Bu vatan kimin sorusunun cevabı
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.
“Bu Vatan Kimin” sorusunun cevabı, Çanakkale Zaferi üzerinden dahi verilse yeter.
Dünyada hiçbir millet bizim kadar vatan savunması yapmış değildir. Dünyada hiçbir devlet, bağımsızlığı için bizim kadar savaşmamıştır.
Eğer Çanakkale Zaferi başka milletlerden birine ait olsaydı, eminim o millet, tarihlerinin bütününü raflara kaldırır, sadece Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitlerine” destanı üzerinden anlatırdı ve yine Akif’in ifadesiyle:
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” diyerek tefrikayla savaşırdı.
“Bu Vatan Kimin” sorusunun cevabı, bir “var olma” savaşı olarak yeniden yazılmalı ve yediden yetmişe yeniden anlatılmalı.
“Bu Vatan Kimin” sorusunun cevabını Akif’ten sonra Orhan Şaik Gökyayuzun bir şiirle anlatır.
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Çanakkale Zaferi, sadece milli eğitimde değil, devletin bütün kurumlarında eğitim, moral, motivasyon programları çerçevesinde anlatılmalıdır.
Ezberlenmiş sloganlarla ne millet ne devlet anlatılmaz ve sahip çıkılmaz. Tarihine yabancılaşanlar, tarihinden uzaklaşanlar, elbet devletine de milletine de yabancılaşırlar.
Vatanımızı, toprağımızı, devletimizi, insanımızı, kültürümüzü ve tarihimizi yeniden tanımak, anlamak ve anlatmak, Çanakkale Zaferi kadar önemlidir.
Kendimiz olmak, biz olmak, dünyanın en kutlu coğrafyasının sahibi olmak, büyük bir nimettir. Bu nimete sahip çıkmak için “Bu Vatan Kimin” sorusunun cevabını yeniden aramalı, bulmalı ve anlatmalıyız.
Akif’in korunmasını istediği vatan alelade bir toprak parçası değildir. Kefensiz yatan binlerce şehidimizin milli ve mukaddes kıldığı bir vatandır.
Kendisini bu topraklara ait hisseden insanlarımız, her nefes alıp verişlerinde topraklarımızın nasıl korunduğunu, vatan edildiğini bilmek ve düşünmek mecburiyetindedir.
Bilmeliyiz ki bu topraklar için canını veren, namusunu çiğnetmemek için al kanlarını kefen edinerek topraklarımıza düşen ve bekçilik edenler bizim atalarımızdı.
Böylesi bir atalar emanetine hıyanet edenlerin Haçlı düşmanlardan ne farkı vardır? Bu topraklara ancak soyunda şehit olmayanlar ihanet edebilir. Kur’an’a ve Allah’a düşman olanlar ihanet edebilir.
Anadolu’muzun her yeri şehitler diyarıdır. Artık bu anlayış hamasetten inanca tevdi edilmelidir ve yeniden yerli ve milli bir şahlanışa geçilmelidir.
Yüzyıllardır şehitler vererek vatanımız müdafaa edilmektedir. Bütün şehitlerimizin ruhuna el-Fatiha!