Bari susun da rezalet büyümesin...
Bari susun da rezalet büyümesin...
Halil Kışlacık
Ambale oldular.
Sormamıza bile gerek yok, tabii ki karşılar...
Tamam, inanmamak başka şeydir, temkinli olmak şarttır...
Ama PKK’nın elebaşı çıkıyor, hiçbir şart öne sürmeden “Silah dönemi bitti, örgütü lağvedin” diyor...
PKK “Ateşkes ilan ettik, kongreyi toplayacağız” diyor...
Bunlar hâlâ o bildik “Erdoğan yapıyorsa karşıyız” sakızını çiğniyor...
•••
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, silah bırakma çağrısından bir gün sonra konuştu. O konuşmada Erdoğan’a saldırdı, “gak” dedi, “guk” dedi... Eh, ortada şartsız bir silah bırakma var, neye pislik atsın, mecbur kaldı, lafın sonunda ağzının kenarıyla “Kan akmayacaksa, barış olacaksa biz varız” dedi. Ondan sonra tam bir hafta sustu...
O bir haftada düşündü taşındı, televizyona çıkıp bu sefer, “Meclis zemininde tam yetkili komisyon eliyle hızlı şekilde Kürt sorununu çözecek, Türkiye’nin demokrasi sorununu çözecek demokratikleşme paketinin yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. O komisyona şehit aileleri, mağdurlar dahil edilmeli ve onların rızası alınmalı” dedi.
İfade tek başına ne kadar güzel değil mi?
Ama bir sorun var.
“Demokratikleşme paketi” dediğiniz nedir Sayın Özel?
Ortada birilerinin affedilmesi, serbest kalması yok. Şu aşamada bütün tarafların “demokratikleşme” dediği şey, aslen CHP’nin yürüttüğü “kimlik inkarı”nın sebep olduğu hasarın izalesi...
Şu durumda, hangi şehit annesi, gariban vatandaşın hakkının teslimine karşı çıkar?
Eğer kastınız “terörle en küçük bir bağı olan herhangi birinin affı”ysa, benim de görüşüm şehit ailelerinin bu konuda söz sahibi olmaları. Hatta imkân olsa da, sadece onların söz hakkı olsa...
Özel, “İşi Meclis’e getirin ki, sulandıralım” diyor. Yoksa şehit aileleri onun umurunda olmaz.
Umurunda olsa, terörle iltisaklıları belediyelere doldurma şartlı ittifak kurarken...
DEM’lilerin “Şeyh Sait’ler, Seyit Rıza’lar, Deniz’ler, Sakine’ler ne yaptıysa Kürt halkı, Türkiye halkları da onların yaptıklarını yapacaktır” diye isyan çağrıları yaptıkları otobüsün üstüne çıkarken...
Türkiye’yi “işgalci” gören bir kadının elini öperken, üstüne “Elini gerekirse yeniden öperim. Onurumdur, gururumdur” savunmasını yaparken, o şehit ailelerini yok saymazdı...
Bir de, sözünü ettiği bu “mağdurlar” kimdir, onu açıklayabilir mi?
Mesela “İttifaka zarar verir de Ekrem parayı keser” korkusuyla bugüne kadar hiç yüzüne bakmadığı “Diyarbakır Anneleri” de o mağdurların arasına girebilecek mi nihayet?
•••
Bir tehlike daha var...
Zafer Partisi’nin asker kökenli, “profesör doktor” unvanlı Genel Başkan Yardımcısı Ali Şehirlioğlu çıkmış, açık açık “Süreci baltalayacağız” diyor. Sağda solda cepçilik yapıp, evleri soyup, karıya kıza sarkıp sonra suçu mültecilere atan adamları olmasa gülüp geçeceğiz de, provokasyonda idmanlılar...
Sahi ne yapacaksınız da süreci baltalayacaksınız Şehirlioğlu?
Devletin ya da PKK’nın üstüne yıkılacak suçlar işlemekten başka, nasıl bir “baltalama” var kafanızda?
•••
Ortada terör örgütünün hiçbir talebi yokken “Terörü bitirmekle, teröre teslim olmak aynı şey midir?” diye soran Müsavat Dervişoğlu’na ne diyeceğiz peki?..
“Allah partililerine sabır versin” mi?
Halefi, en azından “ablasının rüyasında gördüğü rabbiyesir”i falan bahane ediyordu, bu ona bile ihtiyaç duymuyor, öyle kuru kuru aptal yerine koyuyor seçmenini...