• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Mükellef Askerlik Sistemi ve Yapılan Değişiklikler

19 Haziran 2019
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Mecliste görüşülmekte olan “Yeni Askerlik Sistemi” ile ilgili olarak yapılacak en önemli eleştiri; yasanın çok geç çıkarılmış olmasıdır. Bu konuda 21 yıldan beri dilimizde tüy bittiği halde bir türlü askerlik sistemini değiştirmediler.

Prusyalılardan kalma “Mükellef Askerlik Sistemi” ne yazık ki hala devam etmektedir. Yeni yasa ile mükellef askerlik bitmemiş fakat profesyonelleşme yolunda daha belirgin mesafe alınmıştır. Yeni yasanın bir geçiş süreci olacağını düşünüyor ve birkaç yıl sonra tamamen profesyonel askerliğe geçmeyi temenni ediyoruz.

Aslında Silahlı Kuvvetlerdeki en önemli değişiklik bir yıl önce yapıldı. Adeta devlet içinde devlet olan askeri yapı nihayet sivil otoritenin emrine girdi. Genelkurmay Başkanı artık doğrudan doğruya Milli Savunma Bakanına bağlanmıştır. Son zamanlarda basın değerli mensuplarına karşı yapılan saldırıların ardında yatan gerçek budur. Bazı sözleri çarpıtarak “generallere hakaret edildi” diye mahkemelere müracaat edilmesinin de asıl sebebi budur. Artık “askeri teamül” adı altında türlü türlü faşist yöntemler, demokrasiye aykırı tutumlar, Cumhurbaşkanı ve sivillere dayatılamayacaktır.

Osmanlı Devletini özellikle son dönemlerinde ne yazık ki Padişahlar değil; Sabetay Yahudileri yönetiyordu. Askeriye, Maliye, Dış Politika ve önemli bakanlıklar hep bu gerçek Yahudilerin dahi kabul etmeyip reddettiği sapık zümrenin elinde idi.

Sabetay Yahudileri, Müslüman ismi taşır ve çift kişilikli olarak yaşarlardı. Gündüz Müslüman gibi görünür; hatta Cuma namazlarına gider fakat gece olunca Yahudi ayinleri yapar ve ailesine de bunu yapmaya zorlarlardı. Sırları ortaya çıkmasın diye Sabetaycı olmayan ailelerden kız alıp vermez akraba evlilikleri yaparlardı. Mason locaları bunların kumpas kurup her türlü desiseyi ürettikleri yerlerdi.

Bu sinsi ve yalancı Sabetaycılar; Osmanlı ordusunu da ele geçirmişlerdi. Hatta şimdi bile bazı  generaller bu Sabetay Sevi’nin müritlerindendir. Yoksa Silahlı kuvvetlerimizde apaçık başörtüsü ve cami düşmanlığını başka kim yapabilir ki?

Nihayet bu Sabetay hainleri, Batılılarla işbirliği içinde Osmanlı Devletini yıkmaya muvaffak oldular. Dedelerimizin bize emanet ettiği İslam topraklarını; düşmanlarımıza peşkeş çektiler. Yakın tarihimizi öylesine çarpıtıp değiştirdiler ki; akla hayale gelmedik yalanları gerçek imiş gibi okullarda talim ettiler ve halen de bu yalanlara devam ediyorlar.

Bu yalanlardan bir tanesini yani Çanakkale savaşında yaşanan 19. Tümen bozgununu köşe yazısında anlatırken bir okuyucum şöyle demişti. “Vehbi abi, sizin bahsettiğiniz kişi Osmanlı ordusunda paşa olmuş; askeri başarısı olmasa nasıl terfi ettirilebilir ki?” Diye beni eleştirmişti.

İşte şimdi kendisine cevabımı vererek yeni askerlik yasasında getirilen çok önemli bir değişikliğe vurgu yapacağım. Bu sayede Sabetaycılar, silahlı kuvvetlerde Osmanlı’dan beri nasıl dolap çeviriyorlar; halkımızın bilgisi olsun:

Çanakkale’de 10 bine yakın askerimizin şehit olmasının sorumlusu komutanın hayat hikayesine baktığınız zaman şunu görürsünüz. Bu zat girdiği her savaşta bozgun yaşamış olmasına rağmen daima terfi etmiş ve en yüksek kademeye kadar yükselmiştir. Hatta gençliğinde Suriye’deki birliğinden firar edip memleketine döndüğü bir zamanda Sultan Abdülhamit’in hafiyeleri tarafından yakalanmış ve tutuklanarak hapse atılmıştı.

Fakat Sabetaycı paşalar, derhal devreye girmiş; bir şekilde zindandan çıkarılarak sağ salim Suriye’deki birliğine döndürmüşlerdi. Kurmay Kolağası yani Yüzbaşı rütbesinde iken yaptığı bu büyük disiplinsizlik ve suç; akıl almaz bir şekilde örtülmüştü. Sonunda Trablus, Balkan Savaşları esnasında kötü komutası nedeniyle askerlerimiz bozguna uğramıştı.

Fakat ne ilginçtir bu yenilgiler terfi etmesine engel olmamış nihayetinde general rütbesine kadar yükselmişti. Sonrasında Filistin Cephesinde Türk tarihinin en büyük bozgununa sebep olmuştu. Dile kolay; kötü komuta nedeniyle General Allenby’nin 45 bin kişilik ordusu karşısında 200 bin şehit, esir ve kayıp verilmiş bütün Ortadoğu’yu kaybetmiştik. Torosların kuzeyinde dikensiz gül bahçesinde paşa paşa yaşamak varken Arap çöllerinde ne işimiz vardı!

Bu bozgun ülkemize çok pahalıya patlamış Osmanlı Devletinin yıkıldığı Mondros Ateşkes Anlaşmasının imzalanmasına sebep olmuştu. Artık koskoca bir cihan devletinden Yunanistan’a dahi kafa tutamayan küçücük bir devlet meydana getirmişlerdi. Boğaz önü ve Ege adalarını hatta İtalyan-Almanların bize bıraktığı “12 Ada’yı” Palikaryaya bırakmıştık.  

Yakın tarih; Sabetaycılar tarafından karartıldığı ve çarpıtmalarla uyduruk bir şekilde yazıldığı için bu gerçeklerden kimsenin doğru dürüst haberi olmamıştır. Birkaç tane yazar haricinde bunları yazan yoktur. Çünkü gerçekleri belgeleri ile yazanlar hapse atılıp Sabetaycıların kışkırtmaları ile linç girişiminde bulunulduğu için kimse cesaret edip bunları yazmaz, yazabilemez.

Her ne ise… Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; askerlik sistemimiz son derece köhne ve kokuşmuştur. Bu sistemi değiştirip adam etmek öyle kolay bir iş değildir. Eğer her 8-10 yılda bir askerlerin darbe yapmasına engel olmak istiyor isek önemli değişiklikler yapmak zorundayız.

Sakın! akla şu hatalı düşünce gelmesin: “Mükellef askerlik sayesinde darbeler yapılamaz halkımızın bağrından çıkan Mehmetçik, darbelere engel olur?”

Bu sorunun cevabı 15 Temmuz 2015 tarihinde belli olmuştur. Askerlerimiz farkında olmadan darbeye katılmışlardır. Çünkü Feto’cu generallerin emrindeki askerler “tatbikat yapıyoruz” diye; bütün askerleri kışlalarından çıkarılmış ve darbeye katılmışlardır. 250 İnsanımızın şehit düştüğü kanlı bir darbeye teşebbüs etmişlerdir. Eğer halkımız meydanlara çıkıp tanklara göğsünü siper etmese idi, işimiz gerçekten de çok zordu.

Çünkü mükellef askerlerin çoğu durumdan habersiz olup darbecilerin hain emellerine alet olmuşlardır. Nihayet, Ömer Halisdemir isimli bir kahraman ortaya çıkıp darbeci generali öldürünce; insanlarımız ve mükellef askerlerimiz uyanmıştır. Halisdemir profesyonel askerdi ve astsubay rütbesindeydi…

Halkın sokaklara çıkması ile birlikte başlangıçta Feto’cu generallere çanak tutan bazı darbeci generaller derhal taraf değiştirmiş halkın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın safına geçmiştir. İşte Sabetaycılar bu noktada da çok sinsi ve kıvraktırlar. Darbesever ve darbeci oldukları halde; birden demokrasi havarisi kesilmişlerdir.

Şimdi çıkacak olan askerlik yasası ile birlikte çok iyi okullarda okuma imkanı bulabilen Sabetaycı çocukların önüne ciddi bir engel çıkacaktır. Aynı Feto’cular gibi soruları çalarak kurmay olup sonrasında paşa paşa terfi etme kolaylığı olmayacaktır. Askeri terfi sisteminde ciddi değişiklikler meydana gelmektedir.

Yeni sistemde gerekli kriterleri yerine getirdiği takdirde bir rütbesiz asker general dahi olabilecektir. Bir şekilde kurmay olduktan sonra “salla başı al maaşı” ve “ekmek elden su gölden” diyerek çok rahatlıkla general olma yolu kapanmaktadır. Görevinde başarılı olan ve üstün gayretlerinden dolayı emsalleri arasından sivrilebilen askerlerin önü açılmaktadır. İşte yeni yasadaki en önemli değişiklik bu olsa gerektir.

Yıllarca önce ABD’li rütbesiz bir askerin Deniz Kuvvetleri Komutanı olma macerasını anlatmıştım. Yeri geldiği için Serdümen er iken Amiral olan Boorda'nın sıra dışı hikayesi şöyledir:

Boorda, 1956 yılında 17 yaşında iken lise eğitimini bırakıp yaşını büyülterek Amerikan Donanmasına "er" olarak girmiştir. Bir süre çalıştıktan sonra sınavla astsubaylığa geçmiş ve 1962 yılında subay yetiştirme okuluna tefrik edilmiş ve buradan mezun olmuştur.

Gemilerde çeşitli görevler yaparken bir yandan da Rhode Island Üniversitesini bitirmiştir. Bu esnada birkaç gemide komutanlık görevlerinde de bulunmuştur. Nihayet Vietnam savaşında ve diğer görevlerindeki başarılarından dolayı 1984 yılında Tuğamiralliğe terfi etmiştir.

Amerikan Deniz Kuvvetlerinin muhtelif kademelerinde muharip kadrolarda görev yapan Boorda, NATO ve uluslararası deniz harekâtlarına da katılmış ve 1991 yılında Oramiral rütbesine terfi etmiş ve 1994'te Donanma Komutanlığı'na atanmıştır.

Boorda, bu göreve gelen ve Deniz Harp Okulu mezunu olmayan ilk amiraldir. Dahası, mesleğe sade bir er olarak başlamıştır. İşte buna benzer bir şekilde bizim ordumuzda da başarılı askerlerin önü açılmaktadır. Bir Türk askerinin Genelkurmay Başkanı olması için hiçbir engel kalmayacaktır.

İşte yukarıdaki örnekte olduğu gibi askerleri çağın gereklerine göre yetiştirmek için bu “teamül” denilen Prusya kanunlarını yıkmak şarttır. Şimdilik Batı ülkeleri ve NATO standartlarını benimseyerek atanmışların kayıtsız şartsız seçilmişlerin emrine girdiği yönetim biçimini getirmemiz gerekiyor.

Eski bir Genelkurmay Başkanı’na ait olduğu söylenen ses kayıtlarında “tim komutanı silahını bırakıp kaçıyor” ifadesini duymuş çok üzülmüştüm. Ordudan namaz kıldığı ve eşi başörtülü olduğu için atılan silah arkadaşlarım da bu sözleri duyunca kahrolmuşlardır. Artık mızrak çuvala sığmamakta, askeri eğitim sisteminin çarpıklığı ve din düşmanlığı kimsenin inkâr edemeyeceği bir biçimde göze çarpmaktadır.

Yıllarca askerin manevi yönü ihmal edilmiş hatta dindar olmak, suç sayılmaya başlanmıştır. Üstelik tayin terfi sisteminde çalışkan ve başarılı subaylar yerine dindar askerleri ordudan atan kişilerin tercih edilmesi sonucunda 15 Temmuz gibi utanç olaylarını meydana getirmiştir.

Mevcut sistem sayesinde faşist generaller dindar insanların kıyımını esas görev bilmiştir. Bu nedenle hükümetin işi bir hayli güçtür. Bu “na to kafa na to mermer” generallere yüksek standartlı ve liyakate dayalı bir ordu kurmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordur.

Çünkü yıllarca görev yapmaya istekli,  azimli ve fedakar  insanların önünü tıkanmıştır. Terfide liyakat ve maharet yerine ideoloji ve üstlere yakınlık önem kazanmıştır. Terfi etmede yüzyıl öncesinin kuralları geçerlidir.Hâlbuki gayretli insanların önü açılsa onlara yükselebilme imkânları getirilse herkesin arzuladığı “kahraman askerler” yeniden ortaya çıkacaktır, vesselam…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23