Kurnaz Avrupa “dipsiz kuyu”ya bizi de çekmeye çalışıyor
Uyanık tilki, günün birinde, içinde su bulunan bir kuyuya düşer. Uzun süre uğraşır, kuyunun içinde debelenip durur, ama bir türlü yukarı çıkamaz.
Tilki kara kara ne yapacağını düşünürken, aniden kuyunun başında bir keçi belirir.
Tilkinin niçin aşağıda olduğuna anlam verememiştir keçi.
Bu yüzden seslenir tilkiye:
- Huu! Orada ne yapıyorsun?
Tilki anında yanıtlar:
- Ne yapacağım canım? Su içiyorum.
Kuyuda su olduğunu duyan keçi çok sevinmiştir. Hemen tilkiye “Nasıl içebilirim bu sudan?” diye sorar.
Kurnaz tilki cevap verir:
- Ondan kolay ne var? Aşağıya atla, olsun bitsin.
Keçi, tilkinin bu sözlerine kanıp aşağıya atlar. Kuyudaki sudan kana kana içer. Susuzluğu geçince de tilkiye “Peki buradan nasıl çıkacağız?” sorusunu yöneltir.
Tilki yine “Ondan kolay ne var?” der, “Sen ön ayaklarını kuyunun duvarına dayayıp arka ayaklarının üzerine dikil. Ben, sırtına basarak dışarı çıkacağım. Sonra da seni yukarı çekeceğim. Böylece ikimiz de kurtulmuş olacağız.”
Keçi, tilkinin dediğini yapar. Üstüne basıp kuyudan çıkmasına yardım eder.
Eder ama, kendisi hâlâ aşağıdadır. Bir süre sonra tilkinin hile yaptığını anlar keçi. Lakin iş işten geçmiştir. Ne kadar mücadele etse de kuyudan bir türlü çıkamaz. Artık yukarıda olan tilki, keçinin bu çırpınışlarına gevrek gevrek güler ve seslenir aşağıya doğru:
“Eğer bir gram aklın olsaydı, kuyuya atlamadan önce nasıl çıkacağını da düşünürdün.”
¥
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in koronavirüsle ilgili bilgilendirme toplantısı sırasında sarf ettiği “Türkiye bugüne kadar fazlasıyla gayret etti. Şimdi sıra bizde. Onların beklentilerine bir an önce cevap vermeliyiz” sözlerini görünce, nedense aklımıza bu hikaye geldi.
Öyle ya, yaptıkları düpedüz “tilkilik”.
Şu an dipsiz bir “kuyu”dalar ve bu “kuyu”ya bizi de çekmeye çalışıyorlar.
Salgın süresince sapır sapır dökülmelerine rağmen, Türkiye’yi kandırmaya çalışıyorlar.
Avrupa dayanışması diye bir şeyin olmadığı koronavirüsle birlikte net bir şekilde ortaya çıkmasına karşın, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi lanse etmeyi sürdürüyorlar.
Türkiye bu “tilki”lerin tuzağına düşmemeli. Tilkiyle “müzakere”yi bırakın, bulunduğu “kuyu”nun yakınından dahi geçmemeli.
¥
AB’nin, 60 senedir kapıda beklettiği bir ülkeyi şimdi kalkıp içeriye almak istemesinin iyi niyetli hiçbir tarafı olamaz.
Oynanan oyunu görmek durumundayız.
Şu günlerde tuvalet kağıdı için bile kavga eden bir topluluğa niçin durup dururken davet edildiğimizi anlamak zorundayız.
Biz gassal elinde meyyit miyiz ki, kendimizi Avrupa’nın insafına terk edelim?
Şimdilerde yüzlerine takacak bir maske bile bulamayanların bugün yüzümüze gülmelerinin sebebini çok iyi biliyoruz biz.
İtalya’nın eski Başbakanı ve Avrupa Birliği Ekonomi Komisyonu üyesi Paolo Gentiloni daha önceki gün itiraf etti zaten. Koronavirüs sebebiyle içine düştüğü zor durumdan kurtulmak için Avrupa’nın 1,5 trilyon avroya ihtiyacı olduğunu, bu para bulunamazsa ortaklığın parçalanabileceğini söyledi.
Bunların kendilerine bile hayrı dokunmayan bir birlik olduğu inşallah herkes tarafından anlaşılmıştır. Özellikle hükümet yetkilileri tarafından.
Görüldüğü gibi, “AB’ye tam üyelik yolunda ilerlemeye kararlıyız” şeklinde açıklamalar yapmanın, “Avrupa Birliği hedefi doğrultusunda, önümüzdeki süreçte de çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz” türünden laflar etmenin bu saatten sonra hiçbir anlamı yok.