Milli Mücadele’nin ilk kurşunu Hatay Dörtyol’da atıldı
Milli Mücadele’nin ilk kurşunu Hatay Dörtyol’da atıldı
Mustafa Armağan
Hasan Tahsin’in bırakın ilk kurşunu attığı için kahraman ilan edilmesini, 15 Mayıs 1919 günü kurşunun bizim tarafımızdan atılması dahi söz konusu değildi. 1930’lardan 60’lara kadarki lise Tarih ders kitaplarını taradığımızda şaşkınlık verici bir gerçekle karşılaşmaktayız: Bu kitaplarda, günümüzde adeta kutsanmakta olan “ilk kurşun”un ya Yunanlar veya Rumlar tarafından provokasyon amaçlı olarak atıldığı yazılmaktadır veya kimin attığı bilinmediği vurgulanmakta ve kötülenmektedir.
1931 yılında yazdırılan iddialı Tarih IV adlı lise ders kitabında şöyle yazar (s. 29):
“Efzon taburları, İzmir kışlasının yanına yaklaşırken, Yunanlılar tarafından atılan silâhları behane ittihaz ederek kışlayı ateşe tuttular.”
Bu metinde,
İlk kurşundan ve Hasan Tahsin’den tek bir kelimeyle olsun bahsedilmez,
O gün “ilk kurşun” atılmıştır ama bu silahları sıkanlar Türkler değil, Yunanlardır,
İlk kurşunu atanlar kötülenmektedir, çünkü Yunanlara katliam fırsatı vermişlerdir.
Ayrıca Mustafa Kemal Nutuk dahil hiçbir yerde ne Hasan Tahsin’den, ne sözde ilk kurşunun İzmir’de atıldığından bahsetmiştir. İzinden gittiklerini söyleyip askeriyiz diye bağıranlar M. Kemal’e rağmen neden Hasan Tahsin’in ve İzmir’de ilk kurşunun bizim tarafımızdan atıldığının alkışlandığını anlamak mümkün değildir.
Gerçi Nutuk’ta bir “ilk kurşun”dan bahsedilmektedir ama bu “ilk kurşun” bildiğimiz gibi İzmir’de değil, Ayvalık’ta atılmıştır! Nutuk’tan okuyalım mı:
“Yunan ordusu daire-i işgalini (işgal çevresini) tevsi ederken (genişletirken), Ayvalık’a da asker çıkardı. Ali (Çetinkaya) Bey, bu Yunan kuvvetine karşı, 28 Mayıs 1919’da muharebeye girişti. Bu tarihe kadar, Yunan kıtaatı (kıtaları) hiçbir tarafta ateşle mukabele görmemişti.” (Nutuk, 1938, s. 323.)
15 Mayıs’taki sözde “ilk kurşun”u bilmeyen, duymayan, görmeyen Gazi, Nutuk’unda bu tarihten iki hafta sonraya kadar Yunan askerlerine hiçbir tarafta ateşle mukabele edilmediğini yazmaktayken hâlâ “ilk kurşun” masallarına devam etmenin mantığı nedir?
Dörtyol’da ilk şehitlerimiz
Öte yandan, yapılan araştırmalar ilk kurşunun 5 ay kadar önce Dörtyol’da Mehmed Çavuş (Mehmed Kara) adlı Adanalı bir köylü tarafından atıldığını ortaya çıkarmıştır.
Bu bilgi Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı ATASE tarafından resmi belgeyle doğrulandığı gibi yine GKB’nın neşrettiği Türk İstiklal Harbi adlı kitapta da kabul edilmiştir. Bu kaynakta şöyle yazar:
“Fransızlar İskenderun’a asker çıkardıktan sonra 11 Aralık 1918 de takviyeli bir piyade alayı ile Dörtyol kasabasını işgal ettiler. Bu kuvvetlerin arkasından Ermeni alayına ait bazı birlikler de gönderildi. Bunlar Dörtyol dolaylarındaki köylere işkence ve zulüm yapmaya başladılar. (…) Bu cinayetten sonra da Dörtyol’un hemen güneyinde bulunan Karaköse köyüne taarruz ettiler. Buradaki halk kendilerini savunma için Dörtyol’a ve Özerli’ye giden yolları taştan barikatlar yapmak suretiyle kapattılar ve buraya gelen Fransızlara ateşle karşı koydular. 19 Aralık 1918 de yapılan bu çarpışma Türk milletinin düşmana karşı ilk ayaklanması ve direnişidir.” (IV. cilt, Güney Cephesi, Ank., 1966, s. 55-56.)
Genelkurmay bu açıklamayı yapalı 60 yıl olmuş ama kitaplarımızda eski hamam, eski tas…
19 Aralık 1918’de ne oldu?
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekenamesi’nin imzalanmasını müteakip 9 Kasım 1918’de İskenderun 15 kişilik bir İngiliz müfrezesi tarafından işgal edilmiş, 11 Kasım 1918’de halkın erzak deposunun önünde birikmesini bahane eden Fransızlar Türk memur, polis ve jandarmalarının şehirden derhal ayrılmasını istemişti.
Fransızlar 11 Aralık 1918 günü Dörtyol’u işgal ederken 400 Ermeniden oluşan bir Fransız taburundan faydalanmıştı. Fransız askeri üniformasını giymiş bulunan bu Ermeni taburu Türklere ait 12 evi basarak eşya ve paralarını gasb etmiş, bir kadını boğazından yaralamış ve Osmanlı jandarmasını kasabadan çıkarmıştı.
Fransızların 1915 tehcirinde Suriye ve Lübnan’a göç ettirilen Ermenileri Dörtyol ve diğer şehirlere naklederek yerleştirmeleri bardağı taşıran damla olacaktı. Kısa sürede Dörtyol’a yerleştirilen Ermenilerin sayısı 12 bin kişiye ulaşmıştı.
Bunun ardından Dörtyol ve civarına yerleştirilmiş olan sivil Ermenilerin Fransız işgal kuvvetlerinden cesaret ve destek alarak Dörtyol civarındaki köylere baskınlar düzenleyip mezalime başlaması üzerine Dörtyol’a bağlı Özerli Köyühalkı, Hacı Hüseyinoğullarından Emin Hoca başkanlığındaki üç kişilik bir heyetle bölgenin İngiliz Komutanlığına başvurdu. Heyet, köylerinin ve çevrenin Fransızların, özellikle Ermenilerin zulmünden korunmasını İngiltere’den bizzat istedi.
İngiliz Komutanlığı da Hintli Müslümanlardan müteşekkil bir müfrezeyi Dörtyol’a gönderdi. Müslüman askerlerden oluşan bu müfreze asayiş ve sükûneti kısmen sağlamakla birlikte boş durmayan Fransız ve Ermeni birlikleri Özerli Köyüne saldırıp halka hakaret etti. Bu hakaretlere dayanamayarak karşı koyan Özerli Köyü muhtarı Şeyhmuszâde (Şeyh Musazâde), Mehmed Ağa ile ihtiyar heyeti üyesi Abdülkadir Ağazade Yusuf Ağa’yı Komutanın kapısı önünde süngüyle şehit ettiler. Böylece bu üç kişi Milli Mücadele’nin ilk şehitleri olarak anılmayı hak etti.
Hem katliam, hem de soygunculuk yapanların mezalimine katlanamayan aynı köyden Ömer Hoca oğlu Mehmed Çavuş(Mehmed Kara) hayvanları götüren Ermenilerin karşısına Turunçlu beldesinde çıkar ve çatışmaya girdiği Ermenilerden ikisini vurarak Karakese köyüne kaçar. Köylüler, Ermenilerin atılan bu ilk kurşunu Fransızlara bildirmesi üzerine sayıca daha kalabalık bir müfrezeyle Karakese Köyüne karşı taarruza geçen Fransız ve Ermenilere karşı yolu barikatla kapatır ve silahla ateş açarak karşı koyar. “Beklemedikleri bu mukavemetten şaşkına dönen Fransızlar, 15 kayıp vererek, Dörtyol’daki karargâhlarına çekilmek zorunda kaldılar.” (Kemal Çelik, Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi, TTK, 1999, s. 54-55.)
Çarpışmaları müteakip Dörtyol’a dönen Fransız askerleri hınçlarını Jandarma Komutanı Teğmen Hasan’dan çıkardı, onu sebepsiz yere ağır bir şekilde yaraladı. Dörtyol civarındaki Çaylı Köyü’nde Mehmet (Osmanoğlu lâkaplı) oğlu Mustafa da Kurtkulağı Köyünde şehit edildi.
Bu ve benzeri mezalimlerdir ki Adana bölgesinde halkı direnişe sevk edecekti. Halk can ve namusunu kurtarmak için silahlandı. Kara Hasan da Fransızlardan kardeşi Mehmet oğlu Mustafa’nın intikamını almak için Kuzuculu Köyünde bir teşkilat kurarak direnişe geçti. Mal ve hayvanlarını satarak silahlanan yöre gençleri de Kara Hasan’a katıldı. Böylece zamanla sayısı 300-400’e varan bir millî teşkilat ortaya çıktığını yazmakta kaynaklar.
İzmir’in işgaline 5 ay varken örgütlenerek harekete geçen Kara Hasan ve çetesi Türkiye’de işgal güçlerine karşı millî direnişi başlatan ilk örgüt olmuştu.
Kara Hasan’a halk, kahramanlığından dolayı ‘Paşa’ unvanını vermişti. Çetesine de ‘Kara Hasan Paşa Çetesi’ denilirdi. Kara Hasan Paşa artık Fransız ve Ermenilerin korkulu rüyasıdır, halkın gözünde milli kahramandır. Çetesiyle Gâvur Dağları, Antakya, Adana, Maraş, Antep, Osmaniye ve Ceyhan dolaylarında Fransızlara baskınlar yapar, Türklerin can, mal ve namuslarını korumaya çalışır ama evinde ölü bulunduğu bilinen Hasan Tahsin kadar kıymeti yoktur tarihçilerin nazarında.
Milli Mücadele tarihi yeniden yazılmadıkça bize rahat yüzü yoktur vesselam.