Siyasette Milli Terbiye
“Terbiyenin millisi veya milli olmayanı mı var” sorusuyla başlayalım söze.
Evet, terbiyenin millisi olduğu gibi milli olmayanı da mevcuttur.
Milli terbiyenin kökü “erdemli” olmaktır. Erdemli olmak ise “edepli, hayâlı, inançlı fazilet yüklü” olmak demektir.
İnanç merkezli olmayan terbiye kaideleri, kuru ve kâr amaçlı kurallardır ki, zorunlu uyulan ve elde edilmek istenen netice sağlanır sağlanmaz terk edilmektedir.
Siyaset, erdemli insanların yapabileceği bir iştir. Faziletli insanlar yaşadıkları toplumun dini ve milli değer yargılarına bağlıdırlar ve o minval üzere siyaset yaparlar.
Bu şartlara uyan kaç parti sayılabilir? Şimdi hangi partiye sorulsa, “Biz” diyeceklerdir.
“Peki, hangi icraatınızdan belli” deseniz; utanmak, arlanmak yerine, kendilerinde olmayan binbir yönleriyle sizi ikna etmeye kalkacaklardır.
Böyle çirkin siyaset yapanların hangi partiler olduğunu, buralara sığınanların kimler olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Şunlar diye yazarak kibirlerini ve kinlerini kabartmamalı.
Şeytanın en çok kızdığı şey neymiş biliyor musunuz? Şeytanlığının yüzüne vurulmasıymış. “Bana bilmediğim bir şey söyleyin” dermiş.
¥
Bugün ısrarla, inatla, öfkeyle, halkımızın milli terbiyesine karşı muhalefet eden siyasi çevrelere yamanan, yamanmak isteyen, milletimize güvenmek yerine kifayetsiz muhterisliklerinin esiri olarak onlara sığınan kimseler, erdemli siyaset yapabilirler mi?
Çarıklı erkânı harplerimiz böyleleri için şunu derler:
- “Milli terbiye almış kişi; vatanını, bayrağını, devletini, milletini, dinini her şeyin üstünde tutmalıdır. Bunlara inanmayanların ve kıymetini bilmeyenlerin siyaseti çürüktür.
Böylelerine makam verilince, mevki verilince, makamın ve mevkiinin gerekli imkânları sunulunca senden iyisi olmaz ve bir de işin içine “nasipmiş, kaderimmiş, hak etmesem elbet buralara gelmezdim” diye şişinirler.
Vakti saati gelince, görevden alınınca veya yol gösterilince; ne nasip ne kader ne hak edilmişlik kalmaz ve ‘pazara kadar değil, mezara kadar’ diye attıklarını nutuklarını unutup, birden düşman kesilirler. Şimdi milli terbiye bunun neresinde”?
¥
Bizim ülkemiz ve milletimiz için siyaset sanatının temelini milli terbiye ve bu terbiyeye bağlı nizamlar oluşturur.
Sanırım Türkiye’nin siyasi tarihini en az, ucuz kahramanlıklarla siyasete soyunan kimseler okumakta ve bir türlü milletin ne istediğini anlayamayarak sürekli tökezlemekteler.
Kendi tökezlediklerini göremedikleri için de çirkin ittifaklarla, ülkemizi-milletimizi şarampole yuvarlamaya uğraşmaktalar.
Türkiye trenini raydan çıkarmaya çalışan ve bunun için ittifak arayışlarına girenlerin niyet ve düşüncelerinde, milli hedef yoksulluğu açıkça görülmektedir.
Siyasette, fesatlıklarla donanmış hiçbir ittifak bugüne kadar tutmamıştır ve halkımızın nefretinden başka bir şey de elde edilmemiştir.
¥
Ezcümle:
Fesat siyasetinde bulunmayan ama milletimizin vicdanında yer alan ana hedef, milli terbiyenin yaşaması ve muhafazasıdır.
Nefsinin üzerine vicdanını koyabilen her insanımız, bu terbiyeyi kimlerin yaşadığını ve muhafaza ettiğini bilir.