• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
İdris Günaydın
İdris Günaydın
TÜM YAZILARI

İmam-ı Şafi dört yıl doğmamak için bekledi!

06 Aralık 2024
A


İdris Günaydın İletişim: [email protected]

İmam-ı Şafi dört yıl doğmamak için bekledi!

İDRİS GÜNAYDIN

Sarıklı, cübbeli, sakallı bir “hoca” mı, yoksa “bolca” mı olduğu belli olmayan bir şahsı paylaşıyorlar internette; ben de ister istemez dinliyorum. Diyor ki; “İmam-ı Şafi Hazretleri annesinin karnında İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye saygıdan dolayı dört yıl bekledi. Şu edebe bak. Şu edebe bak.”

Ne büyük saygı, vefa ve terbiye. Bu asırda doğanlara bakın: 9 ayda hemen fırt diye doğuyorlar. Sanki ne var bu dünyada? Biraz bekleyin yahu! Bir yıl iki yıl…

Yalnız bir durum var. Doğum günü on gün geçerse çocuk anneyi zehirliyor. O döneme dikkat edin. O on günü atlattınız mı değme keyfine. Anne karnında yaşamaya devam. Ne ekmek derdi var ne su derdi ne de tuvalet derdi!

Dünyaya gelip de ne yapacaksınız?

Bu adam devam ediyor. “Nil Nehri akışını durdurmuş. Hz. Ömer, Nil Nehrine kızmış ve bağırmış. Ak ey nehir. Nil Nehri akmaya başlamış.”

Allah Allah… Yahu Allah kevnî kanunlarına ara mı vermiş o esnada? Eğer Hz. Ömer efendimiz buzulların olduğu bir bölgede yaşasa Nil Nehrinin akışının durduğuna inanırım… Don olur ve akış durur. Akıtmak Hz. Ömer’in değil Allah’ın işidir. Hz. Ömer’in öyle mucizeyi aşacak gücü var ise kendisini öldürmek isteyen asinin niyetini bilseydi? Ona mani olsaydı?

Bu şahıs ve bunun gibi bazı na ehil kimseler anlatmaya devam ediyor: “Falan duayı veya namazı kılana cennetten 70.000 köşk. Her köşkte o kadar huri verilecekmiş!” Ya kadınlar? Kadınlar insan değil mi? Kadınlara da gılman verilecek desen ona kızıyorlar.

Başka kişiler de şeyhleri için: “Kıbrıs Savaşında odaya girmiş. Bir süre sonra çıkmış ki ne göreceksin? Kan ter içinde. Elinde bir baston. Kıbrıs’taki düşman askerlerine ateş ediyor.” 

Yahu şeyh efendi askere ateş edeceğine savaş uçaklarımızın batırdığı Kocatepe zırhlımızın batışına engel olsaymış. Zalim gemi kaptanı. Mutlaka gemiyi o esnada bir görünmez koya çekti de şeyh efendi ondan göremedi!

Ayrıca şeyh efendi Azrail canını almaya geldiğinde Azrail’i kovmuş. Yani Allah’ın ezeli ervahta verdiği kararı bozuyor. Allah, ezeli ervahta onun için şu kadar milyon nefes saydı ise o buna şu kadar bin/milyon daha ekliyor.

Her millet için bir ecel vardır. Ne bir saat ileri ne bir saat geri,” ayeti de böylece bir fani tarafından nesh ediliyor!

İnandınız mı?

Depremi durduran şeyhler. Azrail’i tokatlayan şeyhler. Ceplerinden Yahudi’nin ürettiği telefondan bilimsel paylaşımları okuyup (ne kadar anlıyorlarsa) onları keramet olarak takdim eden şeyhler.

Mikail’i tokatlamıyorlar. Niçin bu kadar insanın ölümüne neden oldun? Gavuristan varken neden Müslüman toprağını seçtin deprem için? Demiyorlar.

Akıl almaz, Kur’an’a, Sünnete, akla, mantığa, bilime uymayan lakırdılar, menkıbeler. Sanki bu din, Kur’an ve Sünnetin değil de menkıbelerin dini.

Gençler niçin Ateist veya Deist oluyor diye soruluyor? Ne yapsın gençler?

Diyanetin bu konuda kolu bağlı. Böyle kıytırık hoca namlı bolcaları engelleyecek bir yaptırım gücü yok. Böyle örgütlenmeleri veya internette bol bol konuşan şahısların söyledikleri muteber kaynağa dayanamıyor? Deyip devlete bildirecek selahiyeti yok.

Böyle kurumları denetleyecek Diyanet gibi bir resmi kurum yok.

Olmayınca at babam at. Dinleyicisi itaatkar, dindarlara saygılı bir kitle de var. İtiraz edemiyor. Edemiyor çünkü doğrusunu bilemiyor. Sonunda bu çelişkileri değerlendiren genç de çareyi inanmamakta buluyor! İyi mi?

Buna benzer masallarla büyüdük. Anadolu’da birçok ölümlü kaza veya cinayet için halk ozanları destanlar yazar, bu yazılanlar bir matbaada “destan” diye bastırılır sonra şehir şehir, pazarlarda bir müvezzi tarafından ağlamaklı okuyuşla satılırdı.

Bu destanlarda dini içerikli öyle taş hikâyeleri, konuşan bebek hikâyeleri, konuşan ağaç hikayeleri anlatılırdı ki?

En çok da anlatılanların içinde Hz. Ali Cenkleri yer tutardı. Güya Hz. Ali atıyla bir dağdan öbür dağa atlıyormuş. Atı bir seferinde Giresun’un Kulakkaya yaylasında bir kayaya basmış. Orada kocaman at izini andıran iz var. Daha doğrusu kaya şekli… O, güya Hz. Ali’nin atının ayak iziymiş. Çaresiz çocuk aklımızla kanıyorduk.

Çünkü Hz. Ali, Allah’ın aslanıydı. Kedileri yüksekten sırt üstü bıraksak ayaküstü düşüyor. Sebebi Hz. Ali kerremallahü veçhe kedinin sırtını sıvazlamış. O da o yüzden öyle çevik olmuş. 

Böyle masallarla büyüdük.

Hz. Ali’nin Hayber Cengi, Kan Kalesi Cengi, Mıknatıs Cengi gibi basit basım kitaplar berberlerin bile camlarında satışa sunulurdu. 

Bilim çağında böyle hurafe dolu hikâyelere inanacak ileri zekâya sahip kimse kalır mı? Allah akıl versin. Vesselam. 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Temel

Sizin tarafın geneli böyle .Herkes inanmak istediği şeye inanıyor. Bu yüzden 2 milyarlık Müslüman alemi 20 milyonluk yahudiye güç yetişemiyor.

Erzincanlı.

Allah razı olsun İdris Hoca.Diyanet ve Egitim düzelmeden hiç bir şey düzelmez.Akıntıya kürek çekmek'den başka bir şey degil.Camiler boş Hocalar yetersiz;hala Behlül kıssalarını anlatıyorlar....Restorasyona İmam Hatip okulların'dan başlanmalı....Devletin bütün kurumlarının tamire ihtiyacı var.......!!!!!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23