• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

3. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi Sonuç Bildirisi

01 Kasım 2019
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Yaratılış Kongresi bir defa daha dinsizliğin belini kırmıştır. Urfa ve Erzurum’dan sonra Iğdır’da gerçekleştirilen bu kongreler; yıllardan beri ilim ile din arasında ayrışma için mücadele eden bir çok kötü niyetli kişiyi bir kere daha hüsrana uğratmıştır.

Iğdır Üniversitesi ile birçok Sivil Toplum Kuruluşu (STK) tarafından ortaklaşa düzenlenen “III. Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi” 24-26 Ekim 2019 tarihleri arasında Iğdır Üniversitesi’nde gerçekleşmiş ve bir sonuç bildirisi yayınlanmıştır.

Katılımcıların soru sormalarına, değerlendirme yapmalarına ve bir sonraki kongrenin formatı hakkında görüş bildirmelerine fırsat verilen kongre kapanış oturumuna bende katılmış değerli katılımcıların fikirlerinden istifade etmiştim.

Kongre Başkanı Prof. Dr. Selahattin Çelebi, kongrenin amacı ve gösterilen ilgi hakkında düşüncelerini ifade etmiş çok önemli noktalara değinmişti. Bilim ve düşünce insanları için bu hususları tekrar yazmakta yarar vardır. İşte bu hususlardan bir kaçını arz etmek istiyorum:

Kongrenin amacı; alanında uzman ve seçkin bilim insanlarının sundukları bildirilerle bilimler ışığında yaratılış gerçeğini anlatmak, bilim camiasının düşünce ufkuna katkı sağlamak, bilimsel verilerle milli ve manevi değerlerimizi güçlendirerek gerçeğe ulaşmaktır.

Bilim dünyasının yaklaşık 200 yıldır tesiri altında kaldığı materyalist felsefe, kâinatın ve içindeki varlıkların teşekkülünü tamamen tesadüf ve tabiat kuvvetlerine bağlamaktadır. Hâlbuki kâinatta hangi şeye objektif bir gözle bakılsa ilim, mizan, zinet, sanat, birbirinin ihtiyacına cevap verme, yardımlaşma, hikmetli ve faydalı bir işleyişin var olduğu görülür.

Her şey, her şeyle münasebettardır. Su molekülünün yapısı, güneş ışığının her şey için gerekliliği, gözün güneş ile ve vücuttaki her bir hücre ile iş birliği içinde mükemmel bir optik âlet oluşu, DNA’nın yapısı ve görevleri, kelebeğin ve tavus kuşunun kanatlarında nanometre mertebesinde nakşedilen sanat, bal arısının programlı hareketi ve bal yapma fiili örnek olarak sıralanabilir.

Bu harika işler ne kör kuvvetin ne sağır tabiatın ne de aciz cansız ve bilgisiz maddelerin işi olamaz. Bu işler ve işleyişler bir harfte kocaman bir kitap yazan, bir nakışta bin nakşı dokuyan Nakkaş’ın yani Yaratıcı’nın eseridir. Bilim dünyasında bu harika işleri anlattıktan sonra, “Doğa bunu yapmıştır” diyerek ilmi, ideolojik düşüncelere âlet edenler olduğu gibi bu harika işler ancak ve ancak Alîm, Hakîm, Kadîr olan Allah’ın yaratması ile vücut bulabilir, başka surette olamaz diyen çok sayıda bilim insanı vardır.

İnsanların en şiddetli tuğyanlarının, en azim küfranlarının sebebi, nimet içinde o nimeti ikram edeni görmemeleridir. Nimeti ikram edeni görmediklerinden o nimetleri ikram edenden gaflet ederler. Bu sebeple o nimetleri, sebeplere ve tesadüfe vererek bir yaratıcıdan yüz çevirirler.

İşte kâinattaki bütün varlıkların tesadüf ve tabiatın eseri olarak meydana geldiği şeklinde verilen bir eğitimle yetişen kimse, kendisinin de tesadüfen meydana geldiğine inanmaktadır. Böyle bir inanca sahip olan insan, kimseye karşı hesap vermeyeceği ve sorumluluğunun bulunmadığı düşüncesindedir. Nefsin her istediğini yapma hevesindedir. Helal-haram tanımamakta, milli ve manevi değerlerine yabancılaşmaktadır.

Bu milleti diğer milletlerden ayıran en önemli kimliği dini inancı, kültürü, milli ve manevi değerleridir. Kimliğini kaybedenler tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur. Ne yazık ki günümüzde milli, manevi ve kültürel değerlerimiz sürekli erozyona uğramakta, insanlar ateizm, deizm gibi akımların etkisi altında kalmaktadırlar.

Kimlik erozyonunu önlemenin en etkili yollarından birisi de yetişen neslin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına saygılı, devletine ve milletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getiren bireyler olarak yetiştirilmesi ve geleceğe hazırlanmasıdır.

İşte Iğdır Üniversitesi’nde gerçekleştirilen kongre, yurt içinde ve yurtdışında bilim dünyası tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Gönderilen bildiriler arasından, hakem heyetinin değerlendirmesi sonucunda 130’dan fazla bildiri kabul edilmiş 5 salonda 38 oturum ve 130’dan fazla sunum yapılmıştır.

Bildirilerin özetleri İngilizce ve Türkçe olarak kitaplaştırılmış Kongreye özel olarak hazırlanan belgesel filmi ihtiva eden CD katılımcılara takdim edilmiştir. Kongre katılımcılarının kongreye büyük ilgi göstermesi hem kongrenin amacına hem de Iğdır Üniversitesi’nin tanıtımına olumlu katkı yapmıştır.

Kongrenin Bilim Kurulu tarafından gerçekleştirilen sonuç bildirisi şu şekildedir. İsteyenler http://bilimveyaratilis.igdir.edu.tr/anasayfa linkinden de ulaşabilirler. 

1. İslam dini gerçek bilimle çatışmaz. “Din ayrı bilim ayrıdır” düşüncesi materyalist felsefenin ürünüdür. Bilimle din, akılla vahiy arasındaki kavga, İslâm medeniyetinin kavgası değildir. Çünkü bilimlerin konusu Allah’ın kudret sıfatının eseri olan kâinat kitabıdır. Kur’an da, Allah’ın Kelam sıfatından gelmiştir. Bunlar arasında çelişki ve çatışma olamaz. Tam aksine, Kur’an kâinat kitabının bir nevi tefsiridir. Çok sayıda ayet ve hadis metninden anlaşıldığı üzere, İslâm dini ilme ve ilim adamına büyük önem vermektedir.

2. Bilim dünyası yaklaşık iki yüz yıldır ateizmin tesiri altındadır. Bu felsefe, kâinattaki bütün varlıkları tesadüf ve tabiatın eseri olarak görmekte ve sadece laboratuara giren maddeleri bilimsel veri olarak kabul etmektedir. Bu felsefî görüşte; insanın duygu ve düşünceleri dikkate alınmamaktadır. Hâlbuki kâinatın ve insanın yaratılışını anlamada sadece fizik, kimya ve biyoloji kanunları yeterli değildir. Bunun için bütüncül düşünceye ihtiyaç vardır. Yani maddenin yanında mananın da dikkate alınarak bilimin metotları çerçevesinde yaratılış hakikatinin değerlendirilmesi gerekir.

3. Nobelle mükâfatlandırılan Pakistanlı fizikçi Prof. Dr. Muhammed Abdüsselam ilimleri; “Allah’ın kâinattaki eserlerini inceleme san’atı” olarak tarif eder. Bilimler kâinattaki varlıkları inceler. Dolayısıyla bilimlerin ele aldığı konular kendi dilleriyle yaratıcılarının varlığını ve birliğini gösterirler. Günümüz bilim camiasında genellikle kâinattan elde edilen bilimlerin takdiminde Yaratıcı nazarlardan gizlenmekte, sebepler doğrudan işi yapan fail olarak verilmektedir. İşte bu kongrelerde fiilde fâilin, sanatta sanatkârın, eserde ustanın, nimette mün’imin nazara verilmesinin zarureti dile getirilmiştir. Bir başka ifade ile ilmî metotlarla elde edilen bilgiler, tesadüf ve sebeplere havale edilerek değil, tevhidi bakış açısı ile verilmelidir. Bilim dili olarak, kültür değerlerimizle uyumlu bir dil kullanılmalıdır.

4. Yaratılış, küllîdir, umumidir. Bütün varlıkların teşkilini içerisine alır. Yani, Cenab-ı Hak bir varlığı tedrici olarak belli süreçler içinde yarattığı gibi, ani ve def’i olarak bir anda da yaratır.

5. Evrim ve yaratılış konusunda bir kavram kargaşası ve bilgi kirliliği vardır. Herkesin evrimden anladığı ve kastettiği farklıdır. Evrim kelimesi; Tekâmül, Tebeddül, Tegayyür, Tahavvül ve Evolusyon gibi otuza yakın tabir ve terim yerine kullanılmaktadır. Bunlardan Tekâmül, Tebeddül, Tegayyür ve Tahavvül gibi tabirler, değişimi, başkalaşmayı ve farklılaşmayı ifade etmektedirler. Bunlar teori değil birer kanundur. Ancak bir türden bir başka türün tesadüfen meydana geldiğini ifade eden Evolusyon manasındaki evrim ise herhangi bir delile dayanmayan felsefi bir görüştür. Bu bakımdan evrim ve yaratılış terminolojisi hazırlanması zarureti vardır.

6. İlkokuldan başlayarak üniversite öğrencilerine kadar bir taraftan gençlerin müspet fenlerle teçhizi, diğer taraftan manevî değerlerle tahkiminin önemi vurgulanmıştır. Bunun sonucu olarak müsbet ilimlerle dini ilimlerin mezc edilerek verilmesiyle, gençlerimizin hem taassuptan hem de hile ve şüphelerden kurtulacakları ve uzaklaşacakları; böylece  ailesine, vatanına, milletine bağlı mükemmel insan modelinin ortaya çıkacağı ifade edilmiştir.

7. Kâinattaki varlıkların yapılarını ve harikalıklarını ortaya koyan “belgesellerde evrimci bakış açısı yerine kültürümüze uygun mananın ve dilin kullanılmasının gerekliliği” dile getirilmiştir.

8. Günümüzde gittikçe artan Darwinizm, Sekülerizm ve Deizm gibi bir takım düşüncelerin genç kuşaklarda hâsıl ettiği şüphelerin giderilmesinde Bilimler Işığında Yaratılış kongrelerinde sunulan makalelerin ciddi tesiri görülmüştür.

9. Türkiye’nin farklı bölgelerindeki bilim insanlarının (fen/tıp bilimci, ilahiyatçı ve sosyal bilimci vb.) üniversitelerde ve halka açık kültür merkezlerinde yaratılışın mana ve gayesini nazara veren paneller yapması tavsiye edilmiştir.

10. Yaratılış konusunda tebliğler doğrultusunda raporlar hazırlanıp Yükseköğretim Kurulu, Millî Eğitim Bakanlığı, TRT vb. kurumlara iletilmesi uygun görülmüştür.

11. Bu kongrelerin her yıl farklı bir Üniversitede yapılmasının faydalı olacağı dile getirilmiştir. 2020 yılında  Dumlupınar Üniversitesi tarafından düzenlenecektir.

12. “Bilimlerin Diliyle Yaratılış” şeklinde üniversitelerde seçmeli bir dersin okutulabileceği önerisinin ilgili makamlara iletilmesinin faydalı olacağı dile getirilmiştir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Erzurumlu

Yaratılış Kongreleri bilim ile din arasında çelişki olmadığını kanıtlayarak çok önemli bir hizmete imza atmıştır. Emeği geçenlerden Allah razı olsun...

AKİT OKURU

Güzel ve isabetli bir çalışma olmuş
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23