• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Özcan
Mustafa Özcan
TÜM YAZILARI


‘Ahlâklı kapitalizm, imanlı komünizm’

10 Şubat 2013
A


Mustafa Özcan İletişim: [email protected]


İbnü’l Cevzi’nin ‘Telbisu’l İblis’ gibi kitaplarında İslâmî kesimlerin fikrî hastalıklarına neşter vurulur. İslâmî toplulukların fikri ve ameli sapmaları konu edilir. İtikadi bidatlar olduğu gibi ameli bidatlar ve fikrî bidatlar da vardır. Âlimler bu bidatları ayıklamaya ve fikirleri sünnet yoluna çevirmeye çalışmışlardır. Her döneminin kendisine has sapmaları olabilmektedir.
1789 yılından itibaren dünyada ideolojiler devri başlamış ve yaklaşık bu süreç 200 yıl sürmüştür. Fransız Devrimi’nin tesirleri 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte sona ermiştir. Sonrasında ise tarihin sonu denilerek küreselleşme çağı ilan edilmiştir. Bununla birlikte, Batı merkezli küreselleşme 20 yıl sürmüştür. Kırılarak etkisini kaybetmiştir. 2011 itibarıyla Amerikan merkezli küreselleşme sona ermiştir. İdeolojiler döneminin kapanmasından sonra çatışma ortamının medeniyetler ve dinler arasına kaydığı tasavvur edilmiştir. 1990’lı yıllarda iki teori gelişmiştir. Bunlardan birisi, Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ teorisidir ve ebedi olarak Batı’nın ve değerlerinin ve kapitalizmin ve liberalizmin galibiyetini ilan etmiştir. Diğer bir teori ise; Bernard Lewis’in Müslümanların Öfkesi makalesinden yola çıkan Huntington’ın geliştirdiği ‘Medeniyetler Çatışması’ tezidir. İdeolojiler arasında kapışmanın sonu olan “Soğuk Savaş”ın bitmesi medeniyetler arasında çatışmaya kapı aralamıştır. 11 Eylül süreci bunun fiiliyata dökülmesidir. ABD, Moğollar gibi İslâm âlemine hücum etmiş lakin şevketi kırılmıştır. Geride bir boşluk ve fitne ortamı bırakmıştır. Şii-Sünni kavgasının nedeni ABD’nin işgalleriyle bölgedeki kartları yeniden karıştırmasıdır. İran devrimi de bu süreçte aktif olmuştur.
¥
Suriyeli Muhammed Surur Zeynelabidin, Suriye ve bölgede sekterizm ve dinî, mezhebî kavganın Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransızlara verdiği kapitülasyonlarla başladığı kanaatindedir. Soğuk Savaş döneminde bazı Müslümanlar, İslâm ile sosyalizm arasında münasebet tesis etmeye çalışmışlardır. Bunun en meşhurlarından birisi merhum Mustafa Sıbai’nin ‘İştirakiyyetü’l İslâm/İslâm Sosyalizmi’ kitabıdır. Sıbai, kompleksle yanlış bir başlık seçmiştir. Zaten o sıralarda Iraklı ulemadan Abdulaziz Bedri gibiler derhal bu teze karşılık vermişler ve beşeri ideolojilerle İslâm’ın birbirine karıştırılmamasını istemişlerdir. Kapitalizm veya sosyalizm kanatları arasına girmek bir yana İmadüddin Halil gibi düşünürler, İslâmî kesimi sağ ve solun dışında tasnif etmişlerdir. Doğrusu budur. İslâm’ı sağ veya sol ideolojiler arasında değerlendirmek, eksen kaymasıdır. Bununla birlikte Soğuk Savaş döneminde dindar kesimler genellikle komünizmin mülhit doktrinine karşı hür dünya ile hareket etmenin yararına inanmışlardır. Bu ideolojik bir benimseme değil, maslahat beraberliğidir. Bununla birlikte Filistin’e yakın bölgelerde ABD’nin İsrail yanlısı yaklaşımları bu eğilimi biraz gölgelemiştir. Bundan dolayı da Muhammed Maruf Devalibi gibi İslâmî zevatın lakabı Amerikalılar nazarında ‘kızıl imam veya hocaya’ çıkarılmıştır. İslâmî kesimler arasında İslâm’ı sosyalizme benzetmek isteyenler olduğu gibi, kapitalizme benzetmek isteyenler de çıkmıştır. Seyyid Kutup, Kapitalizm ile İslâm arasında bir çatışmadan bahseder. Keza ‘ Yahudilerle Kavgamız’ diye bir risalesi de vardır. Muhammed Kutup ise, sağ sol veya kapitalizmi ile sosyalizm arasında çatışmadan bahsederken ‘taklitlerin çatışması’ tabirini kullanır.
¥
Bu tartışmaların geride kaldığını düşünürken; Mustafa Akyol yeni bir kitabıyla bu tartışmanın bir şıkkını yenilemiş görünüyor. O da İslâm ile kapitalizm arasındaki münasebettir. Bu ilişkide İslâm’ı, edilgen bir konuma oturtuyor. Kapitalizme yama gibi eklemliyor. Bunu yaparken faizin ve zekatın alanını daraltarak kapitalizm ile İslâm arasında köprü kuruyor. Zekatın gönüllü olarak toplandığını yazıyor veya bazı yazarlardan iktibas ediyor. Hazreti Ebubekir ve sonrasında devlet eliyle zekat toplamaları esas almıyor. Halbuki ‘İslâmî’ derken sonraki yozlaşmış uygulamalar değil, orijinal uygulamalar esas alınır. Keza yine bazı alıntılarla faiz yasağını esnetiyor. Bu yönde İmadüddin Ahmed’den nakiller yapıyor. Bu hususta Muhammed Abduh veya Tantavi gibi modernistler yasağın esnetilmesinde Yahudilerin ve Hıristiyanların peşine takılmışlardır. İslâm faiz yasağında Hıristiyanlık ve Yahudiliğin orijinaliyle müttefiktir. Lakin onlar zamanla faizli sisteme geçmişlerdir. Böylece faiz çarkı üzerinde seyreden piyasa ekonomisi kapitalist ekonomi haline gelmiştir.  Sabri E. Ülgener’in ifade ettiği gibi İslâm ise fıtri piyasa sistemini esas alır. Bunu bazı kısıtlamalarla saydam hale getirir ve onu harama ve açgözlülüğe karşı aşılar. Faizle ve aşırı kâr güdüsüyle piyasa ekonomisi kapitalist ekonomi haline gelmiş ve fıtriliğini kaybetmiştir. İslâm ise piyasa ekonomisine kısıtlamalar (faiz ve benzerleri) ve ayrıca zekat gibi ilave yükümlülükler getirmiştir. Bazıları İslâm’ın kendisine has iktisadi bir yapısı veya strüktürü olmadığını savunurlar. Bunun üzerinden kapitalizm ile akrabalık bağları kurmak istiyorlar. Kimileri de faiz yasağı gibi kısıtlama veya zekat yükümlülükler üzerinden sosyalizm ile İslâm arasında akrabalık bağı kurmak istiyorlar. İkisi de yanlıştır. İslâm ne kapitalisttir ne de sosyalisttir. Bundan dolayı İsmet Bozdağ gibiler üçüncü yol adıyla kitaplar yazmışlardır. Sosyalist modeli iflas etmesinden sonra Bin Bella da İslâm’ın iki sisteme de alternatif olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Murad Hofmann, “Islâm: The Alternative” kitabında İslâm’ın iki sisteme de uzaklığını yazmıştır. Bununla birlikte Mustafa Akyol bazı yazı ve çalışmalarında liberalizm ve kapitalizm ile İslâm arasında uzlaşma temin etmeye veya bağlantı kurmaya çalışıyor. Açgözlü kapitalizm ile İslâm arasında bir ilişki türü tasavvur edilemez. Olsa olsa fıtri piyasa ekonomisiyle İslâm arasında temelde benzerlik kurulabilir. Lakin mevcut kapitalizm fıtratını kaybetmiş ve fıtri piyasa ekonomisiyle hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Bu kapitalizm, organik değildir. Bu durumda İslâm açısından “ahlâklı kapitalizm” olabiliyorsa “imanlı komünizm” niye olmasın? Abdestli kapitalizm olmaz zira bevl ile abdest alınmaz!





x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23