• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Rasim Bolbol
Rasim Bolbol
TÜM YAZILARI

Veliaht prens krizi şimdiden fırsata çevirdi bile

21 Ekim 2018
A


Rasim Bolbol İletişim: [email protected]

2 Ekim’den bu yana kendisinden haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbeti konusunda sonunda malum ilam edildi. Kaşıkçı’nın başkonsoloslukta öldürüldüğü, Suudi Arabistan mercileri tarafından da nihayet doğrulandı. Aslında “Doğrulanmak zorunda kalındı” desek daha isabetli olur. 

Türkiye zaten olayla ilgili hemen hemen bütün delillere ulaşmıştı. Üstüne bir de uluslararası kamuoyunun baskısı eklenince, öyle anlaşılıyor ki Suudi Arabistan daha fazla dayanamadı. Ama Suudilerin cinayeti itiraf etmesinin ardından açıklığa kavuşan tek nokta, Kaşıkçı’nın öldürüldüğünün birinci ağızdan teyidinden başka bir şey olmadı.

Zira, “Kaşıkçı, konsolosluk içinde yaşanan bir arbede sonucunda öldü” demek, hiçbir anlam ifade etmiyor. 

Yaklaşık 20 gündür “Nasıl bir yalan uydursak” diye düşünüyorlardı, galiba sonunda bula bula bunu buldular.

İyi de adama sormazlar mı: Madem Kaşıkçı arbede sonucu hayatını kaybetti, o halde cesedi nerede? O kargaşada kayıp mı oldu yoksa? Veya vasiyeti üzerine yakılıp külleri toprağa mı gömüldü? Bu “iyi niyetli(!)” arkadaşların, Kaşıkçı’nın cesedini, panik esnasında “yanlışlıka doğrayıp” imha etmiş olma ihtimali nedir?

Peki ya, bir günlüğüne Türkiye’ye gönderilen 15 kişilik timi nereye koyacağız? 

Onlar da “arbedeyi ayırmak için” gelmişlerdi herhalde.

Kameralar arbede önceden sezildiği için kapatıldı, Türk personele de “arbedede başlarına bir şey gelmesin” diye izin verildi değil mi?

Resmen insanın aklıyla alay ediyorlar. Hem pisleyip, hem sıvayıp, hem de üzerine tüy dikiyorlar.

¥

Olayla alakalı olarak, Suudi Arabistan Kraliyet Mahkemesi Danışmanı Suud el-Kahtani ile İstihbarat Şefi Yardımcısı Tümgeneral Ahmet Asiri’nin görevden alınıp 18 kişinin tutuklanması da tam bir “cambaza bak” taktiği. 

Yardımcıları “iş üstünde” yakalanmasına rağmen, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın yaşananlarla ilgisi olmadığı intibaını vermeye çalışıyorlar. Veliaht prensin paçasını kurtarmak için her türlü atraksiyona girişiyorlar. 

İhaleyi, maşa olarak kullandıkları ekibin üstünde bırakacaklar sanki. Tam anlamıyla diplomatik bir skandalı adli hale getirip örtbas edecekler gibi. 

¥

Bu cinayetin ABD ve İsrail istihbarat servisleriyle ortaklaşa planlanıp uygulanması ihtimalini de hiç yabana atmamak lazım. 

Öyle ya, yaşanan gelişmelerin ardından, Suudi Arabistan’da istihbarat servisinin yeniden yapılandırılacağı, bunun için kurulacak bakanlık komitesinin başında da Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın olacağı açıklandı.

Bu da demek oluyor ki, Muhammed bin Selman, alacağı yetkiyle istihbaratta büyük bir operasyona girişecek. Kendisine sorun oluşturacak bütün elemanları tek tek temizleyerek ABD’nin istediği adamlara alan açacak. 

Yani, bizzat planladığı bir cinayeti fırsata çevirip, istihbaratın anahtarını, kendisine “Bizim desteğimiz olmasa koltuğunda bir hafta kalamazsın” diyenlere teslim edecek. Böylece, ABD’nin desteğiyle koltuğunda biraz daha kalmaya çalışacak.

Görünen bu.

¥

Gelelim Türkiye’nin mezkur krizi yönetme hususundaki tutumuna...

Herhalde bu konuda gerçekten iyi bir sınav verdiğimizi söyleyebiliriz. 

Kaşıkçı’nın öldüğünü daha en başta tespit ettik. Ortaya koyduğumuz her türlü delille Suudları köşeye sıkıştırdık. Bunu da eldeki bütün kozları bir anda boca etmeyerek yaptık. Mevzu ne zaman unutulacak gibi olsa, dış basına verdiğimiz bilgilerle bütün dünyayı olayın içine kattık. 

Kısacası, Brunson krizi sırasında verdiğimiz kötü sınavı, Kaşıkçı krizinde tekrarlamadık. 

Bunu da takdir etmek lazım... 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23