Söz konusu olan çevre ise gerisi teferruattır
Fıtratın korunması hem dini, hem ahlaki, hem siyasi, hem de sosyal alanda, aklınıza hangi sorumluluk alanı geliyorsa o alandan doğan çok büyük bir yükümlülüktür.
Sorumluluğumuzu anlamak işin vahim sonuçların ortaya çıkmasını beklememiz gerekmiyordu. Ancak hepimiz tabiatın limitlerinin sınırsız olduğu varsayımıyla hareket ettik. Geldiğimiz noktada tabiat, fıtratına aykırı dayatmalara isyan ediyor.
Kalkınma hedeflerimiz elbette var. İnsanlık için refah da önemli bir öncelik ama sürdürülebilir bir yol haritanız yoksa ürettiğiniz refah hiçbir sorunu çözmüyor hatta sorunların kaynağı oluyor.
Görüyoruz ki dünyanın limitleri daralıyor. Dünya bize gelecek nesillere teslim etmek üzere verilmiş bir emanettir. Var oluşumuzun nedeni olan sorumluluk esaslarına aykırı davranmanın bedelini sonraki nesiller de değil biz ödemeye başladık.
Dünya ekstrem doğa olayları ile sarsılıyor. Kışlar bildiğimiz kış gibi, yazlar da bildiğimiz yaz gibi olmaktan çıktı. Meteorolojik değişikliklere ayak uydurmakta zorlanıyoruz.
Son yüz yıla iyice hakim olan açgözlülük durmazsa, insanlığı karanlık bir gelecek bekliyor.
Artık ülkelerin kirli siyasetinin etkileri sadece ülkelerin sınırları içinde kalmıyor, dünyanın geriye kalanını da kirletiyor.
Hiçbir ülke, kendi sınırlarını aşan ve dünyanın geriye kalanını etkileyen hususlarda egemenliğinin arkasına sığınarak istediğini yapma hakkına sahip değil.
Güneş bütün insanlığa ait. Oksijen hepimizin. Su insanlığın ortak malı.
İklim değişikliğinin travmatik etkilerini yaşamaya başladık. Hiç kimsenin bana ne deme hakkı yok.
Eğer yarım litre pet şişedeki suyu içmek için beş litre su ziyan oluyorsa, konuyu dönüp getirip mülkiyet hakkına dayandıramazsınız.
Z kuşağı diyoruz. Bu kuşak bizim ve bizden öncekilerin kulak arkasına attığı değerlerin peşine düşmüş durumda. Aile büyüklerinin alışkanlıklarını reddeden Z kuşağından endişelenmeyin.
Sizin insanca değerleri kulak arkasına atan rasyonaliteden kopmuş alışkanlıklarınızı reddeden bu kuşak insanlığın kurtuluşu olacaktır.
Kadına, erkeğe, hayvana, bitkiye, havaya, suya, yeryüzüne ve gökyüzüne karşı sorumluluklarımızı hatırlatan genç nesile, çürümüş alışkanlıklarımızı dayatmanın bir sonucu da olmuyor zaten.
Derelerimize, denizlerimize, güneşimize ırmaklarımıza, hayvanlarımıza ve bitkilerimize sorumluluğumuzu hatırlatan yeni dindarlık çizgisinden rahatsız olmamıza gerek yok.
Sokak hayvanlarının susuz kalmasının sorumluluğunu omuzlarında hisseden yeni neslin omuzlarında çok daha iyi bir dünya kurulacağına inanıyorum.
Z kuşağı ile iletişim sorunu yaşayanlar, politikanın merkezine insanlığın ortak değerlerini ve doğayı almak zorunda. Bu anlamda yeni seçmen kuşağı ile köprü kurmada örneğin hayvan hakları yasasının etkisi, kıtaları birbirine bağlayan asma köprülerden ve diğer mega projelerden daha fazladır.
Bundan sonra rasyonaliteyi, insani değerleri ve doğayı öncelik kabul etmeyen hiçbir öneri kabul görmeyecektir. Görmemesi de gerekir.
Artık büyük devlet, küresel insani sorunlara duyarlı, insanlığın ortak değerlerini referans alan devlettir. İnsanlığın oksijenini çalanlara savaş açmadan, denizlerin kirletilmesine karşı çıkmadan, nehirlerin ve göllerin yaşaması için adım atmadan, güneş ile bağımızı zedeleyen açgözlülerin karşısına çıkmadan büyük devlet olunamaz.
Artık yaşanılabilir bir dünya beklentisine istinad etmeyen her şey teferruat haline gelmiştir. Bu yeni paradigmayı hızlı anlayanlar kazanacak, anlamakta zorlananlar da kaybedecektir.
Tercih bize ait.