Milli Mücadelenin Zaman Akışı
Bu hafta tanıtmaya çalışacağımız eserin adı; “Milli Mücadele’nin Zaman Akışı” ismini taşıyor.
“Yazar Yayınları’ndan” çıkan ve alt başlığı “Cihan Harbi’nden Cumhuriyet’e” olan kitabın yazarı D. Mehmet Doğan.
Şu sorunun cevabını verecek namuslu tarihçiler aranıyor. Sadece ben değil, aklıselim sahibi yerli ve milli düşünce sahibi bütün insanlarımız arıyor.
“İsteyerek-bilerek” yahut “zorla-aldatmalarla”, kendi tarihine ve medeniyetine karşı özürlü duran-durdurulan kaç millet vardır acaba dünyada?
D. Mehmet Doğan’ın kitabında, isteyerek-bilerek veya aldatılarak kaçırılan tarihi gerçeklerin gün yüzüne çıkarıldığını görünce, yukarıdaki soru akla gelmekte.
Tarihsiz toplumların talihsizlikleri hiç bitmez. Başlarından dertleri eksik olmaz, toplumsal değerleri sürekli, tahrif ve tahrip edilir.
Biz hepsini yaşayan bir milletiz. Birinci Dünya Savaşı’na ülkeyi sokan zihniyet, savaşla birlikte koca bir devleti ve medeniyeti yerle bir etmiş ve ettirmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’na nasıl girdik nasıl çıktık, ardından Milli Mücadele nasıl başladı, nasıl bitti ve Cumhuriyet kurulduktan sonra hangi gerekçelerle kimler inkılap yaptı, yapılan inkılaplar memlekete ve millete ne kazandırdı hâlâ iç yüzleriyle yazılmadı.
D. Mehmet Doğan’ın bu kitabında, “Cihan Harbi’nden Cumhuriyet’e” kadar olan dönem, tarih tarih bilinmeyenleri, bilinir haline getirmiş.
………………..
‘Birinci Dünya Savaşı’ bataklığına ülkeyi atanlar, savaşla birlikte koca bir devleti ve medeniyeti yok edeceklerinin işaretini, II. Abdülhamid Han’ı 27 Nisan 1909 yılında tahttan indirdiklerinde vermişlerdi.
O tarihten itibaren Osmanlı Devleti bitmiş sayılıyordu. Sonrasında iş başına gelen Sultanlar, İttihatçıların baskısıyla “Kaftan ve Makam Padişahı” gibi görülmekteydiler.
Mesela Mondros Mütarekesi sebebiyle Osmanlı’ya sövenler, lanetleyenler, bütün yükü Padişaha yükleyenler ki, (anlaşmayı Vahideddin reddetmiştir) Mondros Mütarekesine kimlerin gittiğini, kimlerin işin başında olduğunu, kimlerin imza ettiğini, o dönemde askeri gücün başında kimlerin olduğuna bakmayacak kadar muhakemelerini pasifize edenler, tarihin hakikatiyle yüzleşmeliler.
……………..
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’yi geçemeyen itilaf devletleri nezdinde artık İstanbul bir başkent değildir.
Yeni kurulacak hükümete başkentin neresi olması gerektiği, İngilizler tarafından dikte ettirilmektedir. Kitaptan okuyalım:
“Mütarekeden sonra İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin bazı bölgeleri işgal edilir. Tabi buna karşı tepkiler de ortaya çıkar. 18 Ocak 1919’da Paris Konferansı’na İngiliz Hariciye Nazırı Lord Kurzon, şu çözümü teklif eder:
Müstakil bir Arabistan ve Ermenistan’dan başka müstakil bir Türk Devleti kurulmalı. Bu devlet geçmişte olduğu gibi Anadolu yarımadasının sınırları içinde kalmalı ve başkenti Bursa veya Ankara olmalı.
Daha o zamandan ‘Bağımsız Türk Devleti’ ve İstanbul’un başkent olmadığı bir çözüm teklifi ilgi çekici değil mi”?
……………
Ezcümle: Kitabı okuyanlar, gerçek tarihin nasıl tersyüz edildiğini göreceklerdir.
Eser hakkında: Yazar Yayınları;
0312- 232 05 71 www.yazaryayinlari.com