• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Çelik
Mustafa Çelik
TÜM YAZILARI

Bülbül varken kargaya uyulur mu? (1)

19 Kasım 2025
A


Mustafa Çelik İletişim: [email protected]

Bülbül varken kargaya uyulur mu? (1)

MUSTAFA ÇELİK

Dünya bir yolculuksa, ahiret o yolculuğun menzili; iman ise yolcunun azığıdır. 

Her millet, her topluluk ve her birey, bu dünyada seçtiği inancın izini sürer. 

Fakat ne kadar uzun olursa olsun her yolun bir sonu, her hayatın bir hesabı vardır. İşte o hesap gününde, ahiret her ümmeti imanıyla çağırır.

Bu çağrı, sadece kelimelerle söylenen bir inancı değil, yaşanmış bir hakikati sorar. Zira iman sadece dilde değil, kalpte ve eylemde yer bulduğunda gerçektir. Ahiret, kuru iddiaların değil; samimi teslimiyetin, hakikate yönelmiş kalbin ve sabırla yoğrulmuş hayatın değer gördüğü bir duraktır.


Kur’an bize bildirir ki, her ümmete bir peygamber gönderilmiş, her topluluk hakla tanıştırılmıştır. Lakin herkes aynı cevabı vermemiştir. Kimileri hakkı kabul etmiş, kimileri sırt çevirmiştir. Ahiretteki çağrı da buna göredir: Kim Allah’a ve Resulü’ne iman ettiyse, o çağrıya sevinçle koşar. Kim ise dünya hayatını tek gerçek sanarak yaşadıysa, o çağrı onda bir ürpertiye dönüşür.


İman, sadece bir kimlik değil; bir yöneliştir. Sadece inanmak değil, o inancın gereklerini yaşamaktır. Ahiret bir hesap yeridir; kimse başkasının yükünü taşımaz, kimseye haksızlık yapılmaz. Her ümmet, kendi imanı ile kendi şahitleriyle, kendi kaderiyle yüzleşir.


O hâlde şimdi soru şudur: Yarın hangi çağrıyı işiteceğiz? Ve hangi imanla ona karşılık vereceğiz?

İmanı olanların imamları da olur. Çünkü Allah’ın arzında imamsız iman davasının kavgası verilemez. İmamlı bir hayat yaşamak, imanlı olanların vazgeçilemez meselesidir. Müslümanlar âhirette imanlarıyla ve imamlarıyla yüzleşeceklerdir. Allahû Teâla buyuruyor:

“Her insan grubunu (ümmeti), kendi imamlarıyla birlikte çağıracağımız gün...” (İsra Sûresi/71)


Bu ayetin tefsirine göre “imam”, burada kişinin veya ümmetin dünyada tabi olduğu önder, lider, inanç sistemi veya yaşam rehberi anlamındadır. Ahirette herkes, dünyada kimlerin izinden gittiyse, hangi öğretiye veya inanca bağlı yaşadıysa, onunla birlikte çağrılacaktır.


İnsan dünyada boşlukta yürümez. Her adım bir iz takip eder, her yöneliş bir rehber arar. Kimi hakikatin izini sürer, kimi heva ve hevesin. Kimi vahyin aydınlığında yürür, kimi modanın, ideolojinin, ya da sahte kurtarıcıların peşinden gider. Fakat sonunda herkes, ardına düştüğü o rehberle birlikte hesaba çekilir. Çünkü “Her ümmet, imamıyla çağırılır.”

Ahiret öyle bir sahnedir ki, orada ne kalabalıklar insanı gizleyebilir ne de unutuş perdeleri. Herkes, ardında yürüdüğü önderle, bağlandığı dava ile inandığı değerlerle yüzleşir. Bu, kimsenin kimseye sorumluluğunu yükleyemeyeceği bir gündür. Hür iradenin hesabıdır bu; kimi bilerek Hakk’ın izinden yürümüş, kimi ise kendi putlarını imam bilmiş, onların ardına düşmüştür.


Kur’an’ın “imam” diye işaret ettiği bu önderlik yalnızca peygamberler ya da din adamları değildir. İnsan kimi örnek alıyorsa, kimi takip ediyorsa, kim onun zihnini ve kalbini şekillendiriyorsa, onun imamı odur. Bazen bu bir fikir olur, bazen bir ideoloji, bazen de bir şahıs. O yüzden sormalı insan kendine: “Ben kimin ardındayım?”

Zira bugün izini sürdüğümüz her fikir, yarın bizimle birlikte haşrolacaktır. Bugün sahiplendiğimiz her değer, yarın bizim için ya bir şahit olacak ya da bir pişmanlık.

O gün geldiğinde kimileri, nurlu yüzlerle peygamberlerin ardında dirilecektir. 


Kimileri ise karanlık ideolojilerin, sahte liderlerin ya da modası geçmiş fikirlerin arkasında mahcup bir şekilde duracaktır.


Vakit geçmeden düşünmeli: Yarın, kimle birlikte çağrılmak istiyoruz?

İman bir ışıksa, imam o ışığı taşıyan el olmalı. Sözleriyle değil sadece, yürüyüşüyle anlatmalı hakikati. Zira imam, önünde duran bir levha değil, arkasından gidilen bir izdir. İz sürmek isteyen, onda kendini bulmalı. Bu yüzden, imamlarımız, imanımızın aynaları olmalı. 

Bakınca ona, yüreğimizdeki inancı görmeliyiz. Yitirdiklerimizi hatırlamalı, aradıklarımızı bulmalıyız yüzünde.

Toplumların kaderi, onların peşinden gittikleri önderlerle şekillenir. Tıpkı bir kuş sürüsünün yönünü belirleyen lider kuş gibi, insan toplulukları da kimi izlerse oraya varır. Ne var ki her önder, aynı yere götürmez insanı. Bazısı seni gülistana taşır, bazısı çürümüş bir leşin başına.


Hayır, bülbül varken kargaya uyulmaz. Çünkü biri seni güzelliğe, diğeri çürüklüğe götürür.

Kargalar, gülün kokusuna hiç varmadı. Bilirlerse de unuttular belki, belki de hiç sevmediler güzeli… Bu yüzden, güle sevdalı bülbülü gördüklerinde rahatsız olurlar. Çünkü bülbül, onların hiç anlamadığı bir şeye öter: nezahete… zarafete… hakikate… Ve unuturlar şunu: Karanlık, ışığı susturamaz. 

Çirkinlik, güzelliği solduramaz. Bülbül ötmeye devam eder, gül kokmaya…

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23