Öngörüler ve imkansızlar...
Cuma günü, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun şikayeti üzerine, 38 sanığın “piyasa dolandırıcılığı” suçlamasıyla yargılandığı bir davanın duruşması vardı.
Yargılananların bir kısmı gazeteci. İddia, sanıkların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ekonomik düzen ve istikrarını hedef alır şekilde sermaye piyasalarında ve borsada işlem gören firma, kurum ve kuruluşlara ilişkin güvensizliğe yol açan, kaos oluşturacak mahiyette beyan ve açıklamalarda bulundukları...
Haberde Sedef Kabaş, Merdan Yanardağ ve Mustafa Sönmez isimlerini görünce “Tamam” dedim...
Sedef Kabaş’ın sırf Erdoğan düşmanlığından nasıl saçmaladığını, 10 kişinin öldüğü Sultanahmet saldırısı için “Terör adım adım.. İstanbul vurulmadıkça Türkiye uyanmaz” tweetini hatırladım...
Mustafa Sönmez’in “Yarın bankalardan para çekemeyeceksiniz, ATM’ler çalışmayacak, döviz alım satımı yapılamayacak” tweetini sonra...
Merdan Yanardağ’ın genel yayın yönetmeni olduğu gazetenin, sırf polise suç bulabilmek için, silahlı bombalı saldırı yaparken bacağından vurulan DHKP-C’li teröriste “Eylemci” demesini...
•
Yine geçen yıl, Merkez Bankası eski başkanlarından Mahfi Eğilmez, kendi internet sitesinde bir yazı paylaşmıştı...
Özetle, spekülasyonun iki şeklinin olduğunu; birinin ekonomiyi zor duruma düşürerek, diğerinin ise zor duruma düşmüş ekonomiyi dalgalandırarak yapıldığını söylüyordu.
Eğilmez, Türkiye’nin Avrupa ve Amerika’ya olan dış borcu yüzünden, bu ülkelerin ekonomimizi bozmayacağını ama bozuk ekonomiden de fayda sağlamasının muhtemel olduğunu iddia ediyordu...
Bunu da, ünlü kurgusal karakter Sherlock Holmes’tan alıntı yapıp gerekçelendiriyordu: “Olanaksız olanı elediğinizde geriye kalan olanaksız gibi görünse de gerçektir.” Fakat küçük bir çeviri hatası yapmıştı, “Olanaksızları elediğinizde elinizde kalan, öngörülerden biri olmasa bile, gerçek olmalı” diyordu Holmes, bir olayı analiz ederken bizim öngöremediğimiz unsurların da varolabileceğine işaret ederek...
Bu çeviriye göre, Eğilmez’in de Batı’nın siyasi hesaplarını öngörememesi, onların doğru olmadığı anlamına gelmiyor...
•
Bir de, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in “CIA’in adamı olursunuz, CIA’e çalışırsınız ama bundan haberiniz bile olmaz” sözünü hatırladım...
•
2008 krizi Türkiye’yi teğet geçmişti. Büyüyorduk, her şey yolunda görünüyordu.
Önce, 7 Şubat’ta bir operasyona giriştiler. Allah basiretlerini bağladı, beceremediler... Sonra Gezi olayları patlak verdi... Arkasından 17-25 Aralık kumpası... En son, 15 Temmuz’a kadar vardı iş... Yetmedi, ekonomik operasyon başladı...
Şimdi bu yukarıdaki arkadaşlar söylesinler; bunların hepsi normal mi?
Bu olayların hepsinde tuttuğunuz mevzi belli, Erdoğan’ın karşısındasınız, anladık...
Onu anladık da, bu oyunu kuranlarla bile isteye mi ortaksınız, yoksa Çağlayangil’in dediği gibi “haberiniz bile yok” mu?