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Diyanet Reisi Mehmet Rıfat Börekçi’nazara verilerek Süfyaniyetin dördüncü rüknü olabileceği çok söylenmiştir. Bunun dışında Celal Bayar içinde benzer değerlendirmeler yapılmıştır.

Öldüğü 1941 yılına kadar Diyanet reisliği görevinde bulunan Börekçi, tek parti rejiminin dine karşı uyguladığı baskının bir aracı olmuş ve yapılan tahribatta mühim bir mevki edinmiştir. Dördüncü rüknün ulemadan olması konusunda bu iddiayı dile getirenler haklı olmakla birlikte (diğer üç sahıs asker kökenlidir) ülkemize ve dinimize yapılan tahribat konusunda Feto ile karşılaştırılınca; Börekçinin bu zındığa karşı çok masum kaldığı anlaşılmaktadır. Zira aşağıda geçen metinler incelendiği takdirde değerlendirmeme hak verilecektir.

On yıldır sıkça sorulan bu sorular üzerine sadece bir kaç tanesini arz edeyim:

1. Bediüzzaman bir mektubunda Bekir Bey’e şunları söyler: "Evet ben başka memlekette dünyaya gelmişim. Fakat Cenab-ı Hak, beni bu memleketin evladına hizmetkâr etmiş ki, 9 sene mütemadiyen bu memleketteki milletin (ondan) dokuz kısmının saadetine kendi dilleriyle (Türkçe ) hizmet ettiğim bu havalideki insanlara malumdur." İlginçtir ki yıllar önce yazdırmış olduğu bir kitabında geçtiği üzere F. Gülen'e sorulduğunda “niçin hayatta iken Bediüzzaman'la görüşmedin?” sorusuna verdiği cevabında der ki “Said, Kürttür...”

2. Sırrı İnnaataynada geçen şu husus çok manidardır: "Evet o işi yapan ise küçük Deccallerdır ki, Büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenası, ulemanın fenasıdır. Yani dalaletin en fenası, ulema-is sû’ namı altındaki bir kısım bedbaht kisve-i ulemada, dinini dünyaya satmış adamlardan gelir." Demek ki İleri karakol olarak ifade edilen Süfyaniyetin 4. Rüknü ulemadan olacak...

3. Mektubatta geçen altı desiseyi Şeytaniyeden mühim bir kısım (Çünki iki paragrafta üst üste “en tehlikelisi odur ki” şeklinde dikkat çekilmiştir): "Bir şey daha kaldı, en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler'in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın" Evet aşikar bir şekilde görünüyor ki Bediüzzaman'a "pir-i mugan" yani yaşlı meyhaneci, saki anlamına gelen bir ifadeyi kullanan Feto’dur. Nurların sahteleştirilmesi (Sadeleştirilmiş Külliyat) konusunda gösterilen çaba, Nur risalelerinin gözden düşürülmesi ile açıklanmaktadır. Bahsi geçen metinde geçen "en tehlikelisi" ifadesi 4 defa tekrar edilmesi önemlidir. Risale-i Nur'da mübalağaya rastlanmamıştır. Fakat 3 defa en tehlikeli olarak ifade edilen hususun kıskançlık olduğu ve bunun çok tehlikeli sonuçlar doğuracağı açık ve sarih bir şekilde ifade edilmiştir. Feto bu kıskançlık duygusunu yenemediği için en tehlikeli duruma yani Süfyaniyetin Dördüncü Rüknü olma felaketine düşmüştür.

4. Yine sırrı innaatayna da geçen "Öyleler alim değil (onlar yük taşiyan eşekler gibidirler) ayeti altında dahil oluyor”. Bilginin iman olmadan bir işe yaramayacağını hatırlatan bu ayete dikkat çekilmektedir. İşte bu küçük Deccallerden 100 sene sonra Büyük Deccal’e işaret vardır." Yani 3 küçük Deccallerden 100 sene sonra Deccalin zuhur tarihi gelir. (Küçük Deccaller Hilafetin kaldırıldığı tarih olan 1924 te ortaya çıkmışlardır)  "Nasılki ki bu geçmiş yüzün iki başında mason komitesinin ve onun bir mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi, o yüzün iki başındadır. Allahu a’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu küçük Deccaller komitesi, öteki başında Büyük Deccal’in komitesi bulunduğuna “inne şanieke hüvel ebter” ayeti işaret ediyor. “Bu işaretle şimdilik iktifa ediyorum" demiştir.

5. Allahu a’lem bu gelecek yüzün dahi bu başında bu Deccaller komitesi, öteki başında Deccal’in bir başka komitesi bulunduğuna ve bu kişinin bir özelliğin de bulunduğu “inneşanieke hüvel ebter” dikkat çekilmektedir. Yani o dehşetli şahsın çocuksuz olacağına işaret vardır.

6. Beşinci Şua’da izah edildiği gibi Deccal’in Horasan taraflarında zuhur edeceği hadisi vardır. O tarihlerde Türkler yoğun bir şekilde İran’ın Horasan civarında olduğu için bu kavim içinde bulunacağına dair rivayetler vardır. Bununla birlikte ilginç bir noktada şudur ki Erzurum’un Hasankale (eski ismi ile Pasinler) ilçesi Horasan ilçesine yakın hatta komşu bir yerdir. Horasan civarında zikredilmesi aynı zamanda Feto’nun bulunduğu köye işaret etmektedir.

Daha çok fazla madde ileri sürebilirim. Lakin şimdilik bu kadarını yeterli olacaktır. Bütün bu hususları dile getirmenin en önemli gayelerinden bir tanesi Paralel yapı içerisinde bulunan zavallıların bu dehşetli vaziyeti görüp tedbir almaları ve tam bir fitne kazanı haline dönmüş olan FETÖ örgütünün tasfiye edilmesine yardımcı olmalarını sağlamaktır.

Her düşünceyi kabul etmek gerekmez. Akıl ve kalp terazisine koyup mihenge vurduktan sonra “altın mı bakır mı?” demelidir. Bu konuyu yıllardır dile getiriyorum ta ki dostlarım bu dehşetli kişinin tuzağına düşmesin, vesselam...

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

resul

Tamamen zanna dayalı ve Kur'anla ilgisi olmayan gaybi konuları ayete dayandırmak doğru bir şey değil. Kur'anın davinci şifresi gibi şifrel bilgilerinin anahtarı bediuzzamana mı verilmiş. Sonra deccal, süfyan , mehdi neden türkiyede dolanıyor, başka yer mi yok.

Fatihist

Mansur Yavas a olmadik yalanlari, iftiralari hic utanmadan atmistin.Ayan beyan secim icin yapilan kumpasti bunlar.Bunlar Fetö metodlariydi.Hala Fetö usakligini birakmadiniz. Mansur Baskan bu iftiralardan, sizin mahkemelerinizde beraat etti.Iftirayi atan sizin deyiminizle "Hatirli Isadami" araniyor mahkeme tarafindan. Insan icine cikarken utanmiyormusun, arlanmiyormusun? Bizi dinden soguttunuz, sizler yüzünden gencler baska inanclara yönelir oldular.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23