• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Av. Yaşar Baş
Av. Yaşar Baş
TÜM YAZILARI

Yargıda devrim budur

19 Haziran 2020
A


Av. Yaşar Baş İletişim: [email protected]

Türkiye’deki yargı hizmetleri UYAP sistemi ile sınıf atlamıştı. Adli belgelere erişim ve bazı adli işlemleri uzaktan gerçekleştirmenin ne kadar büyük bir adım olduğunu ancak bizim gibi yaşı müsait olanlar ancak anlayabilir.

Coronavirüs salgını nedeniyle bütün hizmetlerde uzaktan erişim seçenekleri gündemimize girdi. Adalet Bakanlığı’nın, hızlı bir şekilde yargı hizmetine uzaktan erişimin kapısını aralaması büyük bir başarıdır.

Millî Eğitim Bakanlığı uzaktan eğitim için çok daha hızlı hareket etti ama sonuç itibariyle uzaktan eğitim uygulaması uzunca bir zamandan beri bilinen Türkiye’de ve dünyada giderek yaygınlaşan bir uygulamaydı.

Yargı hizmetlerine uzaktan erişim bakımından Türkiye öncü bir rol üstleniyor. Türkiye’nin yargı sistemini eleştirmek ve beğenmemek bazılarında alışkanlık haline geldi ama emin olun Türkiye’nin yargı hizmetlerinin kalitesi her gün reklamı yapılan birçok ülkenin çok önünde. İngiltere gibi, Fransa gibi ABD gibi örnek gösterilen ülkelerin yargı işleyişlerinin kalitesini ancak oralarda bir mahkemeye işiniz düşünce anlarsınız.

Türkiye bir taraftan kılcal damarlarına kadar sızmış dünyanın en karanlık örgütünden arınırken, dünyanın başka hiçbir ülkesi ile kıyaslanmayacak ağır ihanetler, iç ve dış saldırılarla boğuşurken, bir taraftan da dünyanın en kaliteli yargı düzenini kurma hedefinden vaz geçmiyor.

Temel mevzuatını yeniliyor, hakim savcı sayısını yükseltiyor, adliyenin iş yükünü azaltacak alternatif çözüm yollarını hayata geçiriyor.

Yargıda kısa zamana aralığına sığdırılan büyük değişimlerden kaynaklanan sorunlar da elbette olacak. Ancak bu sorunların uygulamanın içinde çözümlenmesinden daha sağlıklı bir yol yok. 

Adalet Bakanı Abdulhamid Gül’ün kişiliğinin, büyük dönüşümlerin hayata geçirilmesindeki rolü büyük.

Yargı dünyanın her yerinde karmaşık bir denklemdir. Hukukçular arasındaki uyumun sağlanması dünyanın en zor işidir. O nedenle iki hukukçu varsa en az üç görüş olur derler. Doğası bu kadar karmaşık olan bir denkleme, bir de konjonktürden kaynaklanan karmaşalar eklendiği halde yönetilemez hale gelmiyorsa en önemli sebep Abdulhamid Gül’dür.

Terör örgütlerinin vesayetine girmiş üç büyük ilin baro yönetimlerinin her türlü provokasyonlarına rağmen, büyük bir sabır ve iyi niyetle avukatların mesleki standartlarını yükseltecek adımlar da atıldı.

Adalet Bakanlığı duruşmaların UYAP ağı üzerinden ve uzaktan, örneğin avukatın bürosundan katılımı ile sağlanmasının yolunu açtı. Yapılan işi küçük görmeyin. Bu çok büyük bir devrimdir. Öncü uygulamalar ve devrimler arka arkaya geldiği için sıradan olaylar gibi görülebilir ama emin olun Adalet Bakanlığı çok büyük bir devrim yaptı. Yeni uygulama ile yargı hizmetlerinin en ağır yükü olan duruşmalar, avukatlar açısından bir yük olmaktan çıkarılacak. Aslında hakimler ve taraflar açısından da çok büyük kolaylıklar ve kalite artışı olacak. Duruşmalar nedeniyle ihtilaflı tarafları aynı mekanda bir araya gelmesinden kaynaklanan güvenlik riskleri de azalacak.

Hakimlerin duruşma yönetiminden kaynaklanan hak ihlalleri ve hak kayıpları da azalacak. Ülkemizde çok kaliteli ve sorumluluk ahlakı yüksek hakim ve savcılarımız var. Ancak her meslekte olduğu gibi sorumsuzluk paçasından akanlar da var. Duruşmalarda beyanların kayda alınmasında, tarafların usul kanunları ile belirlenen haklarının kullanılmasında istisnai de olsa çok ciddi ihlaller ile karşılaşıyoruz. Bu vesile ile bu tür hak ihlalleri ve hak kayıpları da ortadan kalkacaktır.

Aslında bu uygulamaya corona salgını döneminde adli hizmetlerin tamamen uzaktan yürütülmesini sağlayacak bir derinlik de kazandırılabilir.

Normale dönüş döneminde adliyelerdeki yığılmayı ve yığılmanın salgını tetikleme riskini bu hafta içinde gördük.

Yeni proje ile avukatlar tarafından temsil edilen taraflar, avukatların ofislerinden duruşmalara uzaktan katılma imkanına kavuştular. Uygulama biraz revize edilerek salgın döneminde adliyeler duruşma yapılması ihtiyacı tamamen de ortadan kaldırılabilir. Avukatı olmayan herkes için bir avukat görevlendirilerek duruşmalar avukatların ofislerinden yapılsa, avukatın ücreti tarifeye göre adli yardım bütçesinden karşılansa ve salgın döneminde hiç kimse adliyelere gelmese iyi olmaz mı?

Emin olun avukatı bulunmayanlara avukat görevlendirmenin maliyeti, adliyenin duruşma günlerinde artan genel yönetim maliyetinden çok da fazla değildir. Zaten her isteyene avukat görevlendiriliyor. Bunun zorunlu hale getirilmesi ile duruşmalar tamamen adliye dışına taşınmış olur. Hem de bu şekilde, corona nedeniyle işleri zorlaşan avukatlar için bir temel gelir kapısı açılmış olur.

Üç büyük ilin baro yönetimlerinin gündemine bakarak avukatların bunu hak etmediğini düşünmeyin. Türkiye’de alnının teriyle namuslu bir şekilde hak arama çabalarına rehberlik etmek ve temsil görevini yerine getirmek, saygın bir hayat ve ailesini geçindirme amacı ile hareket edenlerin sayısı avukatların çoğunluğunu oluşturur. Her meslekte olduğu gibi avukatlar arasında da, işini yapmayı değil provokasyon yapmayı kendine yol edinenlere bakmayın siz.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Can

Evet ondan ikide bir AIHM de görülen davalarda hak ihlaller delilsiz tutuklanmalar diye Türkiye tazminata mahkum oluyor. Osman kavala davasi ortada. Ne cok kaliteli bir yargimiz varmis ki milletimizin yarginin bagimsiz oldugu konusunda güveni gittikce azaldigini anketlerde gösteriyorlar..

ihsan

"Ayasofya tuzağı" ve egemenlik! Bütün insanlık bir virüs üzerinden başlatılan küresel durgunluk sırasında ciddi bir tehdit altındayken Türkiye'de Ayasofya üzerinden egemenlik tartışması yapılması "Yeni Dünya Düzeni"nin kurulması ile doğrudan ilgili olabilir! Çünkü Türkiye, Yeni Dünya Düzeni önünde engeldir! Türkiye'yi dönüştürmeleri gerekiyordu; bunu neredeyse tamamladılar! Şimdi Türkiye'yi tartışılan bir ülke haline getirerek son darbeyi vurma şanı elde etmek istiyor olabilirler. *** Bu konuda iki önemli değerlendirme var..."Vatikan Para ve Kan İmparatorluğu" adlı araştırmasıyla da bilinen Sedat Memili, "Ayasofya tuzağı" başlıklı yazısını göndererek bilgilerini ve bakış açısını paylaştı. Memili, "Ayasofya Müzesi'nin egemenlik hakkı zaten Türk Devletinindir, ibadete açılıp açılmamasının egemenlik hakkının tescili ile ilgisi yoktur. Kaldı ki, müze olmasına rağmen ibadete açık bölümleri vardır." dedikten sonra, egemenlik kavramı üzerinde durdu:* "Ayasofya'nın ibadete açılmasının bir egemenlik sorunu olduğunu savunanların; Ege Denizi'nde Yunanistan işgali altında bulunan Türk adaları, Doğu Akdeniz'de tehdit edilen Türkiye'nin egemenlik hakları, bankacılık sistemi, telekomünikasyon, limanlar ve tank palet fabrikası, ulaştırma gibi konularda hassasiyet göstermeleri daha doğrudur.  *Tohumu, limanı, haberleşme sistemi, parası, yeraltı ve yeryüzü zenginlikleri özgür olmayan bir toplumda, ibadet özgür olabilir mi? * Şu an için Ayasofya'da bir sorun yoktur. Ayasofya simgesel olarak hassasiyet içeren bir yapıdadır. Bunu gündeme getirmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye kurulmuş bir tuzaktır. *Benzer bir tuzak, yakın tarihte Almanya tarafından Enver Paşa'ya kurulmuştu. Öyle ki Enver Paşa'yı pohpohlamak için Almanya'dan gönderdikleri kolilerin üzerine adres olarak 'Enverland' yani 'Enver'in ülkesi' diye yazmışlardı. Sonuç malum."*** Memili, "Gereksiz yere alınabilecek bir karar, Katolik ve Ortodoks mezheplerini Türkiye'ye karşı ortak cephede birleştirecek, Ortodoksların hamisi olan Rusları tam anlamı ile Türkiye karşıtlığına getirecektir." dedi ve ekonomiye dikkat çekti:*"Bu olay, dünyanın çeşitli bölgelerinde radikaller tarafından 'İslam'ın hoşgörüsüzlüğü' olarak değerlendirilecek ve 'İslamofobi'nin yaygınlaştırılması için bir gerekçe olarak kullanılacak, pandemiye ekonomik olarak hazırlıksız yakalanan ülkemizin toparlanmasına büyük ölçüde engel olunacaktır. Türkiye'nin Almanya tarafından riskli bölge ilan edilmesi gibi uygulamalar şimdiden başlamıştır.  Türkiye'nin artık yeni sorunlara değil, yeni çözümlere ihtiyacı vardır." *** Memili'nin bu yazıyı bize gönderdiği gün, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in, Füsun İkikardeş'e yaptığı açıklamalar Aydınlık gazetesinde manşetten yayınlandı. Yücel de "Ayasofya tartışması bir tuzak!" diyordu:*"Elbette biz karar veririz. Elbette Ayasofya bizim mülkiyetimizde. Elbette onun niteliğini belirlemek, halkın da desteğine bağlı olarak devleti yönetenlerin elinde. Ama Türkiye'nin egemenliğini göstermek için Ayasofya'yı cami-müze-kilise denklemi arasına sıkıştırmasına gerek yok. *Tuzak! Ben tuzak olarak görüyorum. Hatta bu tuzağı ikiye ayırıyorum: Bir, Türkiye'yi uluslararası alanda zor durumda bırakmak, ikincisi ve daha önemlisi, bu tuzağın kurulmasının biraz da Tayyip Erdoğan'ı zor durumda bırakmak amaçlı olduğunu düşünüyorum. Burada iyi niyet ve Türkiye'nin egemenliğini kanıtlamak gibi bir kaygı görmüyorum." *** Dünya resetleniyor! Dünya kapatılıp yeniden açılırken, sıfırdan yeni bir düzen, yeni bir dil, yeni bir din ve kimliksizlik dayatılırken, Türkiye, iktidarıyla muhalefetiyle ortak hareket ederek milli ve evrensel çözümler üretmeli, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamalıdır.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23