• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Paris Elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Kanal Raporu

30 Aralık 2019
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Bundan tam 300 yıl önce Paris’e Osmanlı Elçisi olarak atanan Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Fransa’da bulunduğu süre içerisinde edinmiş olduğu bilgileri “Sefaretname-i Mehmet Çelebi” ismi kitabı ile yayınlamıştır. Kitabında yük ve yolcu taşımacılığı maksadı ile yapılmış su kanalları ile ilgili olarak detaylı açıklamalar yapılmıştır.

Akdeniz sahilindeki Toulouse limanından Atlantik sahilindeki Bordeaux limanına kadar gemi ile seyahat eden Mehmet Çelebi, suyollarının önemini bundan 300 yıl önce keşfetmiş ve bunu bir seyahatname raporu ile Padişah 3. Ahmed’e arz etmişti. İşte Fransa’nın bu dönemde nasıl bir gelişme gösterdiği ve dünyanın en büyük devletlerinden birisi haline geldiğini bu seyahatname kayıtlarından anlayabiliyoruz.

Med-cezir (gel-git) akıntılarından yararlanarak suyollarında gemi taşımacılığı yapmak tarihin çok eski dönemlerinden beri sık rastlanan bir durumdur. Bununla birlikte denizlerin önemini idrak edememiş özellikle bozkır kültüründen gelen insanlar, Osmanlı’nın gerilemesine hatta çökmesine neden olmuştur.

Bugün yani 2019 yılında dahi Kanal İstanbul gibi çok önemli projelere karşı çıkan insanlara rastlayabiliyoruz. Bu durum ülkemizde denizcilik kültürünün ne derece zayıf olduğunu gözler önüne sermektedir. İşte bu nedenle Mehmet Çelebinin hatıralarına geçmeden önce denizciliğin ve suyollarının (waterway) ne derece önemli olduğunu anlamaya çalışmak gerekiyor.

Tarih boyunca insanoğlu yük ve yolcu taşımacılığında denizyolundan istifade etmiştir. İlkel sal­lardan günümüzün teknolojik modern gemilerine uzanan süreçte denizyolu ve nehir taşımacılığı çeşitli ev­relerden geçmiştir. Özellikle dünya ticareti ve tarihi açısından dönüm noktalarından biri olan coğrafi keşifler, sanayi devrimi ve ardından buharlı gemilerin icadı deniz taşımacılığının önemli bir yönüdür.

Dünya tarihi boyunca denizyoluna hâkim olabilen topluluklar gelişmişler ve refah düzeylerini art­tırmışlardır. Ülkemiz üç taraftan denizlere açıldığından jeopolitik konumu nedeniyle bu topluluk­lar arasındadır. Usta denizciler sayesinde Roma gibi Osmanlı’da denizcilik sayesinde dünyanın en büyük devleti haline gelmiştir.

Denizcilik dünya ticaretinde, siyasetinde, kısaca tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sektörel olarak dünya coğrafyasının şekillenmesinde belirleyici rol oynayan denizcilik, ülkemiz için de rekabetçi üstünlüğe sahip olduğumuz alanların içerisinde yer almaktadır.

Denizcilik sektörünün sahip olduğu stratejik önemin denizcilik alanında bilim adamlarının özgün araştırmalarını yayınlayacakları, bilgi birikimini paylaşacakları bir platforma da dönüşmesi gerekliliği açıktır.   

Ülkemiz ekonomisinin anahtar sektörleri içinde yer alan denizcilik sektörü, değişik unvan ve yeterliklere yönelik eğitim veren kurumlarının öncülüğü ile bilimsel açıdan da son yıllarda önemli atılımlar yapmıştır. Eğitim kurumlarımız sayı olarak artmış, kadrolarını güçlendirmiş, yüksek lisans, doktora derecelerine yönelik çok sayıda mezunlar vermiş, genç bilim insanlarının yetişmesine katkı sağlamıştır.

Kısaca denizcilik ekonomisi, deniz işletmeciliği ve yönetimi, deniz hukuku, balıkçılık, denizcilik tarihi gibi denizciliğin değişik alanlarında çok sayıda önemli bilimsel çalışma gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmeye devam etmektedir.

2023 Türk denizcilik vizyonu; uluslararası rekabet gücü yüksek, küresel ağ ile entegrasyonunu sağlamış, bir ülke ekonomisini öngörmektedir. İstihdamda artan paya sahip bir yapı ile yolcu ve yüklerin zamanında, güvenle ve kesintisiz ulaşımını sağlanması ve sürdürülebilirliği hedeflenmektedir.

İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşmüş, dünya denizciliğinin doğal limanı haline gelmiş, bölgesinde denge ve güven unsuru bir Türkiye için denizcilik sektörüne önem verilmesi şarttır. Deniz ticareti ve denizyolu taşımacılığı gerek tek seferde taşıdığı yük miktarı, gerekse maliyet açısından diğer ta­şıma yöntemlerine göre daha avantajlı konumdadır.

İşte bütün bu nedenlerden dolayı; Kanal İstanbul projesi denizcilik sektörünün gelişmesi açısından büyük öneme sahiptir. Dünyada ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeler ve bu gelişmelerin deniz ticaretine etkileri waterway gibi suyollarının inşasını da gerektirmektedir. Ülkemiz deniz ticaretinin son yıllardaki değişimi ve dünyadaki konumunu güçlendirmek için neler yapılması gerektiği sorusuna en güzel cevaplardan bir tanesi yüzlerce bilim adamının emek verdiği “Kanal İstanbul” projesidir.

Avrupa haritası incelendiğinde binlerce mil uzunluğunda suyolları göze batacaktır. Sadece Avrupa değil, Amerika, Asya kıtası dahi suyolları ile kaplanmış olup Türkiye ne yazık ki bu konuda çok geç kalmıştır.

Bazı siyasetçiler, Yeniçerilerin “iztemezük” yaygaralarına paralel olarak anlaşılması güç nedenler ileri sürerek ülkemizin yararına olan bir çok projeye karşı çıkmaktadırlar. Bunun vebali çok büyüktür. Bu nedenle dünya üzerindeki meşhur bir örnekten yola çıkarak işin vahametini anlatmak gerekiyor.

Wasserstrassenkreuz Magdeburg (Magdeburg Su Yolu) Avrupa'nın en büyük su köprüsüdür. Elbe nehrinin üzerinden geçen köprünün üzerinden de ayrıca gemiler geçebilmektedir. Yanlış duymadınız bu köprü gemilerin geçişi için yapılmış olup “gemi köprüsü” de denilebilmektedir.

Bir köprü ne için yapılabilir ki? Araba, hayvan, yük taşımacılığı veya tren... Fakat bu yapı köprü hakkında insanın bütün bildiklerini unutturacak bir yapıdır.  Su, daha doğrusu bir nehrin akışını sağlamak için yapılmış sadece köprüden Elbe nehrinin geçtiği Magdeburg Su Köprüsü (Magdeburg Water Bridge) Almanya'nın Magdeburg kentinde 1997'de yapımına başlanmıştır. Toplam 6 yıl inşası süren akarsu köprüsü 2003 yılında hizmete açılmıştır.

Önemli bir mühendislik çalışması olan bu köprü Elbe nehrinin istenilen güzergahta Mittelland Kanalı ile karışmaması ve üstüne üslük kocaman gemilerin üzerinden yoldan ve rahatça geçebileceği şekilde tasarlanmıştır. Almanlar bu köprüyü yaparak denizcilik konusuna ne derece önem verdiklerini göstermişlerdir. Peki, sadece Almanlar mı? İngilizlerin de denizcilikte ileri olduğunu biliriz.

Ya Fransızlar? Onlarda bu konuda çok gayretli ve denizci milletlerdendir. Paris’e elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi de seyahat notlarında Fransızların denizciliğe verdiği önemi izah etmiştir.

Bu zat; Yeniçeri ocağında iken Peç Seferinde şehit düşen Süleyman Ağanın oğludur. Kendisi de Yeniçeri ocağında yetişmiştir. Yirmisekizinci ortada hizmet gördüğü için hayatı boyunca bu isimle anılmıştır. 1720 yılında bu görevde bulunduğu sırada Fransa’ya büyükelçi olarak gönderildi. Osmanlı Devleti'nde ilk defa olarak devamlı bir elçilik görevi ülke dışına çıkan devlet görevlisi olan Mehmed Çelebi, Paris’te on bir ay kaldı. Dönüşünde, seyahati sırasında gördüklerini bir kitap halinde padişaha sundu.

Mehmet Efendinin, "Fransa’nın vesait-i umran (deniz vasıtalarının) ve maarifine dahi layıkıyla kesb-i ıttıla ederek (anlaşılmasına) kabil-i tatbik olanların takriri (uygulanması mümkün olanların raporu)" için gönderildiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Sefâretnâme’si tarihî ve edebî açıdan bu alanda yazılmış en önemli eserlerden bir tanesidir.

Kitabında İstanbul-Paris yolculuğu, Bordeaux üzerinden Paris'e varışı, detayları ile anlatılmaktadır. 1720’de Akdeniz ile Atlantik arasında Güney Fransa’da bir suyolu olduğunu öğreniyoruz. Kim bilir daha kaç yıl önce işletmeye açılmıştır?

Kitabında; XV. Louis tarafından kabul edilişi, katıldığı askeri merasimler ve Paris’in ilgi çekici yerlerini konu edinmiştir. Mehmed Çelebi ayrıca, giyimi, hali, tavrı, konuşması ve terbiyesiyle, başta saray olmak üzere, ilim ve teknik kurumlarından ve genel anlamda Fransızlardan da takdir görmüştür. Fransa o dönemde ittifak arayışı içinde ve talepkar bir konumda olduğundan elçiye gösterilen ilgi ve özeni anlayabiliyoruz.

Bu eserin yazılması üzerinden neredeyse 3 asır geçmiş olmasına rağmen ülkemizde hala denizciliğin ve suyollarının öneminin idrak edilememesi, büyük bir talihsizliğimizdir. Bu açığı nasıl kapatıp gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarız ayrı bir meseledir lakin “Kanal İstanbul” sayesinde suyollarından yararlanma kültürümüzün gelişeceğinden şüphe duymuyorum.

500 yıl boyunca Tuna nehrinden taşımacılık yapan ve Süveyş Kanalı gibi çok önemli işleri projelendiren ecdadımızdan ders almalıyız. Abdülhamid Han, 110 yıl önce Konya Suyolu projesi ile hem sulama hem de nehir taşımacılığından yararlanmak için adımlar atmaktaydı. Yeniden büyük devlet olmak için denizciliği ve suyolu taşımacılığı gündemimizin ilk sıralarına almamız gerekiyor, vesselam…

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Atçeken

İstanbulda doğal bir boğaz var, hatırlatayım dedim.

orhan inan

BU UFUK MESELESİ.İLERİYİ PLANLAMAZSANIZ,İSTİKBALİNİZİ KÖTÜ TALİHİNE TERK ETMİŞ OLURSUNUZ.KONU (MONTRÖ) NET VE AÇIK İKEN HALA YERİNDE SAYAN ASKER GİBİ "RAP RAP" YAPMANIN ,AYNI ŞEYLERİ TEKRAR TEKRAR İTİRAZ OLARAK SUNMANIN, NE AKIL İLE NE DEVLET ADAMLIĞI İLE NE DE VATANSEVERLİK İLE BİR İLGİSİ VAR..ELİN GAVURU KONUYU ANLADIĞI İÇİN HEMEN DOĞRUDAN VE İÇ DESTEKÇİLERİ VASITASIYLA MENFİ PROPAGANDAYA BAŞLADI BİLE..İSTANBUL A YAPILACAK YENİ SU YOLU,PARA DEMEK,NÜFUZ DEMEK, KALKINMA DEMEK,İTİBAR DEMEK VE STARETEJİK KAZANIM DEMEK..DÜŞÜNEN VE EMEK VERENLERDEN ALLAH(CC) RAZI OLSUN.ELLERİNİZE SAĞLIK.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23