İnsan doğuluyor da kalınmıyor
Cahil meclisinde satma güheri
Ne bilsin kadrini beyni serseri
Bir münasip söz bul kapat defteri
Mukayyet ol lisanına iyice bak. Ruhsati.
İnsan doğuluyor da kalınmıyor. Bu hali en çok korona virüsü sayesinde öğrendik.
İnsan olarak doğanların kimileri insani özelliklerini korur ve taşırken, kimilerinin de insanlıktan çıktıklarını, sadece bedenlerinin insan göründüğüne, ruhlarının kirlendiğine ve canileştiğine şahitlik etmekteyiz.
Gerçi insanın ne halden ne hale geleceğini kişinin kendisi tayin edermiş. İnsanın isterse kendisini vezir, isterse rezil edeceğini dinimiz 14 asır önce söylemiştir.
Elbet yeni bir şey söylüyor ve öğreniyor değiliz ama böylesine belgelenmesine de şaşırmadık değil.
•
Devlet-millet can derdiyken, içimizdeki yahut dışımızdaki devlet-millet düşmanları; kalpleri mühürlenmiş, gözleri körleşmiş, kulakları sağırlaşmış bir şekilde, içinde bulundukları Cehennemi hayata toplumu da sürüklemek istemekteler.
İşte bunlar da insan ve insan olarak doğdular! Demek insan doğuluyormuş da kalınmıyormuş! Buna fıtrat bozukluğu deniliyor.
Çocukluğumda “Büyük Ana” diye bilinen bir nine vardı, kendisiyle sohbet etmeyi severdim. Bugünkü bozguncuların benzerleri o günlerde de varmış ki, şöyle derdi:
-“Oğul! Bebe doğuran, gönlüyle doğurmalı, severek doğurmalı, sahip çıkarak doğurmalı, çocuğun “ruhu-edebi-hayâsı” anne karnındayken beslenir.
Çocuk doğuracak kadın gönlüyle hamile kalmalı, onu karnında beslerken, gönlünü ve ruhunu da beslemeli ki insan kalabilsin.
Ahiret korkusu olmayanın Allah’tan çekincesi, korkusu olmaz. Allah’ını bilen insanı bilir! Anayı bilir, atayı bilir, vatanını bilir, dinini bilir, büyüğünü küçüğünü bilir”! Geçelim.
•
Bugünler insanı yeniden keşfetme ve anlama günleri olmalıdır. Korona virüsü bütün dünyayı insanlık dersini yeniden talim etmeye çağırmakta.
Görüldüğü gibi insanlık âlemi; gözle görülmeyen, elle tutulmayan öldürücü bir mikrop karşısında çaresiz şekilde mücadele etmekte.
Demek ki insanoğlunun her şeye gücü yetmiyormuş! Kendisine geçici olarak emanet edildiği dünyayı istediği gibi har vurup harman savuramıyormuş!
Kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü yokmuş! Üstünlük ancak ve ancak Hakk katında (bu kısım Müslümanlar için geçerlidir) imiş!
Gerçi inanmayanlar için de fark eden bir şey yok, Onlar da bütün güçleriyle hüküm sahibi oldukları zannettikleri toprağın altına, siyah torbalarla törensiz gömülmekteler.
İnanıp-inanmamaları çok önemli değil. İnanmamaları ahirette azık olarak karşılarına çıkacaktır! “Hesap gününe hiç kimse azıksız çıkmaz” derler.
Her insan mutlaka yanında azığını götürürmüş ki, dünyada yapıp ettiklerinin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu görebilsin.
Bizi bu dünyaya gönderen Allah başıboş bırakacak değil ya. Elbet ne ettin ne tuttun diye soracaktır.
•
Ezcümle:
İnsan doğup da kalmayanlara karşı, insan doğup da insan kalanlar büyük bir birlik ve beraberlik oluşturmalı vesselam.