• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Rasim Bolbol
Rasim Bolbol
TÜM YAZILARI

“Yandaşlar(!)” da AK Parti’yi eleştiremez mi?

18 Ekim 2018
A


Rasim Bolbol İletişim: [email protected]

Maalesef Türkiye’de gündem olan hemen her konu, hükümeti koruma yahut yıpratma refleksiyle konuşulup tartışılır oldu.  

İfratla tefrit arasında gidip geliyoruz sürekli. Meseleleri mütalaa ederken ya haddi aşıyoruz ya da bazı kaygılarla sükût edip kafamızı kuma gömmeyi tercih ediyoruz. Ya bir kimseye gereğinden fazla kıymet verip ifrata düşüyoruz veya sevgimizi yeterince göster(e)meyip tefrite yelken açıyoruz. 

Halbuki bunlara hiç gerek yok...

Çünkü dinimiz bize ifratla tefrit arasında bir yol tutturmayı emrediyor.

Ölçüyü ve dengeyi iyi ayarlamayı, istikamet çizgisinde yol almayı, yani itidalli olmayı salık veriyor.

Peki ne şekilde yapacağız bunu? Aynı zamanda Kur’anî bir terim olan “vasat ümmet” olmayı nasıl başaracağız?

Aslında cevabı gayet basit: İşin püf noktası adil olmakta. İtidal ve adalet kelimelerinin aynı kökten (adl) gelmesi bize ipucunu veriyor zaten.

¥

Siz de tahmin etmişsinizdir; böyle bir girizgâh yapmamıza, son yazımız vesile oldu.  

Casusluk yaptığı ve FETÖ ile PKK adına suç işlediği iddiasıyla 35 yıl hapis cezasıyla yargılanan Andrew Brunson’ın salıverilme sürecindeki -bizce- bazı ikircikli tutumlara yönelik birtakım eleştiriler getirmemiz ve sonrasında yaşananlar, “adalet” ve “itidal” kavramlarının ister istemez aklımıza düşüvermesine yol açtı.

¥

Malûm, bizim gazeteci olarak, hadi gazeteciliği bırakın, bir mü’min olarak bazı sorumluluklarımız var. 

Doğruya doğru, yanlışa da yanlış demek durumundayız.

Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker müessesesi bunun için var. Ancak nedense bu müessese bizim ülkemizde bir türlü sağlıklı işletilemiyor. Maalesef dudaklarla kalpler arasına mesafeler girmiş. En ufak bir eleştiri, birtakım eşhasın gayretiyle hemen mecraından çıkartılıp, meselelerin özü değersizleştirilmeye çalışılıyor.

Hem “bizim mahalle”de, hem de “karşı mahalle”de bu böyle. 

Baksanıza, kendisini “muhafazakâr” olarak nitelendiren cenah, sırf AK Parti Hükümeti’ni eleştirdik diye, bir Müslümanın hiçbir şekilde tevessül etmemesi gereken yollara başvuruyor. 

İftiralarla, kara çalmalarla, küfür ve hakaretlerle durmadan saldırıyorlar. Ne vatan hainliğimizi bırakıyorlar, ne FETÖ’cülüğümüzü...

Derhal tutuklanmamız için savcıları harekete geçmeye çağıranlar bile var. 

“Karşı mahalle” ise bir başka âlem...

Sanki mal bulmuş mağribi edasındalar... Ellerini ovuşturarak birtakım zırvalar ortaya atmaktan hiç mi hiç çekinmiyorlar. 

Onlar da “Yandaş Yeni Akit gazetesinde zehir zemberek yazı” diyerek, suyu bulandırmaya çalışıyorlar.  

Yanlış duymadınız, Akit gibi sadece hakkın ve haklının yanında olan bir gazeteyi “yandaş” olarak nitelendirenler bulunuyor bu piyasada. 

Aslında takip etseler, Akit’in “Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker” prensibini şiar edindiğini, bu çerçevede, birtakım konularda hükümeti eleştirmekten de zerre miskal çekinmediğini görecekler, ama görmek istemiyorlar.

¥

Üstad Necip Fazıl, tâ 40 küsur sene önce “İki tip tanıyorum bu devrin utanmazı/Biri dinde hokkabaz, biri küfür cambazı” diye boşuna söylememiş demek ki. Bugün her iki kesimden de mebzul miktarda goygoycu bulmak zor değil. En ufak siyasi eleştiriye bile İslam adına karşı çıktığını söyleyen hokkabazlara da, AK Parti’ye vurmak için Akit’i kullanan küfür cambazlarına da fazlasıyla rastlıyoruz. 

İşbu ifrat tefrit arasında ise olan bize oluyor...

Neticede ne İsa’ya yaranabiliyoruz ne Musa’ya...

İtidal ve adalet kavramlarını merkeze alarak bir şeyler karalamaya çalışıyoruz, anında linç ediliyoruz. Edebi, âdâbı, usûlü, erkânı gözeterek hak bildiğimizi dillendirmeye gayret ediyoruz, hemen tefe konuluyoruz.

¥

Herhalde, şu an ülkemizde bir “eleştiri kültürü” değil, “eleştiri kültürsüzlüğü” olduğu, bu olayla daha net gözler önüne serilmiştir. 

¥

Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, bizim bir ölçümüz olduğunu unutmamamız gerekir. Yanlış bir adam doğru bir söz söylediğinde alkışlamaktan imtina etmemek, doğru bir adamın yanlışında da eleştirmekten çekinmemektir bizim ilkemiz. Çünkü Abdurrahman Dilipak üstadın da sık sık dile getirdiği gibi; biz yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan, söylediklerimizden ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizden hesaba çekileceğiz.

Tek gerçek bu; gerisi laf-ı güzâf...

¥

ABD’NİN MÜTTEFİKİ 

DOLAR MI, TÜRKİYE Mİ?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 Ekim’de, “Umuyorum ki ABD ve Türkiye iki müttefike yakışır biçimde işbirliğine devam eder” diyor. 

TBMM Başkanı Binali Yıldırım ise Erdoğan’ın bu açıklamayı yaptığı gün “ABD’nin tek müttefiki dolar. Dolarla ülkelere ayar vermeye çalışıyor” ifadelerini kullanıyor.

Şimdi bizim yine kafamız karıştı: ABD’nin müttefiki dolar mı, yoksa Türkiye mi?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23